3- İnsanın Kendi Kendine Zulmü

           



İnsanın kendi kendine zulmü, ya şirke veya küfre bulaşarak olur, ya da inandığı halde Allah’a isyan ederek, yani günah işleyerek olur. Nitekim Hz. Âdem ve eşi, cennetten, orada yaptıkları hata sebebiyle çıkınca şöyle duâ ettiler:



“Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve rahmet etmezsen, gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz.” (7/A’râf,  23)



Mü’minler, nefislerine zulmettikleri veya bir çirkin iş (fâhişe) işledikleri zaman hemen Allah’ı hatırlayıp, bağışlanma isterler. Buradaki nefse zulmetmek,  günah işlemek anlamındadır. (3/Âl-i İmrân, 135; ayrıca bkz. 4/Nisâ,  64, 110)



Kur’an, gerek dünyada gerek âhirette azabı hak edenlere Allah’ın kesinlikle zulmetmediğini, fakat onların kendi kendilerine zulmettiklerini ısrarlı bir şekilde vurgular.



“Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez. Fakat onlar kendi nefislerine zulmederler.” (10/Yûnus,  44; ayrıca bkz. 9/Tevbe,  70; 29/Ankebût, 40; 2/Bakara,  57; 7/A’râf,  160; 16/Nahl, 33, 118 vd.)



Kendilerine kitap gönderilen insanların kimi nefsine zulmeder, kimi de Allah’ın izniyle hayırda öne geçer (35/Fâtır,  32).



Mü’min olduğu halde günah işlemek, hata etmek veya isyanda bulunmak suretiyle nefsine zulmedenler, Allah’ı Ğâfur (bağışlayıcı) ve Rahim (rahmet sahibi) olarak bulurlar (4/Nisâ, 110).



Ülkelerin, toplumların ve uygarlıkların çöküş nedeni zulümdür. Toplum içerisinde servetiyle şımaranlar, ellerine iktidar gücünü geçirenler adaletle iş görmezlerse zulme saparlar. Zalimler hevalarına (kendi nefislerinin arzularına) uyarlar. Onlar, akıllarını yerli yerinde kullanmayan cahillerdir. Tuğyan eden, azıp yoldan çıkan tâğutlar da zulüm yapmaktan geri durmazlar. Onlar adalet ölçülerine zaten uymazlar. Bulundukları konuma, sahip oldukları güce ve iktidara hak ederek gelmedikleri için, bunları korumak üzere devamlı zulme baş vururlar.