Kâinat Büyük, Ama Ekber Değil!

Maddî âlemlerin büyüklüğü, manevî büyüklük yanında cılız kalır. Buhari'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifteki cennet büyüklüğü de şükrümüzü daha arttıracak cinstendir:



"Cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek olan (günahkâr mü'mine) verilecek ona özel cennetin büyüklüğü, dünya büyüklüğünün iki (veya diğer rivayette, on) misli kadar yer olacaktır."[921]



Diğer mü'minlere verilecek cennetlerin büyüklüklerini ve tüm cennetin (tabii -Allah muhafaza- cehennemin) büyüklüğünü tahmin etmek, bizim sınırlı hayalimiz için kolay olmuyor.



Büyüklük kavramı, özellikle maddî cisimler için izafîdir/görecelidir. Köyünden dışarı hiç çıkmamış bir çobanın büyüklük anlayışı ile, gök cisimlerinin ve fezanın büyüklüğünü yaklaşık olarak da olsa rakamlarla söyleyebilecek bir bilgin'in değerlendirmesi aynı olmayacaktır. Bir çocuğun gözünde babası, dev gibi büyük birisidir. Bir karınca gözünde, bir sinek veya böcek çok büyük bir devdir. Bizim anlayışlarımız da buna kıyaslanmalı. Kim bilir meleklerin büyüklükleri ne kadardır? Ama, şurası unutulmamalı ki, çok önem atfettiğimiz arabamız, evimiz, arsamız, fabrikamız... hiç de büyük değil; hele ekber hiç mi hiç değildir. Evrenin muhteşem büyüklüğü, bizi hayrete düşürebilir, ama bu konuda takılıp kalmak da çok yanlıştır. Uzay, kimilerinin zannettiği veya yanlış ifadelendirdiği gibi sonsuz, sınırsız, uçsuz-bucaksız değildir. Tüm yaratıklar gibi sınırlıdır, sonludur; büyüktür ama en büyük değildir. 



Gök cisimlerinin, evrenin büyüklüğü, bize onları yaratanın büyüklüğünü, kudretini, ilmini... anlatmalı, yaratıklardan Yaratan'a urûc edip bağlanabilmeyi hatırlatmalıdır.



"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı zikredip anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler, derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) 'Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.!" (Âl-i İmran: 3/191)



"İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var.   Kulları   içinden   ancak  âlimler,  Allah'tan  (gereğince)  korkar.   Şüphesiz   Allah,  daima üstündür, çok bağışlayandır." (Fâtır: 35/28).



İnsan, yaratılandan Yaratan'a nüfuz edemeyince, gözlemi tefekküre ulaşamayınca, ilmi imanla bütünleşemeyince; ibâdet etme ihtiyacını Allah'tan başka hayranlık duyduğu varlıklara yöneltip bazı cisim ve canlıları putlaştırma ahmaklığına düşmüştür. [922]      



 


ÂYET
A harfi