Ramazan Ayı ve Fazîleti

Kamerî aylardan dokuzuncusunun ismi olan Ramazan, müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilen aydır. “Ramazan”, Arapça bir kelimedir. Bu mübârek aya Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:



1- Yaz sonunda, güz mevsimimin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur mânâsına “ramd┠kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ayı da mü’minleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim fazîletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman 28, Savm 6; Müslim, Sıyâm 203, Müsâfirîn 175; Ebû Dâvud, Ramazan 1, Savm 57; Tirmizî, Savm 1, Cennet 4; Nesâî, Sıyâm 39; İbn Mâce, İkamet 173, Sıyâm 2, 33)



2- Güneşin şiddetli harâretinden taşların yanıp kızması anlamına olan “ramad” kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi, oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun harâretine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer, orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da mü’minlerin günahlarını yakar, yok eder.



3- Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup dövmek anlamına olan “ramd”dan alınmıştır. Bu aya Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silâhlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Y. c. 1, s. 531).



Ramazan ayına “on bir ayın sultanı” denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:



1- Kur’ân-ı Kerim’de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır.



2- Kur’ân-ı Kerim, bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidâyeti ve hakkı bâtıldan ayırmayı açıklayan Kur’an, bu ayda indirildi.” (2/Bakara, 185) buyurulmuştur.



3- Kur’ân-ı Kerim’de, “bin aydan daha hayırlı” (97/Kadir, 3) olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.



4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibâdeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kurân-ı Kerim’de; “Sizden kim bu aya şâhid olursa (yetişirse) oruç tutsun” (2/Bakara, 185) buyrulur. Ramazan ayı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur.        



5- Fıtır sadakası vermek, bu aya mahsus bir ibâdettir.



6- Terâvih namazı da bu aya mahsus ibâdetlerimizdendir. Bu konuda bir hadis-i şerif rivâyeti şöyledir: “Kim inanarak ve sevabını umarak Allah rızâsı için teravih namazı kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”(Buhârî, Terâvih 1)



7- İtikâfa girmek: Ramazan ayının son on gününde itikâfa girmek sünnettir. “Hz.Peygamber (s.a.s.) Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihyâ eder ve ev halkını uyandırırdı”  (Buhârî, Kadr 5). Yine Hz. Âişe (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Hz. Peygamber, Ramazanın son on gününde vefatına kadar itikâfa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikâfa devam ettiler” (Buhârî, İtikâf 1).



8- Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerim’i okumak, hayır ve hasenâtta bulunmak: İbn Abbas (r.a.)’dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s.) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrâil (a.s.) karşılaştığı zaman daha da artardı. Cebrâil (a.s.) ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Rasûlullah (s.a.s.) ile buluşup, Rasûlullah Kur’an’ı arzeder (okur)du. Rasûlullah, Cebâil ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert, daha faydalı olurdu” (Buhârî, Savm 7).



Hadis-i şeriften Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerim’i hatmetmenin sünnet olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça sadaka vermeleri, hayır ve hasenâtta bulunmalarının da büyük sevap olduğu anlaşılmaktadır. Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.)’e; “Hangi sadaka daha fazîletlidir?” diye sorulunca, “Ramazan ayında verilen sadaka” buyurmuştur (Tirmizî, Zekât 28).[55]



Ramazan ayı dinimizce en fazîletli ve mukaddes bir aydır. Bu konuda Peygamber Efendimiz’den birtakım hadis-i şerifler rivâyet edilmiştir:



“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır/zincire vurulur.” (Buhârî, Savm 5, Bed’u’l-Halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2, 4, 5; Nesâî, Sıyâm 5)



Rivâyet edildiğine göre saçı başı dağınık bir adam Hz. Peygamber’e gelerek, “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’ın beni yükümlü tuttuğu orucun miktarını söyle” demişti. Peygamberimiz “Ramazan ayını oruçlu geçir” buyurmuş, adam bu defa “Bunun dışında başka oruç tutmam gerekiyor mu?” diye sormuş, Peygamberimiz de “Hayır, yükümlü olduğun başka oruç yoktur, fakat nâfile olarak tutabilirsin” cevabını vermiştir. Adam aynı şekilde sorularına devam ederek zekât, namaz ve hac konusunda bilgiler aldıktan sonra “Sana ikramda bulunan Allah’a yemin olsun ki, bu söylenenlerden fazla bir şey de yapmam, eksik de bırakmam” diyerek çekip gitmiş, Peygamberimiz de arkasından şöyle demiştir: “Şâyet dediğini yaparsa bu adam kurtulmuştur.” (Buhârî, Savm 1; Müslim, İman 9)