ZÜLHİCCE

Ayların on ikincisi ve hürmetli aylar (eşhürü'l-hurum)'ın ikincisi.



Kaynaklardan anlaşıldığına göre içinde Kurban bayramının da bulunduğu Zülhicce ayı, mübarek ayların en mühimleri arasında yer almaktadır. Ashabtan ibn Abbas (r.a), Peygamber (s.a.s)'den bu ayla ilgili şu hadisi nakletmektedir: Peygamber (s.a.s); "Zülhicce'nin ilk on gününde yapılan ibadetler diğer aylarda yapılan iyi amellerden, Allah nezdinde daha makbuldür" buyurunca orada bulunanlar; "Ya Rasûlüllah! Allah yolunda yapılan cihad da Zülhicce'de yapılan ibadetten daha sevgili midir?" dediler. Peygamber (s.a.s) "Evet, cihad da. Yalnız, malını, canını tehlikeye koyarak cihada çıkıp da dönmeyen (şehid olan) kimsenin cihadı bundan daha efdaldir" buyurdu (Tecrid, III, 188).



Zilhicce'nin sekizinci gününe "terviye günü" dokuzuncusuna "Arefe günü"; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) "nahr günü", ondan sonraki üç güne de "teşrik günleri" denilmiştir.



"Arefe günü" burada, Kurban bayramından bir önceki gün anlamında değil, Arafat'ta vakfe gününü simgeleyen şer'î bir isimdir.



Hacc sûresinin 28. âyetinde geçen Eyyâm-r ma'lûmât: Belirli günler" ile Bakara sûresinin 203. âyetinde geçen "Eyyâm-ı ma'dudat: Sayılı günler" İbn Abbas (r.a) tarafından "Zülhicce'nin ilk on günü ve teşrik günleri" diye tefsir edilmiştir. Eyyâmı ma'lûmat'ın terviye ve arefe günü, eyyâm-ı ma'dûdat'ın da teşrik günleri olduğuna dair rivayet de vardır. Bu rivayete göre "Yevm-i nahir" (kurban bayramının birinci günü) teşrik günleri arasında sayılmış olur. Bir başka rivayete göre belirli günler, kurban bayramının ilk üç günü, sayılı günler de teşrik günlerinin üçüdür ki, toplamı dört gün eder. Buna göre bu dört günü, ortada kalan ikisi hem belirli, hem de sayılı günlere girer.



Bu günler için meşru kılınmış bir ibadet vardır ki, buna "teşrik tekbirleri" denilmektedir. "Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vellâhü ekber Allâhü ekber velillâhi'l-hamd" şeklindeki tekbirleri arefe günü sabah namazından dördüncü bayram günü ikindi namazına kadar 23 vakit namazın farzları peşinden söylemek gerekir.



Abdullah b. Ömer ve Ebû Hüreyre Hazretleri gibi ashâbın âlimlerinden olan zevatın bu tekbirleri Zülhicce'nin ilk on gününde de söylediklerine, hatta o günlerde çarşıya çıkıp yüksek sesle tekbir getirdiklerine dair rivayetler vardır (Tecrîd III, 190).



Zülhicce'nin ilk yarısındaki günler, yüce Allah katında değerli günler arasındadır Hatta "Cuma haftanın; Zülhicce'nin ilk onu ise yılın mübarek günleridir" denilmiştir. Buna göre Zülhicce'nin ilk onuna tesadüf eden Cuma, her iki fazileti de toplayacağı için yılın en mübarek günlerinden biri sayılmıştır.



Hz. Peygamber ve ashâb-ı kiram pek çok fazîletin bir arada toplandığı Zülhicce'nin ilk yarısını zikr, tesbîhât, ibâdet ve tefekkür ile geçirirler, yoksullara yardım ederlerdi. Dolayısıyle onları örnek alarak müslümanların o günlerde ibadetlerine dikkat etmeleri, dualarını artırmaları, hayır ve hasenâtı daha çok yapmaları, kendilerini nefs muhâsebesine tabi tutarak hatalarına tevbe etmeleri uygun olur.



Şunu da hatırlamak gerekir ki, bilhassa Zülhicce'nin ilk yarısı içinde hacc ve kurban ibadeti vardır. Bugünlerde milyonlarca hacı telbiye getirmekte, Kâ'be'yi tavaf etmekte, tüm müslümanlar için dua etmektedirler. Malî durumu uygun olan yüz milyonları aşan müslümanlar kurbanlarını kesmektedirler. İşte tarihte Hz. İbrahim ve İsmail'in ilâhi bir imtihana uğratıp Cenâb-ı Hakk'a teslimiyette muvaffak olmaları ve koç ihsan edilmesi de bu günlerde olmuştur.



Hüseyin ALGÜL