Ümniyye Saplantısı

Bazı insanlar kendilerinin doğru yolda olduğunu, üzerinde bulundukları dinin en hak din olduğunu iddia ederler. Onlara göre, kurtuluşun yolu, kendi dinlerine uymaktır. Allah katında sevimli olmak, cennete gitmek ancak onların gittikleri yola tâbi olmakla mümkündür.



Halbuki Allah (cc) peygamberleri ile Hakk'ı göstermiş, kendi katında hangi dinin geçerli olduğunu belirtmiş, Cennet'e gidebilmenin, Allah'ın sevgili kulu olmanın şartlarını bildirmiştir.



Buna rağmen insanlar kendi aralarında tartışır dururlar. Onların bu tartışmaları boş hayalden, ilimsiz temennilerden başka bir şey değildir. Hıristiyanlar, yahûdiler ve müslümanlar, Allah (cc) katında kendilerinin daha üstün olduğunu iddia ederler. Ehli kitaptan bir kısmı da 'bize sayılı birkaç günden başka azap dokunmayacak' (4/Nisâ, 80) diye hayal kurarlar.



Bütün bu gibi kuruntularla Kur'an net bir cevap veriyor:



"(Bu iş) sizin ümniyyenizle (kuruntularınızla) da, kitap ehlinin kuruntularıyla da olmaz. Kim kötülük yaparsa, onunla karşılık görür; o, Allah'tan başka bir velî ve bir yardımcı da bulamaz." (4/Nisâ, 123)



Devam eden âyette, kadın olsun, erkek olsun, kim sâlih amel işlerse, onun karşılığı olarak Cennet'i hak edeceği vurgulanıyor. Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde, kurtuluşun ve iki dünyada da felâh bulmanın yolunun iman ve sâlih amel olduğunu biliyoruz. Öyleyse boş konuşmaların, ham hayallerin, temelsiz övünmelerin hiçbir faydası yoktur.



Allah (cc), kullarının ne yapacağını, onların hangisinden râzı olacağını, hangisinin de cezâyı hak edeceğini açık açık bildirmiştir.



Kulların görevi boş gururla, zanna dayalı temennilerle (ümniyye) ile oyalanmak değil, kulluğun gereğini yapmaktır.



Şeytan, bu gibi ümniyyelerler insanları oyalamakta, ümitlendirmektedir.



'Ümniyye', aynı zamanda makul (tutarlı) idealleri ütopyaya ertelemektir.



Bu aldanışa yalnızca gayri müslimler değil, müslümanlar da zaman zaman düşmektedir. Sözgelimi, İslâm'ı en güzel şekilde yaşama görevini İslâm devleti kurulması şartına, ya da daha rahat bir hayata ertelemek ümniyyedir.



İnsanın en ciddi meselesi olan kulluk görevlerini bir başka bahara, ilerideki yaşlara, emekliliğe veya bazı dünyalık işleri halletme zamanından sonraya ertelemek ümniyyedir.



Allah yolunda infak etmeyi, borçtan kurtulma zamanına, Allah yolunda gayret göstermeyi boş zamana erteleme ümniyyedir.



Müslümanların, mü'min olarak yapmaları gereken vazife belli iken, İslâm her şeyi net olarak ortaya koymuşken ve kurtuluşun yolunu göstermişken; onların görevlerini yerine getirmeden gökten mûcize beklemeleri, gizli bir elin gelip bütün işleri halledeceğini hayal etmeleri ümniyyedir.



Bir kişinin kendi çabasıyla bir yerlere ulaşması, başarı elde etmesi doğal bir şeydir, yapılması gereken bir davranıştır. Ama, hiçbir çaba göstermeden bir cemaate, bir gruba, bir partiye, bir tarikata katılmayı başarı ya da kurtuluş için tek başın ayeterli görmek, ümniyye'dir. Emek harcamadan, ter dökmeden, bedel ödemeden, dünyada başarı, âhirette Cennet mümkün değildir.



Başarı ve kurtuluş, imanda ve onun gerektirdiği sâlih amel işleme gayretindedir. Başarı çalışmada, üretmede, cehd (yoğun çalışma) göstermede, şartlara uygun davranmada, kısaca Allah'ın Sünnetine uygun iş görmededir. Geçek böyleyken, başarıyı ve iki dünyada da kurtuluşu gâibten gelecek mûcizelerden, birilerinin göstereceği kerâmetlerden, gizliliklerden, ortaya çıkacak mehdîler'den beklemek bir aldanıştır, Kur'an'ın deyimiyle gururdur.



Müslümanlar, sırf müslüman oldukları için çalışmadan, gayret etmeden, emek sarfetmeden arzu edilen başarıya ulaşamazlar. Kur'an, insanların yalnızca 'iman ettik' demeleriyle bırakılmayacaklarını, birtakım şeylerle deneneceklerini haber vermektedir (29/Ankebût, 2; ayrıca bak. 9/Tevbe, 16; 47/Muhammed, 31).



İslâm'a göre kurtulmuşluk ve seçilmiş topluluk iddiası geçersizdir. Herkesin bir kul olarak yapacağı bellidir. İslâm Allah'ın dinidir ve Peyamber'in hayatında tamamlanmıştır. İnsanlara düşen, yeni din anlayışları, yeni üstünlük ve seçilmişlik ölçüleri uydurmak değil; fikirlerini, davranışlarını, hayatlarını İslâm'a uydurmak, ihlâsla, ellerinden geldiği kadar Allah'ın râzı olacağı şeyleri yapmaya çaba göstermektir. Şüphesiz ki Allah (cc) kendi yolunda alanı, ihlâsla ibâdet edeni daha iyi bilir (6/En'âm, 117).



İnsanların kuru iddialarının, boş kuruntularının, yani ümniyyelerinin sağlayacağı hiçbir fayda yoktur. Şu millete, bu gruba, falanca kişiye bağlı olmak, şu cemaate mensup olmak kurtuluşun ve zaf