Cahiliyye Allah'ı İdrak Edememe İdeolojisidir:

Cahiliyye, cehâlet mantığı üzerine kurulu dünya görüşünün, tutum ve davranışların genel adıdır. Bu  görüşe sahip olanların davranışlarına cahilí düşünceler ve inançlar yön verir. Onlar sağlam bir bilgiye, insanı hakka ve en doğru bir yola götürecek bir ilme sahip olmadıkları için kendi hevalarının ölçüsünü  doğru sanırlar. O yüzden putlara tapmayı, peygamberlere ve Allah’ın âyetlerine karşı gelmeyi doğru zannederler. Zenginlik ve servetin üstünlük olduğunu düşünür ve yoksullarla bir arada bulunmak istemezler.[41] Mü’minler, sabırlı, ağırbaşlı, teenni ile, düşünerek hareket ederlerken; cahiller, ‘cahiliyye hamiyyeti - cahillik gayreti’yle davrandıkları için, sert ve kaba, düşüncesiz ve hafif meşrep davranırlar. Yerli yersiz öfkelenirler, kızgınlık ve gazap sahibidirler. Bu yüzden Hakk’a ve adalete göre iş yapamazlar.



Kur’an buna ‘cahiliyye hamiyyeti’ demektedir. İnkârcılar kalplerine bu cahiliyye çabasını koydukları zaman Allah (cc) da mü’minler üzerine ‘sekine- kalbi sakinleştirici’sini indirir ve onları ‘takva sözüne-Tevhid kelimesine’ bağlı tutar.[42]



Yukarıda geçtiği gibi ‘cahiliyye’ yalnızca İslâmdan önceki müşriklerin hayatının adı değildir. Kişilerin İslâmí hayatlarından önceki yaşantılarına da ‘cahiliyye’ denilir. Bununla beraber cahiliyye, cehâlet üzerine kurulu bütün tutum ve davranışların, İslâm’dan kaynaklanmayan bütün sistemlerin, bütün hükümlerin genel adıdır. Çünkü İslâm ve ona ait hükümler Allah’tan gelen sağlam bir ilme, diğerleri ise insanların hevalarından kaynaklanan zanlara dayanır.



Cahilí davranışlar her devirde ve her yerde görülebilir. Cahil kimselerin özelliklerine bakarsak, cahiliyyenin her zaman ve her yerde olabileceğini daha rahat anlarız.



Medine döneminde olan  şu olay ilginç bir örnektir. Bu olay üzerine Peygamberimiz (sav) her zaman gündeme gelebilecek cahiliyye davranışlarına dikkat çekmiş ve ümmetini uyarmıştır.



Cahiliyye döneminde birbirlerine düşman olan ve uzun seneler boyu süren kan davaları sebebiyle birbirlerine saldıran Evs ve Hacrec kabileleri müslüman olduktan sonra kardeş oldular ve düşmanlığa son verdiler. Bir gün onların tatlı tatlı sohbetlerini gören ve bunu kıskanan bir Medineli yahudi birisini göndererek onlara eski günlerini hatırlatmalarını söyledi. O gönderilen kişi de denileni yapınca her iki taraf silaha sarılarak savaşa kalkıştılar. Bunu öğrenen Peygamberimiz  (sav):



 “Ey müslümanlar! Allah, Allah! (Allah’tan korkun), ben aranızda iken, Allah (cc) size hidayet verdikten sonra birbirinizi cahiliyye’ye mi davet ediyorsunuz?..”[43]



Hz. Bilal-i Habeşí’ye (ra) ‘siyah kadının oğlu’ diyerek hakaret eden Hz. Ebu Zerr’e (ra) Peygamberimiz  (sav):     



“Onu annesinin renginden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sende hala cahiliyye ahlâkı bulunmaktadır.”[44]



Yine Peygamberimiz (sav) “cahiliyye davası; cahiliyye zamanında gibi kavmiyyetçilik ve asabiyye güdenleri ‘bizden değildir’ buyurmaktadır.[45]



“Ümmetimin içinde cahiliyye döneminden kalma, temamen terkedemeyecekleri dört âdet vardır: Asaletleriyle övünmek,



Başkalarını soyuna dil uzatmak,



Yıldızlar vesilesiyle yağmur istemek,



Ölünün arkasından yüksek sesle ağlamak.”[46]



Kur’an, müslüman kadınlara ‘cahiliyye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın’ diyor.[47]



Mü’minler, inançta, düşüncede, ahlâk ve davranışlarda, karar vermede ve insanlarla ilişkilerde Allah’ın indirdiği hükümlere uyarlar. Cahiliyye düşüncesine sahip olanlar ise Allah’ın hükümlerini tanımazlar, onları beğenmezler ve kendi hevalarına uyarlar.



Kur’an şöyle diyor: 



“Onlar hâlâ cahiliyye’nin hükmünü mü arıyorlar? Kesin bir bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (Maide: 5/50) [48]