Kur'an'da Seyyie Kavramı:

‘Seyyie’ kelimesi Kur’an’da başka anlamlarda da kullanılmaktadır: İsrâiloğulları, başlarına gelen haseneye/iyi duruma ‘bizimdir’ derlerdi. Ancak başlarına bir ‘seyyie’ (sıkıntı) gelince de bunu Mûsâ (a.s.)’nın uğursuzluğu sayarlardı (7/A’râf, 131). Seyyie, bir âyette kıtlık, ‘hasene’ ise bolluk olarak geçmektedir (7/A’râf, 95). Bir âyette de azap anlamında kullanılmaktadır (13/Ra’d, 6). Mü’minler Allah’a duâ ederlerken; “Yâ Rabbi, bizim seyyielerimizi ört, bizi affet” derler (3/Âl-i İmrân, 193). Allah (c.c.) mü’minlere bu konuda müjdeler vermektedir. Sadaka verenlerin, namazı kılanların, zekâtı ödeyenlerin, Peygambere inanıp onu savunanların, Allah’a güzel bir şekilde borç verenlerin, kendisinden korkanların seyyielerini örteceğini, onları altlarından ırmaklar akan Cennete koyacağını, onlara çıkış yolları göstereceğini haber veriyor (2/Bakara, 271; 4/Nisâ, 31; 5/Mâide, 12; 8/Enfâl, 29; 66/Tahrîm, 8).



Allah (c.c.) kötülüğü (seyyie’yi) iyilikle (hasene ile) savanları; sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar, infakta bulunanlar ile birlikte anıyor ve onlar için güzel bir sonucun olduğunu müjdeliyor (13/Ra’d, 22). Rabbimiz, Peygambere ve bütün mü’minlere kötülüğün (seyyienin) güzellikle (hasene ile) savuşturulmasını, önlenmesini emrediyor (23/Mü’minûn, 96; 28/Kasas, 54). İnsanlara ‘rahmet’ olarak gelen şeyler Allah’tandır. İnsanlar bu rahmete kavuşunca sevinirler. Ancak kendi elleriyle yaptıkları kötülükten (seyyie’den) dolayı bir sıkıntıya uğrasalar hemen umutsuzluğa kapılırlar (30/Rûm, 36). Ama Rabbimiz bunu istemiyor.



Allah (c.c.), iyilikle (hasene ile) kötülüğün (seyyie’nin) bir olmadığını, kötülük yapanlara karşı iyilik yapıldığı zaman nice düşmanın dost olabileceğini haber veriyor (41/Fussilet, 34). İnsana ‘hasene’ olarak gelen şey Allah’tan, ‘seyyie’ olarak gelen şey de kendi nefsindendir (4/Nisâ, 79). İnsan seyyie olan bir fiili düşünse bile yapmadığı müddetçe günah kazanmıyor, ancak hasene olan bir şeyi yapmaya niyetlense de yapmadan da sevap kazanabiliyor (6/En’âm, 160). Mü’minler, insan olarak hata işlemişlerse, seyyie yapmışlarsa; buna karşılık ‘hasene’ işleyerek onu silebilirler. Böylece Allah onların seyyielerini haseneye dönüştürür. “Şüphesiz ki iyilikler (hasenât) kötülükleri (seyyiâtı) silip süpürür.” (11/Hûd, 114). Öyleyse günah işleyenler, bunu anladıktan sonra sürekli hasenât yapmalı ve duâlarında şöyle demeliler: “…Seyyielerimizi (kabahatlerimizi) ört (affet)...” (3/Âl-i İmrân, 193). “İman edip sâlih amellerde bulunanlar ise; Biz hiç şüphesiz onların seyyielerini örteceğiz ve hiç şüphesiz onlara yapmakta olduklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.” (29/Ankebût, 7)



Kur’an’da ‘seyyie’ kelimesinin fiili olan ‘sâe’ ve bunun farklı türevleri yakın anlamlarda sıkça kullanılmaktadır. Seyyie’nin kökü olan sev’ veya sû’, genellikle kötü, kötülük, kötülük arzusu gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Yusuf (a.s.) diyor ki: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis her zaman kötülüğü (sû’) emreder.” (12/Yûsuf, 53). Şeytan da insana kötülüğü (sû’) yapmasını öğütler, sürekli kötülük işlemesini emreder (2/Bakara, 169). Kısaca sû’, sev’ ve ondan türeyen seyyie kavramları, kötü olan fiilleri, hoşlanılmayan durumları, zararlı şeyleri ifade etmektedir.