Kur'an'da Bağy:

Kur'ân-ı Kerim'de bağy fiili geçişli olarak, bir çok âyet-i kerimede yer almıştır. Şimdi bir kısmını gündeme getirelim.



"De ki: `O, her şeyin Rabbi iken ben Allah'dan başka bir Rabb mi arayacağım? (Ebğıy Rabben) Herkesin kazanacağı kendisinden başkasına ait değildir. Günahkâr hiçbir nefis diğerinin (günah) yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz ancak Rabbinizedir. Artık O, sizin hakkında ihtilafa düşmüş olduğunuz şeyleri haber verecektir." (En'am: 6/l64)



"Şimdi onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? (yebguûne) Halbuki göklerde ve yerde ne varsa, (hepsi) ister istemez Allah'a boyun eğmiştir. Nihayet, O'na döndürülüp götürüleceksiniz?" (A1-i İmrân: 3/83)



"De ki: Ey Kitap Ehli! Neden eğriliğini arzulayarak (tebguneha) iman edeni Allah'ın yolundan alıkoyuyorsunuz?" (Âli İmrân: 3/99)



"Eğer içinizde, onlar da (münafıklar) savaşa çıksalardı aranızda şer ve fesadı artırmaktan başka bir şey yapmazlar, aranızda muhakkak ki fitne sokmak isteyerek (yebguûne'kumu’l-fitneh) bozgunculuğa koşarlardı. İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır. Allah o zâlimleri çok iyi bilendir." (Tevbe: 9/47)



"De ki: `Ey Kitab ehli!... Neden eğriliği (sapıklığı) arzulayarak (tebguûneha) iman edenleri Allah yolundan alıkoymaya çalışıyorsunuz?" (A1-i İmrân: 3/99) [5]



Daha çok "yeryüzünde bağy etmek" Aynı kelimeden türeyen "ibteğa" fiilî bir şeyi istemede çaba göstermek anlamındadır. Eğer, istenilen şey iyiyse, eylem de iyidir. Nitekim, Kur'anda "Yüce Rabbin vechini ibtiğa" (el-Leyl: 20), "Rabbi'nin rahmetini ibtiğa" (İsrâ: 17/27) ve özellikle Allah'tan fazl veya Allah'ın fazlını ibtiğa[6] şekillerinde geçtiği gibi, kalplerinde maraz olan kişilerin fitne ve te'vilini ibtiğa ile müteşabihlere uydukları da belirtilir.[7]



Yine aynı kelimeden türeyen "inbeğa" fiilî ise yaraşmak, uygun düşmek, istenmesi uygun olmak anlamlarında "Biz ona şiiri öğretmedik, bu ona yaraşmaz da (ma yenbeği leh)” (Yâsin: 36/69) ayeti gibi ayetlerde kullanılır. İnsanlar arasında ayrılıkların, özellikle, ümmet halinde sağlam bir yapı (Bünyânun marsûs) oluşturan tevhîd toplumunun içinde tefrikaların başgösterip ihtilafların çıkmasında ana neden bağy'dir. Allah katından gelen apaçık ilim, hak ve beyyine'lerden sonra eğer tefrika doğuyor ve ihtilaflar başgösteriyorsa, bu; bazı insanların Allah'ın dininin kendilerine biçtiği hak ve yere razı olmayıp, başkalarının hakkına tecavüze yeltenmesinden ileri gelmektedir. Bu konuda Kur'an oldukça nettir. Bağy'in nedeni ise şu iki ayet-i kerîmede oldukça açık ve anlamlı biçimde ortaya konmaktadır:



"O'dur sizi karada ve denizde yürüten, ne zaman ki bir gemide olursunuz; güzel bir rüzgârla onları akıp götürürken ve buna sevindiklerinde birden gemiye şiddetli bir kasırga gelip, her yerden dalga kendilerine ulaşır ve sarıldıklarını sanırlar o zaman dini O'na has kılarak Allah'a yakarırlar: Eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden oluruz. "Ne zaman ki Allah kendilerini kurtarır, işte o zaman haksız yere yeryüzünde bağy ederler." (Yunus: 10/22-23)



"Eğer Allah rızkı kullarına yaysaydı, yeryüzünde bağy ederlerdi." (Şûrâ: 42/27)



İnsanlar zaman zaman darlıklarla, zaman zaman bolluklarla karşılaşırlar. Özellikle, Tevhîd toplumu kuruluşta oldukça büyük zorluklardan ve "Allah'ın yardımı ne zaman?" deme noktasına değin, büyük fırtınalardan ve sarsıntılardan geçer. Sonunda Allah rahmet kapısını onlar için açar, yer de ayaklarının altından onlara bol bol rızık verir, bu durumda zayıflayan kalpler, özellikle cahiliyedeki mevkilerini İslâm'da bulamayanlar ve rızkın, bolluğun şımarttığı kimseler Allah'ın dininin kendilerine verdiği paya razı olmayıp daha çok mal, şöhret, mevki gibi etkenlerle başkalarının hakkına el atmaya yeltenirler. Böylece bağy eylemi ortaya çıkar.



Rasulullah (s.a.s.) "Cezası en çabuk verilen şerr bağy"dir buyurmuş, İmam-ı Cafer es-Sadık da, "İblis, ordularına emreder: Aralarına haset ve bağy ekin, çünkü bunlar Allah katında şirke denktir der" demiştir. Kur'an' da "Bir kötülüğün karşılığı, misli bir kötülüktür. Kim affeder ve ıslah ederse sevabı Allah'a aittir. O, zalimleri sevmez. Kim de zulme uğradıktan sonra yardımlaşırsa, onların üzerine yol yoktur. (Kendilerine bir şey yapılmaz, ceza verilmez). Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yerde bağy edenler üzerinedir. Onlardır acıklı bir azabın kendileri için olduğu kişiler." (Şûrâ: 42/40-42) buyurulmakta; "kendilerine bağy isabet ettikten sonra (haklarını almak için) yardımlaşanlar" övülmekte ve bu sıfatın müminlerin sıfatı olduğu belirtilmekte[8] ve "Birbiriyle savaşan iki mümin topluluktan biri diğeri aleyhine bağy ederse, bütün müminlerin bağilerle Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşmaları emrolunmaktadır.[9] Kur'an'da ayrıca "fâcir olması, kendisi için olmayan şeye yeltenmesi" anlamında kadının bağyinden de söz edilmektedir.[10]