Hikmet; Anlam ve Mâhiyeti

     



‘Hikmet’ kelimesinin kökü ‘hükm’dür. ‘Hükm’ masdarı ve ondan türeyen kelimeler isim ve fiil olarak Kur’an’da tam 210 yerde geçer. ‘Hükm’ ve onun türevleri, çok geniş bir anlam sahasına sahiptirler. Her biri kullanıldığı yere göre farklı mânâlar taşır.



Hükm, sözlükte, ıslah maksadıyla bir şeye engel olmak, iyiliğin elde edilmesine çalışmak, idare etmek ve tahakküm etmektir. ‘Hükm’ aynı zamanda, ilim, derin kavrayış, âdil yargı, karar vermek gibi mânâlara da gelir. Aynı kökten gelen ‘hâkim’, kötülüğe engel olan, hüküm sahibi, hükmünü yürüten, hükmü verip uygulayan mânâsına gelir. ‘Hakem’, sözlük anlamı olarak, taraf tutma arzusunu bir tarafa atan; kavram olarak, hükmü elinde tutan, hükmünü yürüten, ya da hüküm verme makamında olan demektir. ‘Hakîm’ sözlükte, bilgin, hikmet sahibi, işlerini en güzel bir biçimde ve sağlam yapan demektir. Türkçe’ye “bilge” diye çevrilebilir.



Aynı kökten, ‘hükkâm, muhkem, tahkim, ihkâm, mahkeme, hâkimiyet, hükümet’ gibi kavramlar da türemiştir. Hepsi farklı anlamlara gelse bile, hepsinde de işi sağlam yapma, zarara engel olma, hikmetle, faydaya ve maksada uygun şekilde yapma, tutarlı olma, yerinde iş yapma, yetki altına alma, hükmünü yürütme anlamları ortaktır.



‘Hikmet’ de ‘hükm’ kökünden gelen bir kelimedir ve aynı kökten gelen kelimeler içerisinde en zengin anlam sahasına sahiptir. ‘Hikmet’ sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir. Hikmet, Allah (c.c.) açısından, eşyanın bilinmesi, tutarlı ve anlamlı bir şekilde icad edilmesi; kul açısından ise, varlıkların bilinmesi ve hayırlı iş yapılmasıdır.



Hikmet ile hükm kelimeleri Kur’an’da bazen aynı anlamda kullanılmaktadır. Meselâ, Yusuf (a.s.)’a daha genç iken ‘hükm’, yani hikmet verilmiştir (12/Yûsuf, 22). Kimilerine göre ‘hükm’, hikmetten daha kapsamlıdır.  ‘Hikmet’ sözde ve işte en iyiyi yakalamak veya olması gerekeni idrâk etmektir. Doğru bir karar, isâbetli bir sonuç, tutarlı ve sağlam bir hareket tarzı, bir şeyin faydalı hale getirilmesi hikmettir. Bir şeyi körü körüne değil de, önünü sonunu düşünerek ve ondan doğacak bütün tehlikeleri savmayı göze alarak yapmak demektir.



Hikmet, hem ilimdir, hem de isâbetli, tutarlı iş yapmadır. Buradan hareketle bazıları ona ahlâkî bir anlam yükleyerek, hikmetin bilgi ve eylem olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ahlâkın meşrû temeli doğru ve kesin bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi de hikmete sahip kimsedir. Yeterli ve doğru bir araştırma ve tefekkür, kişiyi doğru bir hükme varmaya, dolaysıyla hikmete göre iş yapmaya götürür. “Muhkem (sağlam) bilgi, muhkem (sağlam) amele götürür.”



Hikmet, hüküm, hükûmet ve ihkâm mânâlarıyla ilgili olduğundan; hikmette bir işi sağlam yapmak, iyiliği, düzen ve sistemi getirmek anlamı vardır. Bozukluğun kaldırılıp iyiliğin sağlandığı, düzenin korunduğu her şeyde bir hikmet vardır. Bundan dolayı hikmet denince mutlaka bir sebep ve sonuç hatıra gelir. Yani hikmet, sonucun sebebe bağlanması, iki şey arasında bir ilginin kurulması, sebep ile sonuç arasındaki ilişkinin bilinmesi demektir. Bir işi başka bir işe bağlamağa, yani bir yargıya varmaya hüküm dendiği gibi; doğru olan herhangi bir yargıya da hikmet denilir. Demek ki bilgiye dayanan amel, yararlı bir sonuç veren bilgi hikmettir. İslâm bilginleri hikmeti tanımlarken mutlaka "eylemle birlikte bulunan ilim", yani amele/eyleme dönüşecek bilgi düşüncesinde ısrar etmişlerdir. İnsanın teorik bilgileri öğrenip gücü oranında üstün işler yapma yeteneği kazanması hikmettir. Yani hikmet, nazarî/teorik bilgileri öğrendikten sonra, onların gereğine uygun davranıp teori ile pratiği birleştirmek ve böylece üstün gayeye ulaşmaktır. Hikmet, yapılan işin, ilmin gereğine uymasıdır.



Hikmet, derin ve yararlı bilgidir. Bu bilgi, ancak düşüncenin ürünü olacağından Allah Teâlâ; "Ancak sağduyu sahipleri düşünüp ibret alır" (2/Bakara, 269) buyurmuştur. Kur'an'ın kasdettiği hikmet, bir yığın felsefe teorileri değildir.



Hikmet, mantıklı düşünmek ve gerçekleri araştırmak ve hakka tâbi olmaktır. Kâinatın birtakım yasalarını keşfetmek ve bunları insanlığın yararına kullanmak hikmettendir. Hikmet, bir şeyi lâyık olduğu yerine koymaktır. Hikmet, Allah'ın kitabından anlaşılan şeydir. Cürcânî, Ta'rîfât'ında hikmet için şu mânâları verir: Hikmet, kendisinde eşyanın hakikatinden bahsedilen bir ilim; aklın aşırılıklardan uzak, itidal/denge halindeki bilme gücü; ilim, icad ve fiiller; helâl ve haramın bilinmesi; hakka uygun söz; akla uygun ve gereksiz doldurmalardan arınmış söz; amelle beraber ilim.[295]



Nâkib Attas da hikmeti şöyle tanımlar: Hikmet, kendisinde ilim olan kişinin bu bilgiyi, adâleti ortaya çıkaran bir tarzda tatbik etmesini sağlayan Allah vergisi bir ilimdir.[295]



Ahlâkın esasını hikmet, şecaat, iffet ve adâlete bağlayan Gazâli, hikmet için şunları söylüyor: Hikmet, bir hal ve keyfiyettir ki, kendi tercihimizle yaptığımız işlerimizde doğruyu yanlıştan onunla ayırt ederiz. İlim kuvvetinin güzelliği, iyiliği, sözlerde doğruyu ve yalanı, inançlarda hak ile bâtılı, işlerde güzel ile çirkini kolaylıkla ayırt edebilecek bir hal almasıdır. İlim sâyesinde bu kuvvetlerin elde edilmesinden meydana gelen güzel neticeye de hikmet denir. Gazâlî, tefekkür kuvvetinin gerektiği şekilde terbiye ve ıslah edilmesiyle hikmetin meydana geleceğini söyler.[295]



Kur’an’da yirmi yerde geçen ‘hikmet’ kavramını tefsirciler, çok çeşitli mânâda tefsir etmişlerdir. Bu tefsirlerin her biri farklı gibi görünse de ‘hikmet’in ifade ettiği ‘sözde ve amelde tam ve eksiksiz olma, faydalı ve isâbetli olma’ anlamı etrafında çevrelenmektedir.



Muhammed Esed, hikmeti şöyle tanımlar: Derin bilgi ve vukufa dayanan ince-derin bir gerçeği dile getiren söz anlamına gelen hikmet kavramı, "önledi", yahut "kişiyi ya da bir nesneyi istenmeyen tarzda olmaktan ya da davranmaktan alıkoydu" anlamına gelen "hakeme" fiilinden türemiştir. Bunun içindir ki, hikmet kelimesinin birinci anlamı "kişiyi kötülükten yahut câhilce davranmaktan alıkoyan şey"dir. Olumlu anlamıyla hikmet, "çok derin ve üstün olana ilişkin vukuf, anlayış ve kavrayış" demektir. Hikmet kavramı, sağduyu, doğruyla eğriyi birbirinden ayırma yeteneği anlamına da gelir ki, bu da, ahlâkî değerler konusunda Allah'ın tayin ettiği mutlak bir ölçünün varlığını gerekli kılar.[295]



Elmalılı Hamdi Yazır, ‘hikmet’ kelimesine verilen anlamlardan yirmi üç tanesini sıralamaktadır. Bunların en önemlileri şunlardır:



Söz ve fiilde doğruyu tutturma, isâbet,



Bir şeyin özünü kavrayan sağlam ilim ve bununla amel etmek,



İlim ve o ilmin amacını kavramak,



Varlıkların özündeki mânâları, eşyanın hakikatini anlamak,



Allah’ın emirlerini anlamak, Allah'ın emrindeki akıl,



İcad etmek (Allah’ın varlıkları icad etmesi, yaratması hikmettir),



Varlık düzeninde her şeyi yerli yerine koymak,



Doğru ve güzel işlere yönelmek, fiilleri güzel şeylere yöneltmek,



Siyasette, Yaratıcıya uymak, Hâkim olunan kimselere iyi muâmele, icraatı zulümden, ikramı cimrilikten, ilmi bilgisizlikten, hoşgörüyü bunaklıktan ayırmak,



İlâhî ahlâkla ahlâklanmak,



Allah’ın emirlerini düşünüp onlara uymak,



Allah'a tâat, fıkıh, din ve amel,



Kendisiyle vesvese ile makam fark edilen bir nur,



Doğruya isâbet eden hızlı cevap, hazır cevaplılık,



Din ve dünya salâhı, sâlih amel,



Bunların hepsidir.[295]



Hikmet kelimesinin bunların yanında şu mânâlarına da dikkat çekilmiştir: Kur’an, peygamberlik, ilim, anlayış, öğüt, gerçeklik, duyular üstü idrâk, iç tatmin, derin derin düşünme, doğruyu en iyi şekilde bulmak ve sunmak, din, dinin inceliklerini kavrama, güzeli kötü olana tercih edebilme yeteneği, kavrayış, aklı gereği gibi işletme, varlığın sırlarını yakalamak.[295]



Görüldüğü gibi ‘hikmet’te geniş bir anlam zenginliği vardır. Hikmet kelimesinin ‘derin anlayış sahibi olma, dinin inceliklerini bilme’ anlamı yönünden ‘fıkh’ kelimesiyle, her şeyi yerli yerine koyma anlamı yönünden ‘adâlet’ kavramıyla, anlamak ve bilmek manası yönüyle ‘ilm’ kavramıyla yakın ilgisi bulunmaktadır.



Hikmetin bu kadar zengin anlamını üç maddelik bir tefsirde toplamak mümkündür. Hikmet; a) Faydalı amele götüren bilgi, b) Bilgiye dayalı olarak ortaya konulan faydalı amel, c) İlim ve amelde sağlamlık demektir.



Hikmet, yalnız başına ne ilim’dir, ne de felsefe. Hikmet, bunların da ötesinde, kişinin her şeyi yerli yerinde yapması, sözde ve amelde isâbetli olması, ya da bilgi ve anlayış sahibi olmasıdır. Hikmet, bir açıdan da faydalı olanı işaret etmektedir. Öyle sağlam bir bilgiyle, maksada uygun olarak yerine getirilen bir amel, elbette faydalı olacaktır.[295]