Birkaç Söz

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdeder, O'nun Rasûlüne, âline, ashabına ve onu dost edinenlere de selât ve selâm ederiz.



Yüce Allah şöyle buyuruyor:



"(Ey Peygamber!) De ki: 'Allah'a ve elçisine itaat edin". Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, Kâfirleri sevmez." (Al-i İmran: 32)



"Hayır, öyle değil. Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri zaman seni hakem kılıp sonra verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar."(Nisa; 65)



Allah'ın Rasûlü de şöyle buyurmaktadır:



"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. İçlerinden bir firka dışında, diğer hepsi ateşteder". Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bu kurtulan fırka kimdir?" diye soruldu. Allah'ın Rasûlü şu cevabı verdi: "Onlar benim ve ashabımın gittiği yol üzerinde olan topluluktur." (Ebû Davûd, Sahih)



"Size Allah'tan korkmanızı, işittikleriniz (sahih emir-ler)e itaat etmenizi, başınızdaki (sizden olan) emir, başı üzüm gibi siyah bir köle bile olsa itaat etmenizi vasiyet ediyorum. Benden sonra yaşayanlar birçok ihtilaflar göreceklerdir. Dine sonradan sokulan şeylerden şiddetle kaçının. Çünkü bunlar delalettir. İçinizden o günlere ulaşanlar, benim ve raşid halifelerimin sünnetine yapışsın, azı dişleriyle tutunurcasına ona sarılsın."(Ebû Davûd, Sahih)



"Size, gecesi de gündüz gibi olan tertemiz şeriatı bıraktım. Bundan sonra kimse yoldan sapmaz. Sapanlar ise helak olur. "(İmam Ahmed, Müsned, Sahih)



"İnsanların en hayırlısı benim asrımdakilerdir. Sonra ondan sonraki (ikinci), sonra da ondan sonraki (üçüncü) asırdakilerdir." (Tirmizi, Sahih)



Yukarıya aldığımız âyet ve hadisler bize, Allah'ın ve Rasûlünün emirlerine uymanın farz olduğunu göstermektedir. Öyleyse, Allah Rasûlünün sünnetine, tıpkı azı dişlerimizle sıkarcasına sarılmak, onlarla amel etmek gibi, aynı şekilde râşid halifelerin sünnetine uymak da vaciptir.



Yine, Allah Rasûlünün üç asrı da tezkiye ettiğini görüyoruz. Bunlar sahabiler, tabiin, dört mezheb imamı ve hatta sünen sahipleri Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tir-mizî, Nesaî, İbn Mâce ve diğerlerim de bağrından çıkarmış hayır asırlarıdır.



Bu nedenle bizim için, bütün işlerimizde ve özellikle de akideye ilişkin meselelerde o güzide şahsiyetlerin hak yoluna tabi olmak vaciptir. Çünkü onlar derece derece saadet asrına yakın olan şahsiyetlerdi ve ilk kaynaktan beslenmişlerdi.



Artık bundan sonra, nübüvvet pınarını terkedip de, aklını naklin önüne alan mantıkçı, felsefeci ve ke-lamcıların peşinde gitmek nasıl caiz olabilir? Çünkü bütün bu gruplar dini zorlaştırmış ve içinden çıkılmaz girift bir duruma sokmuşlardır.



İşte elinizdeki bu kitap, Rasûlüllah'ın övdüğü bir asırda yaşayan, müslümanlar arasında önemli bir yeri olan dört imamın kimler olduğunu ve akidelerini konu edinmektedir. Şüphesiz fıkıhta taklit ettiğimiz bu müstesna şahsiyetleri, akidede de taklid etmeliyiz. İşte "Dört Mezheb İmamının İtikadı" adındaki bu eseri, önerdiğimiz akideyi öğrenmek için yayınlıyoruz.



Bu eserin Türkiye'de yayınlanması için müsaade ve yardımlarını esirgemeyen yazara ve onun yayıncısına burada teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz.



Son söz olarak, Kitab'a sarılmayı, Sünnet'i yaşamayı, günü geldiğinde yeryüzünde hükmünün hakim kılındığını görmenizi nasib etmesini yüce Allah'tan diliyoruz.[85]