Mislî Malların Şirket Sermayesi Olması

Hanefîlere, İmâmiyye Şiasına ve Zeydiyeye göre nakit para, altın ve gümüş dışındaki ölçü veya tartı ile yahut standart olup, sayı ile alınıp satılan şeylerin karıştırılmadan önce şirket ana parası yapılması caiz değildir. Çünkü bunlar ayrı bir mal (ayn) olarak kaldıkları sürece ancak tayin ile belirli hale gelirler. Bu sebeple de urûz gibi olurlar ve mutlak semen sayılmazlar. Çünkü şirketin cevaz şartı, ana paranın tayin ile belirli hale gelmeyen şeylerden olmasıdır. Buğday, arpa ve pirinç gibi ayrı cinsten olan mislî mallar ise karıştırıldıktan sonra da şirket sermayesi olmaz.



Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre cinsler bir olunca, karıştırdıktan sonra şirket geçerli olur. Bu görüş, Şafiîlere de yakındır.



Ebû Yusuf'a göre ise bu durumda ortaklar arasında önce "mülk şirketi" meydana gelir. Sonra ortaklar bu ortak mülk üzerinde şirket akdi yaparlar (es-Serahsî, a.g.e., XI,161 vd.; el-Kâsânî, a.g.e., VI, 60; İbnül-Hümâm, a.g.e., V, 16).



Şâfiî ve Mâlikilere göre mutlak semen olmayan, mislî malların şirket sermayesi yapılması geçerlidir. Şâfiîler standart olup sayı ile satılan şeyleri de misliyâttan sayarlar. Ölçü veya tartı ile satılan şeyler kendi cinsleri ile karıştırıldığı zaman, bunları ayırmak mümkün olmaz. Bu sebeple de altın veya gümüşe benzerler.



Mâlikîlere göre, mislî şeyler karıştırma sırasındaki kıymetleri üzerinden şirket ana parası olurlar. Satış sırasındaki değerleri dikkate alınmaz. Nitekim urûzda da durum böyledir.



Hanbelilere göre mislî mallar şirket sermayesi olmaya elverişli değildir. Nitekim urûz da şirket sermayesi olarak belirlenemez (İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 13 vd.; eş-Şirbîni, Muğnîl-Muhtâc, Mısır t.y., II, 213).



Selem Akdinde Re'sül-Mâl Para peşin, mal veresiye olmak üzere yapılan satım akdine "selem" denir (bk. "Selem" mad.). Satılan mal henüz mevcut olmadığı için akdin genel esaslara göre caiz olmaması gerekirken, ihtiyaç sebebiyle sünnetle meşrû kılınmıştır. İşte selem akdinde peşin olarak verilen nakit paraya "re'sül-mâl" denir. Artık alınacak malın değerinde değişmeler olsa bile peşin verilen ana para miktarı değişmez. Ancak ana paranın bir bölümü verilmiş olursa, malı teslim tarihinde eğer mal bölünebilir cinsten ise, paraya karşılık olan kadarını alma hakkı doğar, satıcı tamamını ilk akit sırasındaki fiyat üzerinden vermeye zorlanamaz.



Hz. Peygamber selem akdinin esaslarını şöyle açıklamıştır: "Sizden kim selem yaparsa miktarı belli bir ölçekte, miktarı belli bir tartıda ve belli bir vadeye kadar yapsın " (Müslim; Müsâkât,128; Buhârî, Selem,1,2,7; Ebû Dâvud, Büyü', 55). Buna göre, selemin şartları şunlardır: Paranın peşin verilmesi; malın mislî olması; malın altın veya gümüş yahut nakit para kabilinden olmaması; malın cins ve nev'inin belirlenmesi ve malı teslim tarihinin belirlenmesi.



Selemin benzeri olan istisnâ' akdinde para peşin veya malı teslim alırken verilebilir. İstisnâ' sanatkâra mal siparişi vermektir. Bunda da konuşulan re'sül-mal değiştirilmez. İstisnâ akdinin selemden farkı vade tarihinin kesinlik ifade etmemesidir. Vade tarihi kesin olarak belirlenirse, akit seleme dönüşür.



Hamdi DÖNDÜREN