Dünya Hayatı, Sizi Aldatmasın!

Allah, merhametini göstererek ikaz etmekte, dünyanın aldatıcılığını hatırlatmaktadır: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın evlâdı, evlâdın da babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (31/Lokman, 33)



“Dünya”ya, ister ‘yakın hayat’, ‘âhiretin önündeki hayat’ diyelim; isterse ‘edn⒠kökünden alarak ‘en âdi, en değersiz, en iğreti en basit hayat’ diyelim; o insana ait istekler, arzular, şehvetler, uzun emeller ve bitip tükenmek bilmeyen hayaller olduğuna göre, gönül  ile Allah sevgisi ve O’na itaat arasına perde olan her şey “dünya” sayılabilir. Akıllı insan, Allah sevgisi ile gönlü arasına girerek perde ve engel olabilecek bu imtihan dünyasına dikkat etmeli, aldanmamalı; onu kulluk bilinciyle değerlendirmelidir. Esas hayat, sonsuz hayat, en hayırlı hayat; sonraki hayatımız, yani âhirettir. Dünyada ekilenin orada biçileceğine göre, bu dünya hayatını âhiret bilinciyle yaşamalı, dünyadaki görevlerimizi yaparak, orası için hazırlanmalıyız.



“Zaman sana uymazsa, sen zamana uy” sözü gibi, “...Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış!” sözü de Kur’an ve sünnetin dünya konusundaki değerlendirme ve tavsiyelerine terstir; bunlar bazen hadis diye takdim edilmektedir, Kütüb-i Sitte’de böyle bir hadis rivâyeti yoktur.  Bazı insanlar da “Allah, nimetlerini kulu üzerinde görmekten hoşlanır” şeklindeki hadis rivâyetini, kendilerini gurur ve kibire, lüks ve isrâfa yönelten haramları nimet diye takdim ederek, farkında olmadan da olsa, davranışlarıyla Allah’a ve Rasûlüne iftira atma gibi büyük bir yanlışa düşebilmektedir. Bu hadisle cimrilik, malı gerektiği şekilde kullanmama, sadece biriktirmekten hoşlanma kınanmış olmakla birlikte; nimeti Allah yolunda ve meşrû bir şekilde kullanmak tavsiye edilmiştir. Ama unutulmak istenen “nimet” tanımıdır. Esas nimet; İslâm’dır, takvâdır, yardımlaşmadır, kötü değil; iyi örnek olmadır. Allah, her şeyden önce bu nimetleri kulu üzerinde görmek ister.   



Dünya bir aynadır. Aynanın rengi, büyüklüğü, çukur ve tümsekliğine, arkasındaki sırların dökülüp dökülmediğine göre şekil aldığı/yansıdığı, görüntüleri farklılaştırdığı görülür. Bir şeyin önemi, fazileti veya fenalığı, başka bir şeyle mukayese yapılarak anlaşılır. Dünya konusundaki değersizlik, kendi başına ifade edilirse yanlış olur. Dünya, Allah’ın imtihan alanı olarak yarattığı ve nice muhteşem sanatlarını sergilediği bir alan olduğu gibi; insanın da halifesi olduğu, sınav yeri olan, helâl nimetlerinden istifade edileceği, imar ederek gelişme ve kalkınmalarda bulunulacağı bir yerdir. Dolayısıyla kötü ve değersiz değildir. Ama âhiretle karşılaştırıldığında durum değişir. Âhiret devamlı ve dünyadaki eksik ve olumsuzlukların olmayacağı sonsuz bir mutluluk yeri olduğundan, âhirete göre dünya önemsizdir. Dünyayı değerlendirmede âhiret inancı temel ölçüdür. O yüzden âhirete inanmayanlar, onu başka bir şeyle karşılaştırma imkânından mahrum oldukları için veya yoklukla (ölüm, onlar için yok olmaktır) karşılaştırdıklarında câzip gelmekte ve dünyayı yalancı cennet gibi kabul etmektedirler.



Dünyanın zemmi, başlı başına bir hayır değildir. Her konuda olduğu gibi dünya konusunda da ölçü: “Allah için sevmek, Allah için buğzetmek”tir. Eline geçmediği, sahip olamadığı için dünyayı kötüleyip tahkir eden kişi, erişemediği ciğere “pis” diyen kedi gibidir. Aslında eleştirisi, sevgisinden ileri gelmektedir. Yine, dünya, eline geçtiği halde, zaman akıp gidiyor, zamanla birlikte sahip olduğu dünyalıklar da azalıyor, eriyor diye teselli bulmak için kızdığından dünyayı kötülemek, dünyaya bağlılıktan kaynaklanmaktadır. Makbul olan tahkir, Allah için, Allah sevgisinden, âhiret sevgisinden ileri gelendir. İnsanın, Allah’ın mağfiretine, muhabbet ve ibâdetine engel olduğu için, dünyanın zarûrî işlerinin, kendisini uhrevî güzelliklerden alıkoyduğu için veya cennetin güzelliklerine nisbetle dünyayı basit görmek, makbul olan bakıştır. Nasıl ki, Hz. Yusuf’la güzel/yakışıklı bir adam karşılaştırılsa, çirkin göründüğü gibi, dünyanın kıymet verilen güzellikleri de cennetin güzellikleriyle mukayese edildiğinde “hiç” hükmündedir.



Dün, en sevdiğimiz gıdaları yemiş, eğlenmiş, günümüzü zevkle geçirmiş olsaydık, bugüne kalan hiçbir şey olmayacaktı, gafletle geçirilen, dolayısıyla kaybedilen zamandan başka. Hele o zevk ve eğlenmelerde ölçüye dikkat etmediysek, bugüne ve yarına kalacak olan sadece günah yükü olacaktı. Yok, dünü zorluk ve sıkıntılarla geçirmiş isek de bugün için pek bir şey değişmeyecek, hatta bu gün daha az sıkıntı içinde isek, dünle karşılaştırdığımızda bu, mutluluk sebebi olacaktı. Ve eğer o sıkıntılar Allah için idiyse ve sabrettiysek, bugüne ve yarınlara taşınacak kalan şey, sevaplar olacaktı. Hayat, dünler, bugünler ve yarınlardan ibaret olduğuna göre; dün geçmiştir, yok hükmündedir. Yarın yaşayacağımız meçhuldür, bugünü değerlendirmek ve âhirete azık hazırlamak en akıllı yol olsa gerek. Hayat oyun ve eğelenceden ibaret. Hayat oyunu bitmek üzere, göz perdelerimizin kapanmasına kim bilir, belki fazla bir vakit kalmadı. Zevkler, sanal; hayat ise bir oyun, masal, rüya. Bir varmış bir yokmuş.



İnsanın dünyevî olarak zarûrî ihtiyacı, beslenme/gıda, giyinme/tesettür ve ev/barınmadan ibaret olduğu ve bu gereksinmelerini israfa ve lükse kaçmadan helâl yoldan temin etmesi, kalan birikimlerini infak etmesi gerektiği halde, tüketim toplumunun bir ferdi olarak insan, günümüzde ihtiyaç labirentinde yolunu şaşırmaktadır. Alınır, tüketilir, tekrar alınır, alınır... Ömür biter, alınacaklar ve ihtiyaçlar(!) bitmez. Kimi savunmacı ve uzlaşmacı insanlar öyle derler: “Batılıların sadece tekniği alınmalı, ahlâk ve kültürü alınmamalıdır.”  Düşünülmez ki, teknik ve teknolojik aygıtlar, dünya görüşü ve yaşama biçimiyle birlikte gelir. Zaten bunlar, belirli bir kültürün ürünüdür ve o arkaplandan koparılamaz. Sözgelimi, “buzdolabı”, kültürüyle birlikte gelmiştir. Eskiden, artan yemekler, ertesi güne saklanamayacağından bir komşuya ve özellikle fakirlere verilirdi. İnsanlar, evlerine gıda depola(ya)mazlardı. Buzdolabı, “verme”yi unutturan “egoist” kültürüyle, kullananlara sadece kendini düşündüren yaşama biçimiyle geldi. Çamaşır makinesi alınca ister istemez deterjan, yumuşatıcı, kireç sökücü gibi yan ürünlere de abone olacaksınız. Çamaşır için fakir komşuyu yardıma çağırıp onun da bu bahaneyle geçimine katkıda bulunma gibi düşünceler, makine alır almaz, artık  aklınızın ucundan bile geçmeyecek. Örnekleri çoğaltabiliriz. Tv, radyo, kasetçalar, bilgisayar, kendileriyle birlikte hangi kültür, oyun, anlayış ve ahlâkı da kaçınılmaz olarak getiriyor, düşünmek yetecektir.



İnsanımız artık aklıyla değil; bin bir çeşit göz alıcı illüzyonlarla tahrik edilen “doymak bilmeyen gözleriyle” düşünüyor, daha doğrusu düşündüğünü zannediyor. Çarşılar, pazarlar, marketler, vitrinler de insanın bu midesi olmayan gözlerine nasıl hitap ediyor? Başkalarına (kendinden maddî yönden öndekilere) bakıyor bu gözüyle düşünen insan ve mukayese ediyor: “Onda var, bende niye yok?” ve daha çok harcamak için daha çok çalışması, çalışması, çalışması gerektiğini görüyor. Sonra bakıyor ki, çalışarak kazanılan para “ihtiyaç” maskesini takmış “gereksiz” veya “olmasa da olur”lara yetmiyor, çalışmadan para kazanmanın yollarını arıyor. Herkes bir başkasını kandıracak yollar aramaya başlıyor. Kumarın binbir çeşidi, sahtekârlığın hiç akla gelmeyecek şekli, insanları en yakınlarına bile itimat edemeyen, yardım edemeyen, borç veremeyen duruma getiriyor. “Haram” mı, “ayıp” mı? O da ne demek? Güldürmeyin insanı! Hangi devirde, hangi kültürde yaşıyoruz? 



Tüketim hastalığının mikrobu, moda, âdet, “ele güne karşı”, “iyi ama, herkeste var” ambalajlarıyla öyle çabuk bulaşıyor ki, kimini cebinden, kimini yüreğinden yaralıyor, hatta öldürüyor. Kendi değerini, eşyasının ve elbisesinin değeriyle ölçen insanlar, eşyasını ve giysisini teşhir ediyor; sözgelimi oturma odalarına, en dikkat çeken karşı duvara konulan vitrin, belki hayat boyu hiç kullanılmayan ve sadece göze hitap eden mutfak eşyalarının fuarı rolünü üstleniyor. Arabada motor olmasa da önemli değil; kaporta fiyakalı olsun yeter; insan, dış görünüşe, vitrine, makyaja değer vermeden çağdaş olabilir mi, ne dersiniz? Anadolu evlerinin çoğunda yer sofrasında yemek yenildiği halde, odanın biri veya büyükse salonun yarısı, süs ve gösteriş olsun diye yemek odası olarak düzenlenmiştir. Koltuklar da, evdeki hayatı daha rahat kılmak için değil; zorlaştırmak içindir. O halılar ve koltuklara şu kadar para verilmiştir, çoluk çocuk rahatça oturup keyfini çıkaramaz; annenin gözü oradadır, ya kirletirlerse...



En fakirimizin evindeki eşyalara verilen parayla, sahâbe belki hayat boyu, hem de huzur ve şükür dolu şekilde yaşardı. Herkeste benzeri şeyler olduğundan, modanın temel felsefesi olan farklı ve özel görünme tutkusunun sanallığını,  eşyaya daha çok sahip olmada başkalarına ulaşılmaz fark atma imkânsızlığının ıstırabını yaşıyor. Kullan at; al, yine al; yarışın sonu gelmiyor, ihtiyaçlar(!) tükenmiyor; âhirete yatırım yapamadan insan ölüp gidiyor.



Sadece moda için dökülen parayla neler yapılmaz? Hangi müslüman hanımın evindeki gardrobda boş yer vardır, buna rağmen alma isteği azalıyor mu dersiniz? Çeyizler, düğün ve evlilik için gerekli gereksiz masraflar... Kimileri için olmazsa olmaz ihtiyaç olan sigaraya yatırılan para, meselâ kitaba yatırılsa, vücudu zehirlemektense kafayı ve gönlü güçlendirse bu para, neler olur dersiniz? Eşya, para kötü bir şeydir demiyoruz. Eşyanın, maddenin, paranın insanı yöneten efendi olmasına, bunların insan için değil; insanın bunlar için yaşıyor, bunlar için çalışıyor olmasına sözümüz. Onlar hâkim, insan mahkûm ve hizmetçi. Oyuncak, insanla oynuyor. Mal, insanı, insanî değerleri yutuyor. Dünyevîleşme çarkı, insanımızı değirmen gibi öğütüyor. Düşünmeyi, okumayı, ibadeti... engelleyen tv. başta olmak üzere medya ve reklâmlar... Taksitleri, ay sonunu düşünen insan, dünyada varoluş gayesini düşünemiyor.



Her konu paraya çıkıyor; söz, ufak bir tur attıktan sonra para durağında düğümleniyor; gönül plağı  parada parazit yapıp takılı kalıyor. Lüks hayat, daha rahat yaşam, dipsiz bir kuyu, bir girdap, tatminsizlik cehennemi, bitmeyen, ama insanı bitiren sonsuz yarış. Yiyen ama doymayan insan, kendine/nefsine/hevâsına kul/köle. Para para diye paralanan insan, şükrü unutmuş, sabrı lugatından silmiş, şikâyetin ise binbir çeşidini tekrarlamakta. “Alma tutkusu”, “verme zevki”ni katletmiş. Hırs ve tamahın sonu yok. “İnsanoğlunun iki vâdi dolusu altını olsa, üçüncüsünü ister” kutlu sözü ibret levhası olmaktan çıkmış. Sahâbe birbirleriyle hayırda yarışıyordu; şimdiki insan ise fâni eşyada yarışıyor. Akıl, midelerin hizmetçisi; gönül, vicdan ve fıtratın sesi çıkmıyor; demek ki duyguların esiri olarak hapis hayatı yaşıyor bunlar.



Dünkü lezzet veya acı, bugün yok hükmünde. Akıllı, bazı istek ve zevklerini ertelemesini bilen, az önemli ile çok önemliyi ayırt edebilen insandır. İnsan, en çok 60-70 yaşında hükmü infaz edilecek müebbet hapisteki bir idam mahkûmu gibi gününü bekliyor. Ölüm olmasa, belki bazı zevklerin kıymeti olabilir; ama ölüm var, ruh ve ego ise sonsuzluk ve yarınlarda mutluluk istiyor. Bir çelişki doğuyor. Temel çatışma denilen bu durumdan kurtulmak için insan, sonunu, yani ölümü hatırlamak istemeyip unutmaya çalışmak için eğlenceye, içki ve uyuşturucuya, futbol-müzik-tv. seyretmek gibi avutucuya yöneliyor; bu temel çatışmadan ölümü yok sayarak kurtulmaya çalışıyor. İslâm insanı ise, bilir ki, ölüm yokluk değil; daha güzel, daha hayırlı ve ebedî bir âleme açılan kapıdır. Dolayısıyla böyle bir çatışma, gerçek müslüman için sözkonusu değildir.



“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Rasûlü’ne iman eder, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Mü’minleri (bunlarla) müjdele.” (61/Saff, 10-13). İki yol var: Biri dünyevîleşme, dünyayı âhirete tercih; ikincisi ise dünyayı ebedî hayatın kapısı yapmak. Bugün yol ayrımındayız: Ya nefsimiz, veya Rabbımız. Ya geçici menfaat, veya dâvâ. Ya fâni olan, ya bâki olan. Tercih bize kalmış. Tercihini Allah’tan yana yapanlara selâm olsun!



"İktisâda (tutumluluğa) riâyet eden kimse fakir olmaz." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Yoksulluk korkusu ile ömrünü servet toplamak peşinde harcamak fakirliğin ta kendisidir."



"Kim borçlu bulunan fakire mühlet verir veya alacağından indirim yaparsa, Allah, kendi himâyesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde o kimseyi arşının altında gölgelendirir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Kişinin günahları çoğaldığı vakit (günahlarına keffâret olarak) Allah Teâlâ onu geçim sıkıntısı ile imtihan eder." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Günahlardan öyleleri vardır ki, onları ancak geçim sıkıntısı uğrunda çekilen zahmetler mahveder." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"İnsan, nefis ve benlikten fakir olmalıdır. Dünya malından değil."



"Fakirlik, bütün elemlerin beşiğidir."



"Bir öksürük, bir de yoksulluk gizli tutulamaz."



"Suçların anası yoksulluksa, babası da kafa yoksulluğudur."



"Bu dünyada kanadı kopmuş kuş, kurumuş ağaç, suyu çekilmiş havuz, dişleri dökülmüş yılan ne ise, fakir insan da odur."



"Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne işlenmedik suç, ne namus, ne de ruh."



"Fakirliğin tahrip etmeyeceği erdem yoktur."



"Fakirin malına göz dikme. Fakir ekmeği acıdır, zehir gibi."



 "Gedâyuz şâha baş eğmez dil-i âgâhımuz vardur; 



 Fakir isek ne gam, ey dil bizüm Allah'ımuz vardur."



"İnsanların sözde dostları vardır; yoksulluk onları uzaklaştırır."



"Fakir zengini taklide girişti mi, mahvolur."



"Yoksulun kitabında sevincin ömrü kısadır."



"Yoksulluk, bu devreyi geride bırakmış kimselerin sık sık değindiği bir niteliktir."



"Yoksulluk, en öldürücü ve en inatçı hastalıktır."



"Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur."



"Yoksulluğa katlanmak ayıp değildir; ama ondan kurtulmayı bilmemek ayıptır."



"İnsanın çok şeyi olmayınca, elinde olup bitenin de değeri artar."



"Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır."



"Yoksulluk, neşeli ise yoksulluk değildir."



"Aza sahip olan değil, çoğu isteyen yoksuldur."



"Ne mutlu fakirlere ki, bizim azıklarımızı ücretsiz olarak âhirete götürüveriyorlar. Hatta huzûr-ı İlâhî'de mîzâna konuluncaya kadar taşıyorlar."



"Yoksulların bazısı yalan söylememiş olsaydı, onu boş olarak çeviren iflâh olmazdı." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Bizim gibi bir sürü şeye ihtiyacı olan insanlara karşı dilenci konumuna geçmek ne kadar yanlış. Güzel ve doğru olan fakirlik, Allah'a karşı fakirliğini hissedip O'na yalvarmaktır, nefis ve benlikten yana fakir olmaktır. Allah böyle fakirleri sever." 



"Fakirlikten şikâyet edenlere sormak lâzım: 'İki gözünün kör olup bir milyar doların olsun, ister misin? Aklını ve dilini satın almaya kalkan olursa kaça satarsın? Hele dinsiz olup cenneti satsan kaç para istersin? Öyleyse, milyarlarca altın değerinde Rabbinin nimetleri varken, fakirlikten şikâyet etmeye utanmıyor musun?"



"Dünyada fakir ve rezil olmaktan korkuyorsun da, âhirette fakir, rezil, rüsvay olmaktan korkmuyor musun? Halbuki kulun âhirette iyi amellerden fakir düşmesi ve rezil olması, onun dünyada fakir ve rezil olmasından daha korkutucu ve utanç vericidir."



"İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyalık için çalıştıkları kadar cehennemden korkup korunmak için âhirete çalışsalardı, mutlaka Cennete girerlerdi."



"Fukarâya 'Evine it girdi, yetiş' demişler. 'Kapıyı örtün, açlıktan gebersin' demiş." (Atasözü)



"Yokluk varlıkta, güçlük darlıkta." (Atasözü)



"Fakir adam, hazır şeytan." (Atasözü)



"Fakir, eline bakarsa, sen kesene bak." (Atasözü)



"Fakiri doyur da ne yapacağını düşünme." (Atasözü)



"Fakirlik ateşten gömlektir." (Atasözü)



"Fakirlik ayıp değildir, tembellik ayıptır." (Atasözü)



"Fukara kalbine her kim dokuna, dokuna sînesi Allah okuna." (Atasözü)



"Fukaralara veren Allah'a verir." (Atasözü)



"Fukaranın âhı tahttan indirir şâhı." (Atasözü)



"Fukaranın cebi boş, kalbi doludur." (Atasözü)



"Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar." (Atasözü)  



"Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir." (Atasözü)



"Züğürtlük zâdeliği (beyliği, zengin çocuğu olmayı) bozar." (Atasözü)



"Züğürdün gönlü yufka olur." (Atasözü)



"Bu dünyâ fânîdir, tez gelir geçer. / Bu bahçenin sonu fenâdır bülbül."



"Esas fakirlik, fakir olmaktan korkmak; esas zenginlik ise Allah'a güvenmektir."



"Bir işi çok iyi bilen, bildiği işten kâr eden, kâr ettiği işe ortak alan, ortaklarına âdil kâr dağıtan, dünyanın en büyük şirketini kurabilir."



"Yoksulluktan şikâyet eden müslümana demek lâzım ki: 'Cennete müşteri olanın sermayesi, yatırımı ne kadar çoktur, bunun kıymetini bil."  



"Zengin, çok mala sahip olana denmez; zengin kalbi olana denir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Zengin, bilgisi çok olan insandır." (Hz. Ali)



"Zengin adam, elindekini yeterli görendir."



"Zenginlik, dünya köleliğinden âzâd olmaktır."



"Dünyanın en zengini, iktisadı bilen, en yoksulu cimri olan insandır."



"Muhâcirlerin fakirleri, zenginlerinden beş yüz yıl önce Cennete girecek." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Benimle dünyanın misâli, bir adamın haline benzer ki, o bir ağacın altında biraz gölgelenmek istemiş, sonra ağacı terkederek kalkıp gitmiştir."



"Bir ülkede vahiyden, akıl ve sanattan çok maddî servete kıymet verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır."



"Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır."



"Ye kürküm ye misali, her mecliste buyur derler zengine."



"Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum."



"İki şeyin hazmı çok güçtür. Biri zenginlik, diğeri şöhret."



"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine, kötülüğü dokunur."



"Zenginlik, geçici bulutlar gibidir."



"Zenginlik, gurbeti vatan, yoksulluk vatanı gurbete çevirir." (Hz. Ali r.a.)



"Çoluk çocuktan, maldan veya benzeri şeylerden her ne ki seni Rabbinden alıkorsa, bil ki o senin için hayırsızdır/uğursuzdur."



"Mevki ve zenginlik, çoğu zaman yüz kızartıcı hareketlere karşı alınan rüşvettir."



"Servetin toplandığı yerde, çoğu zaman insanlar ahlâkını yitirir."



"Zengin olmak istiyorsan, kazanmayı düşündüğün kadar biriktirmeyi de düşün."



"Hayatın en büyük trajedisi, yoksulluk değil; zenginliğe doyamamaktır."



"Bir yılda zenginleşmek isteyen altı ayda asılır."



"Dünyanın en zengini, tutumu bilen; en yoksulu cimri olan insandır."



"Zengin adam, elindekini yeterli görendir."



"Zekâ ve ruh bir kitaptan ne kadar etkilenirse, insan o kadar zenginleşmiş olur."



"Servet, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür."



"Zenginliğe açılan kapı küçüktür; oraya girmek için eğilmek gerekir."



"İnsan ancak kendini harcayarak zenginleşir."



"Hiçbir iyi adam, birden zengin olmamıştır."



"Zengin yaşamak, zengin ölmekten daha iyidir."



"Yeteneklerinizi biliyorsanız kolaylıkla ilerleyebilirsiniz. Kalabalığa bakın, azimli yürüyene herkes yol gösterir."



"İlimsiz, hünersiz zenginler de bir çeşit fakirdir."



"Zenginlik, kullanılacak bir silâhtır; tapınılacak bir mâbut değil."



"Huzur dolu bir kalple bir parça ekmek, vicdan azâbı ile beraber olan zenginlikten bin kere bin kere bin daha iyidir."



"Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine kötülüğü dokunur."



"Büyük servetler, çoğu zaman insanı yalnızlaştırır."



"Servetim olsun isterim; haksızlıkla, haramla zengin olmayı, asla!"



"Servetin batırdığı insan sayısı, kurtardığından elbette fazladır." 



"Zenginlik, soysuzları daha çok soysuzlaştırır."



"Zenginlik, nice ahmaklara zekânın maskesini giydirir."



"Mâlik olduğundan fazla bir şey istemeyen insan zengindir."



"Fakir suya düşse çıkamaz kirden; Zengin arabasını aşırır kırdan; Topal zengin iyi, sağlam fakirden."  



"Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır." (Atasözü)



"Zengin helvasını baldan pişirir; züğürt derman için pekmez bulamaz." (Atasözü)



"Zengin kesesini döver, züğürt dizini." (Atasözü)



"Zengin olana, kölesi bile düşmandır." (Atasözü)



"Zengin, fakirin halinden ne bilir?" (Atasözü)



"Zengine dokun geç, fakirden sakın geç." (Atasözü)



"Zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı çıkar." (Atasözü)



"Zenginin horozu bile yumurtlar." (Atasözü)



"Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar." (Atasözü)



"Zenginin malı, züğürdün evlâdı." (Atasözü)



"Nice zengin geceleyenler, ertesi gün fakir olurlar."



"Hayırlı para, insanın kendisine, ailesine ve geçimine harcadığı paradır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Para her şeyi yapar' diyen adam, para için her şeyi göze alan adamdır."



"İnsanlar sahte para yaparlar, ama çok kere para da sahte insanlar meydana getirir."



"Para yağmuru altında çok şeyler delinir."



"Para adama akıl öğretir; esvap, yürüyüş." (Atasözü)



"Para ile imanın kimde olduğu bilinmez." (Atasözü)



"Para ile dağlar gülistan olur." (Atasözü)



"Para insanı ipten kurtarır." (Atasözü)



"Para para diyerek param parça olacak." (Atasözü)



"Para parayı çeker." (Atasözü)



"Paralı adamdan dağlar bile korkar." (Atasözü)



"Paranın gördüğü işi kimse göremez." (Atasözü)



"Parası aziz olan, kendi zelil olur." (Atasözü)



"Parasızlık, adama her şey yaptırır." (Atasözü)



"Parayı veren düdüğü çalar." (Atasözü)



"Akçesi ak olanın bakma yüzü karasına." (Atasözü)



"Akçenin gittiğine bakma, işin bittiğine bak." (Atasözü)



"Akçe sayış, kaftan yürüyüş öğretir." (Atasözü)



"Ak akçe kara gün içindir." (Atasözü)



"Paralı olmak ve onun bekçiliğini yapmak üzüntü doğurur."



"Sermayesiz zindan açılır; dükkân açılmaz." (Atasözü)



"Bir insan, 'para her şeyi yapar' dedi mi, her şey belli olmuştur: O adamın parası yoktur."



"Paradan daha önemli şeyler vardır. ne çare ki, çoğu zaman onları satın almak için de para gerekiyor."



"Cebiniz delikse, onu para ile doldurmanın bir yararı yoktur."



"Altın altın deyip durma, altında kalırsın." (Atasözü)



"Altın leğenin kan kusana ne faydası olur? (Atasözü)



"Altından ağacın olsa, zümrütten yaprak / Âkıbet gözünü doyurur, bir avuç toprak." (Atasözü)   



"Altın ve gümüş, münâfıkların yularıdır; onlarla çekilip Cehenneme götürülürler."



"Altın eli bıçak kesmez." (Atasözü)



"Parayı üstün tutan kimseyi Allah zelil eder."



"Parayı domuzun boğazına takmışlar da, 'Domuz ağa' diye çağırmışlar." (Atasözü)



"Son ağaç yıkılıp, son nehir kirletilip son balık da tutulduktan sonra, paranın yenmediğini anlayacaksınız." (Kızılderili Atasözü; Greenpeace'in sloganı)



"İnsanoğlunun hiçbir icadı, para kadar fesat verici değildir."



"Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz."



"Para, çok kimseye kötü yollar öğretir."



"Paranın değerini anlamak isterseniz, borç almaya çalışın."



"Her para kazanan, para yığınını çoğaltmak ister."



"Para, adamı pek çabuk rezil eder."



"Kullanamayacak olduktan sonra, para nene gerek?"



"Para önden gidip, insana bütün yolları açar."



"Para kader işidir; masal gibidir; bir varmış, bir yokmuş"



"Eldeki para hürriyetin âletidir. Fakat peşi kovalanan para, tam tersine kölelik âletidir."



"Parası olanın yarası olmaz."



"Mevkîlerini para ile satın alan kişiler, masraflarını geri almanın yoluna düşerler."



"Para vererek ölümden, ağır hastalıklardan, yaklaşan ağrılı yaşlılıktan kurtulanamaz."



"Dünyada hem yokluğu, hem çokluğu kötü yalnız bir şey vardır: Para."



"Dünyadaki bütün kapıları açan anahtar, paradır."



"Kalmadı artık paranın nazarımda kadri / Kirli ellerde görünce paradan iğrendim."



"Lekeli bir paranın insana sürekli bir faydası olamaz."



"Parasız kalmamak istiyorsan ihsandan değil; ikrâzdan (borçlanmaktan) çekin."



"Parayı yönetmesini bilmeyen bir adamı mahvetmenin en emin yolu, ona biraz para vermektir."



"Kapitalizmde fertler, sosyalizmde devlet, İslâm ekonomisinde millet zengin olur."



"Müslüman, materyalistlerin putlaştırdığı parayı esir alıp İslâm’a köle etmeden süper güçlere kafa tutamaz."



"Birikmiş para ya bizi idare eder, ya bize itaat eder."



"Para sevdâsında olmayan kişi, her nerede olursa olsun selâmettedir."



"Paranın neler yapacağını düşünmek ne kadar tatlıdır."



"Para olmadan onu harcamaya başlama."



"İnsana paraya davrandıkları gibi davrananlar, onu harcamak için kazanırlar."



"Para en iyi dost ve en tehlikeli düşmandır."



"Para, iyi bir uşak, kötü bir efendidir."



"Para, ya bizim başımızın belâsı, ya da bizim hizmetkârımızdır."



"Para, insana hizmet eder, ya da hükmeder."



"Paranın en büyük değeri, paraya gerçek değerinden daha yüksek bir değer tanıyan bir dünyada yaşamamızdan ileri gelmektedir."



"Para, dünyada bin ayıp örter."



"Bir tek kuruşu gözünüze yaklaştırırsanız, evrenin en büyük yıldızını gizler."



"Saçarak paranı nâhak yerde / Olma muhtâc sakın nâ-merde."



"Uzun ve ağır bir emekle, alın teriyle kazanılmış parayla; kaldırımda rastgele bulunmuş paranın değeri aynı mıdır?"



"En dar zamanlarda bile münâsebetsiz işlere harcanacak devlet parası vardır."



"Sadece paranın hükmettiği yerde yasalar ne yapsın?"



"Budala ile parası, uzun zaman bir arada duramaz."



"Parasız, düşünür; paralı da iki misli düşünür."



"Para, büyük bir iğfâl vâsıtasıdır."



"Arkadaşlarınızı muhâfaza etmek istiyorsanız; ne para verin, ne para alın."



"Parasız kalmanın dehşetini duymamış adamlar, harp ateşini tatmamış askerlere benzerler."



"Para, naz, nimet çok devam etmez."



"Her şeyin para ile ölçüldüğü bir yerde toplumsal adâlet ve huzur hiçbir zaman gerçekleşemez." 



"Parasız adam, oksuz yay gibidir."



"Paranın, insana işletemeyeceği suç yoktur."



"Akçenin değerini ancak üstündeki pas belli eder."



"Her para sermaye değildir. Sermaye, her zaman paraya hâkimdir. Paralı kimseler de paralanır."



"Bir insan için, 'dostlarından çok parasına bağlıdır' diye bilinmekten daha utandırıcı şey olur mu?"



"Bir budala para kazanabilir, ama onu sarfetmek için akıllı adam gereklidir."



"Paranın saklanılması kazanılmasından daha zahmetli bir iştir."



"Para, insan avlamak için en iyi yemdir."



"Bir insanın dostluk derecesini tâyin etmek ister misiniz? Menfaatine hafifçe dokununuz."



"Hayırda israf, israfta hayır yoktur."



"Dünya menfaati için iyilik edenlerin iyilikleri, avcının kuşlara yem atması gibidir."



"Malı olan gözünün teki ile uyur."



"Bu dünyada mal ü mülküm / Vardır diyen yalan söyler."



"Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi?



Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan."



"Şunlar ki çoktur malları, / Gör nice oldu halleri



Son ucu bir gömlek giymiş / Onun da yoktur yenleri."



"Az malın hesabı daha azdır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Lâ'net ola ol mâle ki tahsîline ânın / Ya dîn ola, ya ırz u ya nâmus ola âlet!"



"Dünya metâına olma mağrûr / Komaz gönülde sürûr, gözde nûr."



"Hesab ettim cümle dünya malını / Neticesi bir top beze dayandı."



"Mâl-ı dünyâdan ne aldı gitti, var, Karun'a sor."



"Mal ve mevkîye aşırı düşkünlük, suların sebzeleri yeşerttiği gibi insanın kalbinde nifak tohumunu yeşertir."



"Bir şeye sahip olmanın hakları olduğu kadar, görevleri de vardır."



"İnsanların seni sevmesini istersen, malının artan kısmını onlara dağıt. (Hadis rivâyeti)



"Malın hayırlısı, kulun şeref ve ırzını koruması için sarfettiği malıdır."



"Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey getirmediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz."



"Malı ve parayı hor gören çoktur; ama Allah için veren azdır."



"Allah'a karşı takvâya yardımcı olan mal ne güzeldir."



"Zühd ü takvâ bir ağaçtır ki, kökü kanaat, meyvesi rahattır." (Atasözü)



"Dünyalık sana yöneldiği zaman sen de vermesini bil. Zira vermek, onu tüketmez. Dünyalık senden yüz çevirdiği zaman yine ver. Çünkü o devamlı kalmaz." (Hz. Ali)



"Ticaret ve sanata önem verin. Bilin ki sizler, kendilerine muhtaç olmadığınız müddetçe kardeşlerinizin yanında şerefli ve muhterem olursunuz."



"El kapılarında dilenci değilsin; bunun şükrü olarak kapından dilenciyi kovma." 



"Nâmussuzca bir düzenle edinilen mal elde kalmaz."



"Mal adama hem dost, hem düşmandır." (Atasözü)



"Mal bulunur, can bulunmaz." (Atasözü)



"Mal canı kazanmaz, can malı kazanır." (Atasözü)



"Mal canın yongasıdır." (Atasözü)



"Mal ile insan, insan olmaz." (Atasözü)



"Mal kazanılmakla şan kazanılmaz, kişi kerim gerek." (Atasözü)



"Malı malla, canı canla tartmalı." (Atasözü)



"Malın bekçisi zekâttır." (Atasözü)



"Malını iyi sakla, komşunu hırsız etme." (Atasözü)



"Malını yemesini bilmeyen zengin, her gün fakirdir." (Atasözü)



"Malını yemiş de onmuş var mı?" (Atasözü)



"Dünya malı dünyada kalır." (Atasözü)



"Dünya varlığına güvenilmez." (Atasözü)



"Dünyada tamah varken, dolandırıcı açlıktan ölmez." (Atasözü)



"Dünyanın kavgası para üstüne." (Atasözü)



"Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya.



Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya."



"Mal çok yığma, hazer eyle (kaçın) azâbından kim,



Renci (zahmeti) artar ağır oldukça yükü hammâlın."



"Ne yaparsın dünya malı bîhûde / Yığmayan da gamlı, yığan da gamlı."



"Nitekim yağınca kar örter izi / Çün mal irkile, örter olur gözü."



"Müjde o kimseye ki, İslâm hidâyetine ulaşmış, geçimi yetecek kadar verilmiş ve buna kanaat etmiştir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Her gün bir melek: 'Ey Âdemoğlu, sana yetecek kadar az varlık, seni azdıracak çoktan hayırlıdır' diye seslenir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Şüpheli şeylerden sakın, insanların en âbidi olursun. Kanaatkâr ol, insanların en çok şükredeni sayılırsın. Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki, mü'min olursun." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Bir şey bütün bütün elde edilmezse, tümüyle de elden kaçırılmaz."



"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl zengin eder?"



"Kanaat, tükenmeyen hazinedir."



"Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse pâdişah olmadı."



"Elün vârınan eyle kanaat / Şükür kıl itme devrândan şikâyet."



"Bizi yalnız kanaatler mutlu eder."



"Yeryüzünde ıstırapların çoğu, aza kanaat etmemekten doğar."



"Kanaatten nasibi olmayanı dünya malı nasıl zengin eder?"



"kime yeteri kadar az gelirse, ona hiçbir şey yetmez."



"Yetişir kanaat devlet istersen / Tükenmez âlemde ni'met istersen."



"Kanaattir nefse yular demişler."  



"Cimriler, kendilerinin ölmesini isteyen insanlara servet toplayan kişilerdir."



"Diyem sana bahîlün (cimrinin) ne idüğin / Sakınır kendünden kendü yidiğin."



"Encâm-ı hayâtı kıl teemmül / Tefrîke çalış zararla kârı.



Sahipservet hasîse derler / Vârislerin hazinedârı." (Hayatın son anlarını düşün, kârla zararı ayırdetmeye çalış; Servet sahibi cimrilere, mirasçılarının veznedârı derler, unutma.)



"Cimriliği ortaya çıkaran yoksulluk değil; zenginliktir daha çok."



"Yoksulun çok şeyi eksiktir, cimrinin her şeyi."



"Parasından en az yararlanan cimrinin kendisidir."



"Altın, ocaktan madeni kazmakla çıkar. Cimrinin elinden, canını koparsan çıkmaz."



"Cimrilik, bütün insan deliliklerinin en gülüncüdür."



"Bazısının eli verir gönlü vermez; bazısının da gönlü verir, eli vermez! İkisi de cimriliktir."



"Câhil cömert, Allah katında cimri âbidden daha sevimlidir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cimrilik ve korkaklık mü'mine yakışmaz." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cömert, Allah'a yakın, insanlara yakın, Cennete yakın ve Cehennemden uzaktır. Cimri, Allah'tan uzak, insanlardan uzak, Cennetten uzak ve Cehenneme yakındır. Allah katında cömert bir câhil, cimri olan bir âlimden daha sevimlidir. En ağır hastalık, cimrilik hastalığıdır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Allah cömerttir, cömertliği ve güzel ahlâkı sever." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Veren el, alan elden üstündür." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cömertlik yap ki, sana da cömertlik yapılsın." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cömertlik, Cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkıtılmıştır. Her kim onun bir dalına yapışırsa o da onu çeker Cennete götürür." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Zenginleriniz cömert; idarecileriniz hayırlı olur ve işiniz de aranızda meşveret esasına dayanırsa, yerin üstü sizin için altından daha hayırlıdır. Eğer idarecileriniz şerli, zenginleriniz cimri olur, işiniz de kadınlara kalırsa, yerin altı sizin için üstünden daha hayırlıdır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cimrilik ile iman bir kalpte toplanmaz." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Akıllı kimse odur ki; Malını güve düşmeyecek, hırsız çalmayacak yerde saklayandır; yani Allah yolunda harcayan." (Abdullah bin Mes'ud r.a.)



"Ey Âdemoğlu, şaşıyorum sana! Kendi arzularının yerine gelmesi için israf olarak harcıyorsun da, bir dirhem ile Rabbinin rızâsını kazanmakta cimrilik ediyorsun." (Hasan-ı Basrî r.a.)



"Her sabah iki melek: 'Allahım, cimrinin malını tezden elinden al, cömerdin malını da artır' diye duâ ederler."



"Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardım eder."



"Cömertlik fazla vermekten ziyade, yerinde ve zamanında vermek demektir."



"Kötü kimseler olsalar bile, cömertler için herkesin kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere karşı herkesin kalbinde yalnız nefret vardır." 



"Cömertliğin âfeti başa kakmadır." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzel olur." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, namaz ve oruçları sebebiyle değil; cömertlik, gönüllerinde müslümanlara karşı kötü duygular beslememeleri ve müslümanlara nasihatleri sayesindedir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



"Cömertlik, dost ve ahbâba iyilikte ve ikramda bulunmaktır.



"Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz ki."



"Cömertlik, mutluluk anahtarıdır."



"Cömertlik, zenginlikten üstündür. Düşmanı çekmeyen servet çeşididir."



"Cömertliğimiz hiçbir zaman servetimizi aşmamalıdır."



"Cömertlik, dostluğun özüdür."



"Cömertler elinde mal eksik olmaz."



“Dünya, mü’minin zindanı, kâfirin ise cennetidir.” (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



“Dünya, âhiretin tarlasıdır.” (Hadis-i Şerif Rivâyeti)



 “Âhirete nisbetle dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri getirebilir?”



“Ebedî olan âhirete inandığı halde bütün mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine şaşarım.”



"Geçim kaynağı için çalışmasına veya ticaretine haram karıştıranlara şunu hatırlatmak gerekir: 'Kendisine isyan ettiğin hallerde bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat ettiğinde mi rızkını vermeyip kesecek?"



“Önünüzde çok zor ve güç bir yokuş var. Ancak yükü hafif olanlar onu aşabilecektir.”



“Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ, yatağın iman, yelkenin Allah’a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş zordur.”



“Dünyayı kendinize efendi edinmeyin ki, o da sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın.”



“Hasta adam, hastalığı sebebiyle yemeğin tadını alamadığı gibi, dünya malına meyleden de dünya sevgisi sebebiyle ibâdetlerin tadını alıp zevkine varamaz.” 



“Dünya, bir cîfedir. Ondan bir şey isteyen, köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı.” (Hz. Ali)



“Biz öyle kimselere yetiştik ki, onlara göre dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi. Kolayca ve hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı.” (Hasan-ı Basrî)



“Dünyanın lezzetini, zevkini, saâdetini, rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe kâfidir.”



“Şu dünya; imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir; lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir.”



 “Dünya, kâmil mü’minin kıymetsiz oyuncağı, gâfillerin değersiz salıncağıdır.”



“Dünya, ‘bir gün’ gibi çabucak geçecek, Kur’an’ın ‘yarın’ dediği gün uyanacak, ‘dünya’ için ‘dün ya!’ diyeceksin.”



 “Dünya malı, sana oyuncak olarak verilmişken, oyuncak seni oynuyor!”            



“Bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır.”



 “Kabrin arkası için çalışın. Hakiki saâdet ve lezzet oradadır.”



 “Dünya bir tahteravallidir.”



 “Kim dünyaya evlenme teklifinde bulunursa, dünya ondan mehir bedeli olarak, dinini ister.”



“Dünyanın karakteri, önce yaldızlı şeylerle aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için süslenip püslenen, evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer.”



“Kişi bu dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış sineğe döner.”



“Dünya malı çok olanın, aldanma dünyasına.



Dünya benim diyenin, gittik dün yasına.”



“Kısmetindir gezdiren yer yer seni, / Göğe çıksan, âkıbet yer yer seni.”



“Sen ister boynuna ip tak, diler cevherli kordon tak,



Bu dünyadan nasîbin en nihayet bir avuç toprak.”



 “Bunca varlık var iken bitmez gönül darlığı.”



“Dünya malı dünyada kalır.”



“Dünya malına esir olan âzâd olmaz.”



 “Bazıları ‘dünyada mekân, âhirette iman’ der; ama doğrusu şöyle olmalı: ‘Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân.”



 “Dünya terzi dükkânı, ölçüyü veren gider.”



“Kim dünyaya mâlik olursa yorgun düşer, kim dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da zengin yapmaz.”



“Âhirette mü’mini bekleyen nimetler, güzellikler yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa, zindan gibi kalmaktadır.”



“Ey insan! Dünyaya kalıbınla sahip ol; fakat kalbini ve himmetini ondan ayır.” (Abdullah bin Ömer)



“Mü’min, dünyada, doktoru yanında olan bir hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir. Hasta kendisine zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü’minin hali de buna benzer. O, birçok şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur. Ölünceye kadar, bu böyle sürer gider.” (Selmân-ı Fârisî)



“Müslümanlar arasında nerede ve ne zaman tartışma çıkarsa, bilin ki işin içinde servet, şöhret veya şehvet, yani para, makam veya kadın vardır. Ya bunlardan biri veya birkaçı. Kavganın sebebi bilindiğine göre tedâvisi kolaydır. Bize verilen herşeyin emânet olduğunu ve bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak ve Allah’ın bize devamlı gördüğü şuurunda yaşamak.”



“Çarşıyı pazarı müslümanlaştırmadan, İslâm’ı çevreye hâkim kılmak mümkün değildir.”



“Müslüman ve para; bu ikisi, birbirini tamamladığı gün, süper güçler yer değiştirecek, gerçek süper güç hâkim olacaktır.”



“Paraya hâkim ol(a)mayan müslümanıın dünyası da, büyük ihtimalle âhireti de cehennem olacaktır.”



“İslâm’da ruhbanlık yoktur. Muâmelâtı tatbik etmek farzdır. Bu öyle bir farzdır ki, müslümanların çoğunun haberi bile yoktur. Bilinmeyen günahlara tevbe edilmediği için, en büyük günahlar da bunlardır.”



“Bir müslümanın yediği, içtiği, giydiği haram olursa, onun ibâdeti ve duâsı nasıl kabul olur?”



“Her işini para ile görüp paraya düşman olan müslümanlar; konforlu hayat yaşayıp ‘dünya sevgisi hataların başıdır’ diyenler; sermâye biriktirip bankayla iş görüp kapitalizme düşman olanlar; kapitalistler gibi yaşayıp sosyalizmin gelmesini istemeyenler tezat içindedir.”   



“Hapse girmemek için T.C. kanunlarına gösterilen gayret kadar, Cehenneme girmemek için Allah’ın kanunlarına uyulsa, dünyamız da, âhiretimiz de cennete dönüşecektir. Üniversite sınavına hazırlanan bir genç kadar âhirette Cennet kazanmak için dünya imtihanına özen göstersek Cennetin bütün kapıları bize açılır. Dünya huzuru da avans olur.”     



“Helâl-haram gözetmeden para kazanan ehl-i dünyadır, laiktir, kapitalisttir. Haramdan kaçan, helâl kazanç sağlayan ise ehl-i diyânettir, mü’mindir, mübârektir. Karun gibi, Firavun gibi, yahûdiler gibi zengin olmak, dini satıp dünyayı da mezara kadar sırtlamaktır. Her yolcu, birşeyler götürür. Âhirete giden de sevaptan, günahtan başka bir şey götüremez.”



“Kedi, karnını doyurdumu, sıcak bir yer buldumu, başka şeye gerek duymaz, kürküne sarılır ve yan gelip yatar. İnsana en iyi elbiseler giydirsek, karnını doyursak, cebini de doldursak, kaloriferli köşkte bile rahat etmeyebilir. Çünkü beyin midesi İslâmî ilimler, kalp midesi ise iman ve ibâdet ister, bunlar olmadan da tam bir huzur bulamaz. Beynini bilginin çöplüğüne, kalbini seks panayırına çevirenler, her türlü imkân içinde huzursuz olup, bunalıma düşebilir. İşin bir de âhiret cephesi var. Dünya âhiretin tarlası olduğuna göre, burada ne ekersen orada onu biçeceksin.”