Resul'ün Önde Gelenlere Tuzak Kurması:

Önceki sayfalarda önde gelenlerin Resul'e ve müminlere karşı olan tavrından söz ederken, sözkonusu "müstekbir"lerin Resul'e tuzak kurmaya çalıştıklarından söz etmiştik. Kuran bizlere bu tuzakların boşa çıktığını bildirmekte ve daha da önemlisi, inkar edenlerin tuzağına karşılık, Allah'ın inkar edenlere tuzak ("düzen") kurduğunu bildirmektedir.



Ali İmran Suresi'nin 54. ayetinde, "Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır" denilir. Enfal Suresi 30. ayette ise, inkar edenlerin Resul'e kurdukları tuzağa karşılık, Allah'ın da inkar edenlere tuzak kurduğu şöyle bildirilir:



"Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır."



Zaten Allah'ın isimlerinden biri de, "Makir", yani "tuzak kuran"dır. Başka ayetlerde de Allah'ın bu sıfatı bildirilir:



"Doğrusu onlar, hileli bir düzen planlayıp kuruyorlar; Ben de bir düzen kurup hazırlıyorum. Sen kafirlere bir mühlet ver, az bir süre tanı." (Tarık: 86/15-17)



"Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır." (İbrahim: 14/46)



"Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk." (Neml: 27/50)



Burada önemli bir nokta vardır: Allah'ın bu "düzen kurma" sıfatı da, az önce değindiğimiz "hor ve aşağılık kılma" sıfatı gibi, müminlerde ve özellikle de Resul'de tecelli eder. Allah, çoğu kez, küfrün tuzaklarına karşılık Resul'ün eliyle tuzak kurar.



Kuran'da bu konuyla ilgili bir kaç ilginç örnek verilir. Örneğin Hz. Yusuf, kendisine karşı "hileli-düzen" (Yusuf: 12/102) kurmuş olan inkarcı karakterli kardeşlerine bir tuzak kurmuş ve onların yüklerinin arasına değerli bir eşya yerleştirerek, onları hırsız konumuna sokmuştur. Ayetlerde olaydan şöyle sözedilir:



"Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi: "Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız."



Onlara doğru yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler. Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."



"Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."



"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?" Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."



Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf: 12/70-76)



Ancak dikkat edilmesi gereken, Resulün ve müminlerin sözkonusu tuzağı Allah rızası için ve meşru bir amaca yönelik olarak tasarlamalarıdır. Tuzakla zarara uğratılacak kişiler, zaten çok daha büyük cezaları haketmiş "müstekbir"lerdir. Dolayısıyla Resul ya da müminler, şahsi hedefler uğruna değil, dinin menfaatleri uğruna inkarcılara tuzak kurarlar.



Kuran'da bir başka tuzak örneği de Hz. İbrahim'in putları kırma olayıdır:



"Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.



Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?



"Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler.



Dedi ki: "Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz."



'Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?"



"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim."



"Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım."



Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.



"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.



"Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."



Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"



"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin."



Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler. Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."



Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" (Enbiya: 21/51-67) [214]