b- Allah'tan Başkası Gaybı Bilemez:

İnsanoğlunun kendi bilgi vâsıtalarıyla bilmesi, öğrenmesi mümkün olmayan şeyler vardır: Allah, ruh, cennet, cehennem, sırat, mîzan, geleceğimiz bunlardan birkaçıdır. Bu gibi varlıklar “gayb âlemi”ni; görüp bildtiğimiz, kendi vâsıtalarımızla hakkında bilgi edinebildiğimiz şeylerin toplamı ise “şehâdet âlemi”ni oluşturur. Gayb âlemi hakkında Allah, kullarına vahiy gibi bir yolla bilgi verir. Çok eski zamanlardan beri insanlar, gayb âlemini merak etmiş, hakkında bilgi edinmek istemiş, bazı açıkgözler de bunu istismar ederek güya gâibden haber vermeye başlamışlardır. Eskiden bu işle meşgul olan kâhinler, arrâflar, falcılar, cinciler... vardı; günümüzde bunlara ek olarak medyumlar, ruhçular, astrologlar var. Bu kişiler, çeşitli vâsıtalardan istifâde ederek insanların geçmişi, geleceği, ruhlar âlemi gibi gayb haberleri verdiklerini iddiâ etmektedir. Bunlara inanmayanlar yanında inananlar da vardır. Halbuki Peygamberimiz, Allah’ın en seçkin kulu olmasına rağmen, O’nun hakkında Kur’an diliyle şöyle buyurulmuştur:



“De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendim bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Gaybı/görülmeyeni bilseydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi.” (7/A’râf, 88).



Allah’tan başka hiçbir varlığın gaybı bilmediğini şu âyet kesin bir şekilde ortaya koymaktadır:



“De ki: Göklerde ve yerde gaybı, Allah’tan başka bilen yoktur...” (27/Neml, 65)



Peygamberimiz: “Gayb habercisine (arrâfa, kâhine) inanan kimsenin kırk gün namazının kabul olunmayacağını” (Müslim, Selâm 125; Ahmed bin Hanbel, II/429, IV/68), “ona inanan kimsenin, kendisine gönderilen (Kitabı, vahyi) inkâr etmiş olacağını” (Tirmizî, Tahâret 102; İbn Mâce, Tahâret 122) ifâde buyurmuştur. Kendisine, “bazı söyledikleri doğru çıkıyor” diyenlere, Allah’a âsi olan cinlerin, edindikleri bazı bilgileri, bir doğrunun yanına yüz yalan katarak bu kâhinlere ulaştırdıklarını, bunlar vâsıtasıyla halkın inancını bozduklarını, onları sapıklığa düşürdüklerini söylemiştir (Buhârî, Bed’u’l-Halk 6, 11, Tıb 46, Edeb 117; Müslim, Selâm 122, 123). Bu kesin deliller karşısında müslümanların, gâipten haber verdiğini iddiâ eden kimseleri dinlememeleri, onlara inanmamaları gerekir. Onları dinlemeleri haramdır.