Peçe

Günümüzde bazı meşayih ve hocalar kadının yüz kısmının da avret mahalli olup açılmasının caiz olmayacağını ve haram olduğunu ileri sürmektedirler. Biz aynı konuyu gerektiiği mikarda daha önce inceledik. Bir de bunlara muhalif olan başka bir tabaka vardır ki, onlar da yüzü örtmeyi bid'at sayıp dine leke sürmek diye kötülemektedirler. Şimdi biz meseleyi etraflıca incelemeye başlıyalım.



Şurası iyi bilinmelidir ki elleri ve yüzleri örtmenin Peygamberin sünnetinde yeri vardır. Efendimizin zamanında kadınlar ellerini ve yüzlerini örterlerdi. Bir hadisi şerifde de buna şu ifade tarzıyla işaret edilmektedir: "İhramlı olan kadın yüzünü örtmesin eldivenlerini giymesin" büyük alim Şeyhül islam İbni Teymiye de "Nur suresinin tefsiri" adlı eserinin 56. sayfasında şöyle diyor:



"Bu da gösteriyor ki peçe ve eldiven o gün ihramlı olmayan kadınların giyimleri arasındaydı. Ve herkesçe maruftur. Böylece kadınların yüzlerini ve ellerini örtmeleri gerekir. "Peygamberimizin kadınlarının hicaba büründüklerini, yüzlerine değin örttüklerini belirten hadisler pek çoktur. İşte bunlardan birkaçı:



“Hz. Aişe Radıyallahü taala anhadan:



(23)  Bu hadisi Buhari 8. cildinin 430. sayfasında, Müslim 7. cildinin 7. sayfasında, İbni Sad ve Tabakat’ının 125. sayfasından, İbni Cerir ve Beyhaki de nakletmişlerdir. Ahmed İbni Hanbel ise 6. cildinin 56. sayfasında kaydemiştir.



"Hz. Sevde hicabını çıkardıkdan  sonra bir ihtiyaç için dışarı çıktı. Sevde cüsse bakımından uluca bir kadındı. Onu tanıyanlar hemen farkına varırlardı. Hattab oğlu Ömer onu görünce dedi ki: "Ey Sevde Allah'dan korkmaz mısın ki, bizim yanımıza örtünmeden geliyorsun? Baksana nasıl çıkmışsın. Bunun üzerine Hz. Sevde gerisin geriye eve döndü. Rasululullah Aleyhisselam benim evimde akşam yemeğini yiyordu. Elinde bir et parçası vardı. Sevde hemen Rasulullah'ın yanına gedi. Ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulu, ben bazı ihtiyaçlarım için dışarı çıktım. Ömer ise böyle böyle dedi." Bunun üzerine gelen vahyi ilahide belirtilen ayetin hükmüne muvafık olarak Efendimiz buyurdu:



"Öyleyse siz ihiyacınızı gidermek için dışarı çıktığınızda hicaba bürünümelisiniz.” Vahiy geldiği anda etin dikesi hala Rasulullah'ın elinde bulunuyordu.24



(24) Bu hadiste açıkça olmasa da delalet itibarıyle Hazreti Ömer’in Sevde’yi ancak Cüssesi ile tanıdığı meydandadır. Bu da gösteriyor ki Sevde’nin yüzü bir şöyle örtülüydü. Hazreti Ayşe’de Hazreti Sevde’yi cesametinden tanıdığını zikreder. Ömer sadeace bu arzu ile hareket etmiştir. Yoksa onun şahsını bilmiş değildir. Sadece evden dışarı çıkmaması için böyle bir hareketi tercih etmiştir. Ancak şeriatı vaz eden yaratıca böyle bir zorluğa Peygamberin kadınlarını düçar etmeyip, daha başka hikmetler koymuştur. Hafız Merhum diyor ki:



"Hazreti Ömer Radıyallahü anhin gönlünde Harimi Nebeviyye yabancıların muttil olmasından dolayı bir nefret hissi bulunuyordu. En sonunda Rasulullah'a bu hissi açarak Peygamber kadınlarının hicabı bürünmesini istedi. Ve bunun üzerine de ısrar etti. Nihayet hicap ayeti indi. Bundan sonra örülü de olsalar şahıslarının belli olmamasının kasdederek sadece meşakkati defetmek için ihtiyaç anında dışarıya çıkmalarına müsaade edildi. Böylece onlarında zora koşmaktan korudu."



Kadı İyaz diyor ki:



"Hicap farizası mü'minlerin anneleri olan peygamberin pak zevcelerine mahsustur. İhtilafsız onlar ellerini ve yüzlerini örtmekle mükellefdirler. Şahadet için veya başka şeyler için olsun açmaları caiz değildir. Zaruret olmadığı takdirde örtülü bile olsalar şahıslarının belirmemesi gerekir."



2- Hz. Aişe Radıyallahü taala anhadan, ifk hadisesi ile ilgili kıssayı anlatırken şöyle dedi:



"Ben yerimde otururken fena halde uyku bastırmıştır, gözlerimi açamaz olmuştum. Uyudum, beni Süleym kabilesinden sonra Zekvan kabilesinden olan Muattal oğlu Saffan askerin gerisinde idi. Gecenin başlangıcından yürüyüşe devam edildi. Saffan uyuyan bir insan karartısı görmüştü. Yanıma geldi ve beni görünce tanıyıverdi. O beni daha hicaba bürünmeden önce de bilirdi. Ben onun gürültüsü ile uyanıverdim. Hemen yüzümü ve hırkamı üstüme çektim.25



3- Hz. Enes Hayber gazası ile ilgili kıssayı rivayet ederken Peygamberimizin esirler arasında kendi nefsi için Safiye'yi ayırt edişini şöyle anlatır:



"Rasulullah Aleyhisselam Hayber'den çıkınca onu henüz kendisi için almamıştı. Deve yaklaşınca Rasulullah ayağın dik tutarak Safiye'nin deveye binmesi için ayağını baldırına koymasına yardım eti. Safiye kaçındı ayağını koymadı sadece dizini Peygamberin baldırının üstüne koydu. Rasulullah onun üstünü örttü. Terkisine bindirdi şalını Safiye'nin yüzüne ve beline sardı. Sonra ayağının altından bağlayıverdi. Ve beraberinde eve götürerek hanımları arasına onu da girdirdi."26



4- Hz. Aişe Radıyallahü taala anhadan:



"Biz Rasulullah'la birlikte ihramlı olduğumuz zaman süvariler yanımızdan gelip geçiyorlardı. Tam hizamıza gel



(25) Bu hadisi İmamı Buhari 8. cildinin 365. sayfasında, Müslim 8. cildinin 118. sayfasında, Ahmed İbni Hanbel 6. cildinin 197. sayfasından, İbni Cerir Ettabari 18. cildinin 66. sayfasında, Ebul Kasım "Fevaid" adlı eserinin 9. cildinin 142. sayfasında, hasen olarak zikretmişlerdir.



(26) Bu hadisi İbn-i Sa'd Tabakatının 8. cildinin 87. sayfasında, Ebu Hüreyre yoluyla Enes İbni Malik ve Ümmü el-Eshemi’den rivayet etmiştir. Bu konuda İbn-i Sa'd şu malumatı vermektedir. Ebu Hüreyre Ebu Gatafan Enes İbni Malik Ümmü Sinan El Esnemi’nin bazı hadisleri diğer bazılarınkine karışmıştır.



dikleri vakit her birimiz abalarımızı başımıza ve yüzümüze örterek yan tarafa sarkıtıyorduk. Bizi geçtikleri vakit tekrar açıyorduk."27



5- Ebu Bekir kızı Esma'dan:



Diyor ki: "Biz erkeklerden yüzümüzü örter, ihramlı iken örtmeden önce de taranırdık."28



6- Şeybe kızı Safiye'den diyor ki:



"Hz. Ayşe'yi, Kabeyi tavaf ederken peçeli olarak görmüştüm."



7- Ömer oğlu Abdullah:



"Hz. Peygamber Safiye'yi yanına alınca Aişe’yi halkın ortasında örtülü olarak görmüş ve tanımıştı."29



8- Abdurrahman İbni Avf’ın oğlu İbrahim’den:



"Hattab oğlu Ömer son haccında Peygamberin hanımlarının da birlikte hacca gitmelerine izin vermiştir. Onlara beraber Affan oğlu Osman’ı ve Avf oğlu Abdurrahman’ı da gönderdi. İbrahim diyor ki, Hz. Osman Kabe’de şöyle bağırmıştı: “Onların yanına kimse yaklaşmasın, kimse onlara bakmasın” dedi. Onlar indikleri zaman Osman ve Abdurrahman topluluğun gerisinde idiler ve yanlarına kimse yaklaşmamıştı.30



(27) Bu hadisi Ahmed İbni Hanbel 6. cildinin 30. sayfasında, Ebu Davud ve Beyhakı Hac mevzuunda zikretmişlerdir.



(28) Bu hadisi Hakim 1. cildinin 454. sayfasında zikrettikten sonra sahih olduğunu söyler. Zehebi de bu konuda ona muvaffakat etmiştir.



(29) İbn-i Sa'd 8. cildinin 97. safyasında bu hadisi zikrettikten sonra ravilarinin sıka olup isnadın yerinde  olduğunu bildirmiştir. Rivayet zinciri şu şekilde gitmektedir. Esed kabilesinde Abdullah oğlu Muhammed Süfyan bin Cüreyc’den o da Hasen bin Müslim’den o da Safiyye’den bize anlattı.



(30) Bu hadisi İbni Sad Tabakatı’nın 8. cildinin 152. sayfasında, şu rivayet zinciriyle zikretmişir. Bize Ata oğlu Velid Sad oğlu İbrahim’den, o da babasından, o da dedesi Ömer İbnül Hattab’dan rivayet etti..



Bu isnad hasen olup ravileri sika dır. Zehebi mizan adlı eserinde Hafız lisan adlı eserinde irad etmişlerdir.



Bütün bu hadislerden açıkça anlaşıldığı gibi Peygamberin saadetli devrinde ve kadınlarının yüzlerine örttükleri peçe bilinirdi. Ve peygamber kadınları peçeyi kullanırlardı. Daha sonra gelen fazilet sahibi kişiler de onların yolunu tutup peçe kullanmayı adet saydılar. İşte iki örnek:



Asım oğlu Ahvel anlatıyor: "Biz Sirin'in[295] kızı Hafsa’nın yanına vardığımızda abasını hep bu şekilde yapardı: "Yüzünü ve gözünü örterdi. Biz ona derdik ki, "Ey Allah'ın rahmeti üzerine olasıca kadın. Allah'ın kendisi Kur'an-ı mübininde buyurmuyor mu? (nikahlanmak istemeyen kadınlardan oturanların zinetlerini açıkça belirtmeyecek şekilde üstlerindeki giyecekleri indirmelerinde bir mahzur yoktur.)" Hafsa ise ondan sonra ne var diyordu. Biz ayetin devamını okuyup "Şayet iffetlerini takınırlarsa kendileri için daha hayırlıdır" dediğimiz zaman. Ve o "İşte hicabın şart olduğunu beliren hüküm budur." diyordu.[295]



Abdurrahman oğlu Uyeyne babasından rivayet ederek anlattı: Kadının birisi Cündep oğlu Semure’ye gelerek kocasının kendisine yaklaşmadığını söyledi. Adama sorunca adam inkar etti.[295] Semure bu durumu Muaviye’ye yazdı.



Ve beytul malden ona yardım edilmesini belirterek şöyle dedi: Onun eşi güzellik ve din bakımından oldukça nasipkar birisidir. Ubeyde diyor ki, kadın ikinci defa geldiğinde peçeli olarak gelmişti.[295]







Yukarıdan beri anlatılanlardan belirtildiği gibi kadının yüzünü peçe veya benzeri bir şeyle örtmesi rastlanır şeylerdendir. Bu gün bile iffetli ve müttaki kadınlar arasında güzel ve yaygın olan bir adettir. Her ne kadar dinen yüzün örtülmesi emredilmemişse de güzel bir fiildir. Yapmayanlar için hiçbir beis yoktur.