Cin Kelimesinin Lügat ve Terim Anlamı

:



“Cin” ismi, Arapça “cenne” kelimesinden gelir. Cenne: Örttü, gizledi, gölgeledi demektir. Kelimenin aslı, bir şeyi duyulardan gizlemek anlamındadır. Nitekim, toprağı örtülmüş bağ ve bahçeye, aynı kökten gelen cennet adı verilir. Cenin, ana rahminde saklı kalan çocuk, cenan, göğüs içinde gizlenen kalp, cinnet ve  cünun, nefis ile akıl arasında perde olan delilik anlamına gelir. Bu kelimelerin hepsinde histen gizleme anlamı vardır. Bu esasa göre cin, gizli yaratıklar cinsine delalet eden bir cins isimdir.[85]



Cinlere gizlendiklerinden dolayı cin adı verilmiştir. Çünkü “ictinas” gizlenmek anlamındadır. Cennet de ehlini ağaçlarıyla gizlediğinden bu adı almıştır.



Kur’an-ı Kerim’de cinn, cânn ve cinnet adlarıyla anılmışlardır. Erkeklerine cinni, dişilerine ise cinniyye adı verilir.[85]  



Gizlenmek, gizli kalmak, gözle görülmeyen gizli kuvvetler.



Cinlerin bir tek ferdine "cinnî" denir. "cânn" kelimesi cin ile eşanlamdır. Ğûl ve ifrit cinlerin değişik türleridir.



İslâm'dan önce Arabistan'da cinler, çölün "satyre" ve "nymphe"leri idi. Tabiat hayatının, insanların hükmü altına girmemiş ve düşman kalmış tarafını temsil ediyorlardı. Fakat Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bey'ati esnasında cinler önemli ve bilinmeyen ilâhlar arasına girmekte idiler. Mekke Arapları cinler ile Allah arasında bir nesep yakınlığı bulunduğunu söylerler[85], onları Allah'ın ortakları mertebesine çıkarırlar[85] ve onlardan yardım dilerlerdi.[85]



Cinin varlığı Kur'an ve sünnet ile sabittir. Hatta cinler hakkında başlı başına bir sure mevcuttur. Hayat sahibi yaratıklar yalnız şu madde dünyasındaki insanlarla, çeşitlerini bilemediğimiz hayvanlardan ibaret değildir. Bir de ancak peygamberlerin ve asfiyâ (dinde yüksek mertebe sahibi kimseler)'nın gördüğü varlıklar vardır ki, bunlar melekler ile cinlerdir. Bunlar çeşitli şekillere girecek vaziyette yaratılmışlardır. Melekler Allah'a itaattan asla ayrılmazlar. Göklerde bulunurlar, ancak Allahu Teâlâ'nın emriyle yeryüzüne iner, tekrar göklere yükselirler. Cinler ise, insanlar gibi yeryüzünde bulunurlar. Müminleri ve kâfirleri vardır. Meleklerin ve cinlerin varlığı, Kur'an ve sünnetle sabit olduğundan, bunları inkâr etmek, İslâm akîdesini zedeler.[85]



Bütün metafizik, metapsişik, ve spiritüel değerler ve ger­çek­ler konu­sunda olduğu gibi cin ve şeytan konusunda da tek kay­nağı­mız  Kur'ân-ı Kerim'dir.



Bilindiği üzere ruh, melek, cin ve şeytan gibi bazılarını beş duyu­muzla asla algılayamadığımız, bazılarını ise çok nadir olarak duyum­sar gibi oldu­ğumuz varlıklara ilişkin bilgiler ancak vahiy sayesinde in­sana ulaşmıştır.



Kur'ân-ı Kerim'de “Cin” kelimesi 22 kez, “Cinler” demek olan (cinin çoğulu) “Cann” kelimesi 7 kez; Yine cinin çoğulu olan “Cinneh” kelimesi de 10 kez geçmektedir. Bu âyetlerde cinler hak­kında verilen bil­giler, onları bize yeteri kadar tanıtmaktadır ve bir kısmı ilginçtir. Bu bil­gileri şu şekilde özetleyebiliriz:



1- Cinler, insanlardan önce ve (deri gözeneklerinden içeriye işleyebi­le­cek özellikte kavurucu ve zehirleyici özel bir) ateşten yaratılmışlardır. [85] Âyette “Nar'is-Semûm” olarak adlandırılan bu ateşin radyoaktif bir madde olabileceği akla gelmektedir. Ancak her radyoaktif maddenin cin olduğunu kabul etmek güçtür. Örneğin insan topraktan yaratılmıştır. Ancak insan vü­cudu (biyolojik özellikleri içinde) toprak olmadığı gibi, toprak da insan be­denini oluşturan et, kan ve kemik gibi unsurların hiç biri cinsinden değil­dir. Binaenaleyh denebilir ki ilâhî bir sistemle mey­dana gelmiş olan bu dö­nü­şümün geriye doğru uzayan halkalarından ilki topraktır. Bir karşılaş­tırma ile cinler için de aynı şeyi söyleyebili­riz. Yani cinler de büyük olasılıkla mev­cut özellikleri içinde radyoaktif madde de­ğildirler. Ancak yaratılmış ol­duk­ları temel madde “Nar'is-Semûm” dur. Çünkü cinlerle haşir neşir olan in­sanlar vardır ki arala­rında süren sıkı ilişkilere rağmen bu kimseler ne kav­rulmakta, ne de zehirlenmektedir­ler. Ayrıca kötülük yapmış ve suç iş­lemiş cinlerin de cehenneme girecek­leri, yani ateşle cezalandırılacakları Kur'ân-ı Kerim'de ifade edilmiştir. [85] Bu da onların mevcut bedenleriyle ateş olma­dıklarını kanıtlamaktadır.



2- Allah (cc)'ın gönderdiği elçilere karşı düşmanlık eden insan ve cin­ler­den şeytanların bulunduğu, Kur'ân-ı Kerim'de haber verilmek­tedir. [85] Unutulmamalıdır ki “Şeytan” adı, din terminolojisinde: Vesvese veren, yoldan çıkaran, ayak kaydırmaya çalışan ve daima suç işlemeye özendiren bir kişiliği sembolize eder. Bütün bu nitelikler an­cak akıl ve bilinçle bir­likte söz konusu olabilir. Âyetten çıkarılan bu so­nuç ise cinlerin de aynen insan­lar gibi akıllı ve bilinçli olduklarını ka­nıtlamaktadır. Ayrıca, “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk et­sinler diye yarattım.” (Zariyat : 51/56) mealin­deki Âyet-i kerime de bu gerçeği teyid etmektedir. Çünkü akıl ve bilince sahip olmayan varlıkların kullukla mükellef tutulması düşünülemez. Kur'ân-ı Kerim'de cinlerin akıl ve bilinç sahibi olduklarına ilişkin daha  başka kanıt­lar da var­dır.



3- Cinlerden bir grubun Kur'ân dinledikleri, hatta o sırada birbirle­rine: “Susun, dinleyin!” diye uyarıda bulundukları, okuma sona erince de kendi topluluklarına dönerek bu olayı anlatıp onları Hz. Peygamber (sav)'in dave­tine uymaya çağırdıkları yine Kur'ân-ı Kerim'de anlatılmak­tadır. [85] Bundan anlaşılıyor ki cinlerin de müminleri ve kafirleri vardır. Elbett ki buna bağlı olarak iyileri ve kötüleri de vardır. Nitekim Cin Sûresi'nin 11-15 Âyetlerinde bu konu gâyet açık bir şekilde anlatılmıştır. Bu bilgiler saye­sinde cinlerin de aynen insanlar gibi mükellef olduklarını, Allah (cc)'ın emir ve yasaklarına uyanlarının ödüllendirileceğini, suçlu­larının ise cezaya çarptırılacağını anlıyoruz. 



4- Kur'ân-ı Kerim'de cinlerden peygamber gönderildiğine ilişkin her­hangi bir bilgiye rastlamıyoruz. Bilakis mümin cinlerin, insan cin­sinden gönderilen Allah Elçileri'ne bağlandıkları Kur'ân'ın verdiği ha­berler ara­sındadır. Nitekim Sebe' Sûresi'nin 12 inci âyet-i Kerimesi'nde Allah Teâlâ bu konuda bizi şöyle aydınlatmaktadır:



“Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü de bir aylık yol alan rüzgarı da Süleyman'ın buyruğuna verdik ve O'na katran kaynağını akıttık. Rabb'inin izniyle cinlerden kimseler O'nun huzurunda çalışırdı. Onlardan, kim em­rimizden sapsa ona harlı işkenceden tattırırdık.”



5- Cinler insanları görür, Fakat insanlar cinleri göremezler.[85] Yapıları bakımından sahip bulundukları ayrıcalıklar sayesinde insanla­rın yapa­maya­cağı olağanüstü işleri başarırlar. Örneğin, çok uzak mesa­felere anında ulaşır­lar. [85]



Cinlerin gizliyi bildiklerine ilişkin kanaat doğru değildir. Gizliyi, Allah'dan ve O'nun haberdar ettiği kimselerden başkası bilemez.[85] Bazı kimselerin, ilişki kurdukları cinler aracılığıyla gizli şeyleri öğren­diklerine ilişkin kanaatin iç yüzü şöyledir:



Gizlilik, göreceli bir meseledir. Örneğin, birinin zihnindeki dü­şünce ve inançlar, Allah'dan başka ne insan, ne de cin tarafından asla biline­mez. Herhangi bir yerde gizli ya da saklı bir şeyi keşfetmeye ge­lince bu, imkanlara ve şartlara bağlıdır. Araştırmak ve araç kullan­makla gizli bir maddeyi, bir rezervi, ya da bir bilgiyi elde etmek, yerine göre mümkün olabilir. Örneğin bir defineyi ortaya çıkarmak için insan hangi yollara baş vuruyor ise cin de aşağı yukarı aynı yolları izlemek durumundadır. Şu varki cin, yapısı itiba­riyle daha seri ve daha esnek­tir. Bu sayede insanın giremediği dehlizlere, karanlık, dar, sarp ve çetin mevkilere cin rahatlıkla girebilir; Yüksek, kuytu, derin, uzak ve elve­rişsiz arazilere ulaşabilir. Fakat insanın, cinleri öyle her istediği konuda kullanabileceğine, diledi­ğini onlara yaptırabileceğine ya da cinlerin, her istedikleri şeyi yapabile­ceklerine ihtimal vermemek gerekir. Aksi halde onlarla ilişki kuranlar, başta stratejik merkezler, devlet arşivleri, hazi­neler, borsalar ve bankalar olmak üzere dünyadaki zenginlik ve sır kaynakları üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabilecek ve insanlı­ğın nizam ve düzenini altüst ede­cek, dünyayı oyuncak haline getirecek­lerdi. Cinler gerçekten aramızda do­laşıyor olsalar bile onların da mut­lak surette uymak zorunda oldukları kesin kayıtlar ve kurallar, ya da asla aşamayacak­ları doğal engeller vardır.



6- Cinlerde üreme vardır, onlar da çoğalırlar.[85] Ancak nasıl yaşadık­la­rını ve nasıl çoğaldıklarını bilemiyoruz. Cinlerle evlilik kurduklarını ileri sürenlere inanmak güçtür. Fakat insanlarla sıkı ilişki içinde olduk­ları bir gerçektir. Özellikle Allah'ın emir ve yasaklarına uymayan in­san­ların he­men hepsi de şeytanların etkisi altındadırlar ki şeytanlar cinlerin, ahlâksız, suçlu ve günahkarlarıdır. Bunu Kur'ân-ı Kerim de doğrulamk­tadır. Ezcümle Enam Sûresi'nin 128'inci Âyet-i Kerimesi'nde: Allah Teâlâ'nın, bütün cinleri ve insanları bir araya toplayacağı kıyamet gü­nünde cinlere, birçok insanları elde ettiklerini açık­layacağı ifade edilmek­tedir. Yine aynı âyette onlarla dostluk kuran in­sanların da “Ey Rabb'imiz! -gerçekten- karşı­lıklı olarak birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin de sonuna ulaşmış bulunuyoruz.” diye itirafta bulunacakları, o sırada Allah Teâlâ'nın da: “(öyle ise) Durağınız ateştir !” diyeceği anlatılmaktadır.



Bu âyetin ışığında diyebiliriz ki birçok kimsenin insanlık kaydından sıy­rılmasında, çeşitli suç ve günahların işlenmesinde, vahşetlerin, te­ca­vüz ve katliamların arka planında cinlerin rol oynadıkları ihtimali var­dır.[85]