Tazminât Sebepleri

Tazminât ödemeyi gerekli kılacak bir zarar meydana getiren fiil veya olaya "Tazminât sebebi" denir. Başlıca tazminât sebepleri akit, telef etme, el koyma, tasarrufu engelleme (haylûlet) ve aldatma olmak üzere beş tanedir.



1- Akit: Mecelle akdi şöyle tarif eder: "Tarafların bir hususu iltizam ve taahhüt etmeleridir ki icap ve kabulün irtibatından ibarettir" (Mecelle, Mad. 103). Akde Türkçe'de, "sözleşme" denilmektedir. Akdin tazminat sebebi olduğu ayet ve hadislerle sabittir. Kur'an-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler, akitleri yerine getirin” (el-Mâide, 5/1). "Sözleştiğiniz zaman Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Allah'ı kefil göstererek sağlamlaştırdığınız yeminlerinizi bozmayın" (en-Nahl, 16/91). "Sözünüzü tutunuz. Çünkü verilen sözde sorumluluk vardır" (el-İsrâ, 17/34) buyurulur. Diğer yandan Müslümanlar kendi koydukları şartlara da uygun hareket etmelidir. Hadiste şöyle buyrulur: "Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar. Ancak helali haram, haramı da helal kılan şart bundan müstesnadır" (Buhârî, İcâre, 14; Ebû Dâvud, İcâre, 12; Tirmizî, Ahkâm, 17).



2- Telef etme: İtlaf yok etme, bozma ve öldürme gibi anlamlara gelir. Bir fıkıh terimi olarak ise; bir malı veya eşyayı kullanılmaz ve işe yaramaz hale getirmektir. (el-Kâsânî, Bedûyiu's-Sanâyî, VII, 164). İnsanı yaralama, öldürme ve organlarına zarar verme de telef etme kapsamına girer. "Size saldırana karşı, tıpkı saldıran gibi siz de ona saldırın" (el-Bakara, 2/194) ayetine göre, başkasına ait bir malı telef eden kimse bu mal mislî ise mislî ile, kıyemî ise değeri ile ödemek zorundadır (el-Cassâs, Ahkâmü'l-Kur'an, thk. Muhammed es-Sâdık Kamhâvî, Beyrut, 1405/1985, l, 326; el-Kurtûbî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'an, Mısır 1935/1950. II, 357).



Başkasının malını telef etmenin tazmin sorumlulugunu gerektirdigi şu hadiste belirlenir: "Zarar vermek, zarara zararla karşılık vermek yoktur" (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Ahmed b. Hanbel, V, 327).



Eşyanın telef edilmesinde, telef edenin kasıtlı veya hatalı olması arasında bir fark yoktur. İnsanın telef edilmesinde ise kasıtla hata farklı sonuç doğurur. Şöyle ki, kasten bir insanı öldürene veya yaralayana kısas uygulanırken, hata ile bir insanı öldüren diyetle yükümlü olur (es-Serahsî, el-Mebsût, XI, 87; el-Kâsânî, Bedâyiu's Sanayi: VII, 165; eş-Şerâzî, el-Mühezzeb, I, 368).



3- El Koyma: Başkasına ait bir malı hukukî bir sebebe dayanmaksızın elde bulundurmaktır. Bu eyleme "vaz'u'l-yed" veya "gasb" denir. Böyle bir malı elinde bulunduran onu sahibine vermekle, mal telef olmuşsa bedelini tazmin etmekle yükümlü bulunur. Delili şu hadistir: "Başkasına ait bir malı alan, sahibine ödeyinceye kadar ondan sorumludur" (Ebû Dâvud, Büyû 88; Tirmizî, Büyû 39; İbn Mâce, Sadakât, 5). Hanefîlere göre el konulan malın menkul olması şarttır. Gayri menkuller gasba elverişli değildir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre ise gayri menkulün gasbı da mümkündür (es-Serahsî, el-Mebsût, XI, 73; İbn Receb, el-Kavâid, thk. Tâhâ Abdurraûf Sa'd, Kahire, 1391/1971, 221)



Başkasının malını elinde bulundurma tazminata konu olup olmaması bakımından ikiye ayrılır: "Yed-i emânet" ve "Yed-i damân".



Emanet eli (Yed-i emânet), bir malı sahibinin veya nass (ayet-hadis)in izni ile elde bulundurmaktır. Bir emâneti elinde bulunduran ise onun telefinden yalnız kasıt, kusur veya ihmali bulunduğu takdirde sorumlu olur. Kendiliğinden veya semavî bir âfet sonucu telef halinde tazmin yükümlülüğü bulunmaz (İbn Receb, a.g.e, 60).



İslâm hukukuna göre emânet hükmüne tabi bulunan mallar şunlardır:



1- Emânet bakımından eşya (vedîa*)



2- Kullanılmak üzere verilen mal (âriyet*)



3- Rehin olarak bırakılan mal.



4- Vekilin elinde, müvekkile ait mallar.



5- Şirket malları.



6- Kiracının elinde bulunan menkul ve gayri menkuller.



7- Vasinin veya velinin elinde bulunan çocuğa veya kısıtlıya ait mallar.



8- İşçinin elinde bulunan işverene ait mallar.



9- Devlet memurlarının elinde bulunan, topluma ait menkul ve gayri menkuller.



10- Serbest meslek sahiplerinin elinde bulunan sipariş verene veya müşteriye ait mallar (bk. es-Serahsî, a.g.e, XI, 114, 157, XV, 103; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', VI, 208, 217, IV, 174, 210, V, 64; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1315/1897, VI, 468; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 193, 214, 254, 260; ez-Zeylaî, Tebyînü'l-Hakâik, Beyrut, 1315/1897, III, 320, IV, 256; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, Mısır, t.y., 4, 316, 337, 359, 408).



Tazminat eli (yed-i damân), bir malı malik olma veya yararlanma amacıyla izinsiz olarak elde bulundurmaktır. Gasbedilen veya çalınan mal bu niteliktedir. Böyle bir malın telef olması halinde telefte kasıt, kusur veya ihmal bulunmasa da tazmin yükümlülüğü doğar (ez-Zühaylî, Nazariyyetü'd-Damân ve Ahkâmü'l-Mes'ûliyyeti'l-Medeniyye, Dımaşk 1402/1982, 175; eş-Şîrâzî, a.g.e, 1, 296).



Gasb veya hırsızlık yoluyla elde bulundurulmadığı halde şu mallar da telefte kasıt veya kusur olmasa da tazmine konu olur. Satılan mal veya bunun bedeli (el-Kâsânı, a.g.e, V, 238), sulh bedeli (el-Kâsânî, a.g.e, V, 238), hisseli olup paylaşılan mal (el-Kâsânî, VII, 24; İbnü'l-Hümâm, a.g.e, VIII, 350).



4. Tasarrufu engelleme: İslâm hukukunda mal ile sahibinin arasına girerek, malikin maldan yararlanmasına engel olmak da tazminat sebebidir. Bir kimsenin emânet olarak aldığı malı inkâr etmesi veya gâsıbın gasbettiği malı başka bir beldeye gõndermesi tasarrufu engellemeye örnek verilebilir. Hanefîlere göre bu durumda tazminatın gerekmesi için fiilin mala yönelik olması gerekir. Hanefîler mal ile sahibi arasına girmeye "mânen telef etme" ifadesini kullanırlar (es-Serahsî, a.g.e, XI, 74, 97; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 165). Delil "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur" (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Ahmed b. Hanbel, III, 348) hadisidir.



5- Aldatma: "ga-re-re" kökünden "gurûr" mastarı aldatmak ve gafil avlamak demektir. Bir terim olarak yanlış bilgi vererek veya aldatıcı fiil yaparak bir kimseyi zarar göreceği tasarrufta bulunmaya sevketmektir (et-Tehânevî, Keşsâfü İstilâhati'l-Fünûn, İstanbul 1984,11, 1091). Aldatmanın tazmin sebebi oluşu "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur” (İbn Mâce, Ahkâm, 17; İbn Hanbel, III, 348) hadisi ile "Musarrât hadisi" (Buhârî, Büyû, 64; Müslim, Büyû, 11) hadisinden çıkarılmıştır.



Aldatmanın tazminata sebep olması için aldatılanın bunda bir kusurunun bulunmaması şarttır. Bu yüzden aldatılan kimsenin, aldatıldığını bilmemesi ve bilecek durumda olmaması gerekir (es-Serahsî, a.g.e, XI, 81 vd.; el-Kâsânî, a.g.e, V, 25; ez-Zeylaî, a.g.e, VI, 145).



Yukarıdaki beş madde dışında da bir malın niteliklerini değiştirme (tağyir) ve bir malı kusurlu hale getirme (ta'yîb) gibi tazminat sebepleri bulunabilir. Ancak bu sebepleri akit, itlaf ve vaz'u'l-yed, hatta yalnız akit ve itlaf kapsamı içinde toplamak mümkündür. Nitekim beşerî hukukta "haksız fiil" ve "sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmek" olmak üzere iki tazminat sebebi kabul edilmiştir. Başka bir deyimle pek çok olan tazminat sebepleri bu iki madde kapsamında toplanmıştır (bk. Mustafa Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, İstanbul 1989, I, 58).