Eşyada Asıl Olan Mübah Olmaktır:
İslâma göre eşyada asıl olan mübah (helâl) olmadır. Bir şeyin yapılması, yenilmesi, kullanılması, söylenmesi açık deliller ile haram kılınmamışsa, o dinen helâldir. Ancak o şey hakkında şerí bir yasak varsa, ya da zararlı olduğu anlaşılırsa, o zaman helâl olmaktan çıkar.
Haram veya günah olan şeyler helâl olanlara göre daha azdır. Insanlara bazı şeylerin helâl bazı şeylerin haram edilmesi, dünya sınavının bir gereğidir. Hayr ve şer ile denenmenin bir sonucudur. (21 Enbiya/35) Insanın önüne çok geniş bir mübah (helâl) alanı açılmaktadır. Bu helâl alanda hayatı en güzel bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallara uymak, bazı yasaklardan kaçınmak gerekir. Haramlar, insan için çizilmiş güvenlik ve tedbir sınırlarıdır. Helâl olanlar bırakılıp, haram olan şeyler yenir, içilir ve yapılırsa; insan hem günah kazanır, hem de en güzel bir şekilde (sulh halinde) olan hayatı fesada çevirir, tekâmülün önüne engel koymuş olur.
Tekrar ifade edelim ki insanlara bir şeyi helâl veya haram yapma yetkisi yalnızca Allaha aittir. Peygamberler, Allahın izniyle ya vahyle bildirilen haram ve helâli açıklarlar, ya da vahyin kapalı bıraktığı şeyleri yine vahyin izniyle insanlara bildirirler. Onların haram kıldıkları da tıpkı Kuranın haramları gibidir. (Ebu Davud, Sünne/Hadis no: 4604, 4/200. Ibni Mace, Mukaddime/2, Hadis no: 12, 1/6. Tirmizí, Ilim/10, 2663, 5/37. Ahmed b. Hanbel. 6/8. Hakim, 1/108. nak. Hücciyyetüs Sünne, ter. s: 89, 119.)
İslâm fıkhında, Kitap ve Sünnette açıkça belli olmayan haramlar ve helâllar hakkında yapılan ictihadlar, haram ve helâli tesbit etme, müminleri haramlardan koruma gayretidir. Müctehidlerin ictihadları akide yönünden bağlayıcı değildir ama Sünnette yeterince açık olmayan ve orada yer almayan, ya da daha sonradan ortaya çıkan konuların çözümünde onlara ihtiyaç vardır.
Ancak böyle bir durum olmadan, Allahın ve Onun peygamberinin koyduğu çok açık haram ve helâl ölçülerini tanımayarak, İslâmın haramlarını helâl sayanlar, ya da başka otoritelerin İslâma aykırı koydukları haram ve helâl ölçülerini kabul edenler, hevalarını veya başka şeyleri ilâh haline getirirler. Bu gibiler Allahın indirdikleriyle hükmetmeyen zalimlerdir, fasıklardır. (5 Maide/45, 47) Kendi hevalarından yani şeriat ve din uyduranlardır. (42 Şura/21)
Kuran şöyle diyor:
De ki: Allahın kulları için çıkardığı zineti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır? (7 Araf/32) Yerde ve gökte yaratılanların haram kılınanlar hariç- hepsi de insanlar içindir. (2 Bakara/29) Allah (cc) insanlara bütün temiz şeyleri helâl, pis (rics ve necis) olan şeyleri de haram kılmıştır. (5 Maide/5)
Müminler, helâl yoldan kazanırlar, helâl yerlere harcarlar, helâl yiyecekleri yerler, helâl içecekleri içerler, helâl davranışlarda bulunurlar, helâl eğlenceleri yaparlar; kısaca helâl anlayışı üzerine hayatlarını sürdürürler. Helâl ile Allah rızasını isterler.
H harfi
- el-HÂDÎ
- el-HAKÎM
- el-HİCR SÛRESİ
- HABER
- HABER-İ MEŞHÛR
- HABERLERİN TETKİKİ
- HABEŞİSTAN HİCRETİ
- HÂBİL (VE KÂBİL)
- HABÎS
- HABLULLAH
- HACAMAT (HİCAMAT)
- HACB
- HÂCER
- HACİZ, HACZ
- HAÇ (SALİB)
- HAÇLI SEFERLERİ
- HAD, HADLER
- HADÂNE BÂBI
- HADLER BAHSİ
- Hudud:
- HADÎS
- HÂDİS
- HAFAZA MELEKLERİ
- HAFİ
- HÂFIZ
- HAFSA BİNTİ ÖMER İBN el-HATTAB (r.a)
- HAK, HAKLAR
- HAKEM BABI
- HÂKİMİYET
- HAKK