c- Zenb

        



Zenb kelimesi, sözlükte kuyruk anlamına gelen ‘zeneb’ kelimesinden türemiştir. Hoş olmayan sonuçlar doğuran bütün fiiller hakkında kullanılır ki, meydana getirdiği sonuca göre değerlendirilen işler demektir. Buna göre kişinin yaptığı iş sonuç itibariyle ona vebal yüklüyorsa, ceza almasına sebep oluyorsa o işi ‘zenb’dir. ‘Zenb’in çoğulu ‘zünûb’tur.



Kur’an’da tekil ve çoğul olarak sık sık günah, kulların işlediği suç ve vebâl karşılığı olarak geçmektedir. Allah (c.c.) ‘zenb’leri (günahları) bağışlayandır. Zaten O’ndan başka günahları kim bağışlayabilir? (27/Şuarâ, 14; 40/Ğâfir, 3; 39/Zümer, 53; 17/İsrâ, 17). Allah (c.c.) Hz. Peygamber'in geçmiş ve gelecek ‘zenb’lerini (hatalarını) bağışladığı gibi O’nun, mü’minlerin de bağışlanmaları için duâ etmesini istiyor (48/Fetih, 2; 47/Muhammed, 19). İnkârcı olarak, ya da tevbe etmeden ölenlere öldükten sonraki dirilişte, haşr zamanı zenb’lerini (günahlarını) itiraf edecekler (67/Mülk, 11). Kur’an, Allah’ın, bütün kullarının zenb’leri için yeterli olduğunu, hepsini olduğu gibi bildiğini (17/İsrâ, 17; 25/Furkan, 58), cezâ verdiği insanları veya toplulukları yalnızca onlara ait zenb yüzünden cezalandırdığını haber veriyor (3/Âl-i İmrân, 11; 6/En’âm, 6; 8/Enfâl, 52, 54; 40/Ğâfir, 21). Bu âyetlerde dikkat çeken bir nokta da; kâfirlerinin inkârcılığının ‘zenb’ olarak nitelendirilmesidir. Allah'ı seven mü’minler Peygamber’e tâbi olurlar. Böylece Allah da onları sever ve onların ‘zenb’lerini bağışlar (3/Âl-i İmrân, 31). Mü’minler sürekli olarak zenb’lerinin bağışlanması için duâ ederler (3/Âl-i İmrân, 13, 147, 192); bir ‘fâhişe-çirkin iş’ yaptıkları ya da suç işleyerek nefislerine zulmettikleri zaman, bu ‘zenb’lerinden dolayı Allah’tan bağışlanma dilerler (3/Âl-i İmrân, 135).