Sünnetin Tedvini:

Kur'an ayetleri indikçe bunları vahiy kâtiplerine yazdıran Hz. Peygamber, önceleri kendi hadislerinin yazılmasını yasaklamış, fakat hadislerin şifalı olarak rivâyet edilmesine izin vermiştir. Yazım yasağı, hadislerin ayetlerle karıştırılması endişesi olmalıdır. Okuma yazma bilenlerin azlığı ve yazı malzemesinin bulunamayışı da buna eklenebilir. Daha sonra Allah elçisinin hadis yazımına izin verdiği görülür. Nitekim, hadis yazan 30-40 kadar sahabîden biri olan Abdullah b. Amr, bin dolayında hadis yazmış ve bunları bir sahife haline getirerek adına da es-Sahîfetü's-Sâdıka (Doğru Sahife)" demiştir. Hadislerin büyük çoğunluğunu söz ve fiilleriyle nakleden raviler bu zengin kaynağı sonraki nesillere aktarmışlardır. Hz. Peygamber'in vefatından sonra görülen hadis toplama yolculukları ve Hicrî 1. yüzyılın ortalarından itibaren görülen, dağınık haldeki hadis malzemesini bir araya toplama, hadisleri tasnif etme işi (tedvîn) faaliyetleri, Ömer b. Abdülazîz devrinde valiliklere gönderilen emirnâmelerle resmî tedvîn halinde devam etmiştir. Toplanan bu hadisler konularına göre tasnif edilerek Hicrî II. asır ortalarından itibaren hadis kitapları meydana getirilmeye başlanmıştır. Günümüze ulaşan en eski hadis kitapları bu devreye aittir. Bundan sonra Hicri III. yüzyılda "Kütüb-i Sitte” (6 kaynak kitap) denilen hadis külliyatının meydana getirilmesiyle hadis ilmi tasnif ve tedvînde altın çağına ulaşmıştır. Kütüb-i Sitte; Buharî (o. 256/869) ve Müslim'in (ö. 261/274) el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî, (ö. 279/892), Nesâî (ö. 279/892) ve İbn Mâce'nin (ö. 275/888) "es-Sünen"lerinden ibarettir.