Çocuğun Nesebi ve Babaya Nispeti:

 



Ebu Nuaym'den Peygamberimizin (s.a.s.): "Sizi nesebinizden büyükbabanıza bağlayacak bilgileri öğrenin." ve "Her kim kendi babasından soyundan başkasına ve her köle ki, efendisinden bir başkasına kendisini nispet ederse, Allah'ın azabına uğrasın." buyurduğunu nakleder.[20]



Sahih-i Müslim'de nakledilen hadislerde Hz. Peygamber'in (s.a.s.): "Bile bile babasından başkasının oğlu olduğunu iddia eden hiç bir adam yoktur ki, küfretmiş olmasın..." "Babalarınızı inkâr etmeyin. Zira her kim babasını inkâr ederse bu küfürdür."



"Her kim İslâm'da babası olmadığını bildiği halde babasından başkasına iddia ederse, ona Cennet haramdır." buyurduğu ifade edilmektedir.[20]



Neseb, baba ve ana tarafından iştirak ve ittisal demektir. Neseb bi'ttûl, (babalar ile babaların ilânihaye babalarıyla oğullar ve oğulların ilânihaye oğulları arasındaki bağımlılık) ve neseb bi'l-arz (erkek kardeşler ile bunların oğulları ve amca oğulları arasında olan bağımlılık) olmak üzere iki çeşittir. Nesebin tespiti sosyal hayatın zarurî bir neticesidir. İnsanlık silsilesinin intizam içinde devamı, fertler arasında şefkat, yardımlaşma ve dayanışmanın ortaya çıkması, medeni bir çevrenin oluşması, ailevî ve iktisâdî ilerlemenin meydana gelmesi; nesebin sabit olmasıyla mümkün olmaktadır. Bunun içindir ki nesebin sabit olması ilâhî bir rahmettir ve insanı hayvanattan ayıran özelliklerden biridir. Binaenaleyh nesebin muhafazası gerektiği gibi, nesebi inkâr veya sahih olmayan bir nesebi benimsemek de, din ve insanlık adına işlenen en büyük suçlardan biridir. Allah, nesebi muhafaza için nikâh akdini helâl kılarken, nesebi soysuzlaştırmaya vesile olan zinayı da haram kılmıştır.[20]



Bir çocuğun nesebi kendini doğuran kadından sabit olur. Fakat o çocuğun nesebinin bir erkeğe nispet edilebilmesi için, o erkek ile anası arasında sahih veya kısmen bu hükümde bulunan fasit bir nikâh ile veyahut cariyelik veya bir mazerete mebni şüphe ile cinsî bir yakınlaşmanın gerçekleşmesi esastır. Cinsî yakınlaşma neticesi meydana gelen hamilelik müddeti hakkında mezhepler arasında farklılıklar vardır. Hanefi mezhebine göre hamilelik müddetinin en azı altı ay en çoğu iki senedir. Diğer üç mezhebe göre ise bu müddetin en azı altı ay, en çoğu ise dört senedir. Bu müddet içerisinde doğan çocuk, kadının hamile kalmasına sebep olan erkeğe nispet edilir. Sahîh bir nikâh, hamilelik müddetinin başlangıcı kabul edilirken; fâsit bir nikâhta ise hamilelik müddetinin başlangıcı, karı-koca ilişkilerinin vukû bulduğu andır. Çocuğun nesebinin sübutu da bu ikrar tarihinden itibaren değerlendirilir. Nikâhlı bir kadının nikah akdinden altı ay veya daha sonra doğuracağı çocukların nesebi kocasından sabit olur. Bu kadınlar bu süre içinde boşanmış olsalar da nesebin kocaya aidiyeti değişmez. Lian suretiyle meydana gelen ayrılmalarda da (kocanın ispat edememekle birlikte karısının zina ettiği iddiasında bulunmasıyla aralarında meydana gelen ayrılık) hamilelik müddetinde doğan çocuk yine kocaya isnad edilir.



Nikâh akdinden veya cinsi yakınlaşmadan itibaren hamilelik müddeti için müsait olmayan bir zamanda doğacak çocukların nesebi sabit olmaz. Ancak koca, çocuğun kendinden olduğunu iddia ederse, bu durumda çocuk kocaya nispet edilir. Batıl nikâh neticesi doğan çocuğun nesebi sabit olmaz. Müslüman ile kâfir karı kocanın nikâhları batıl olduğu için bunlardan doğacak çocukların nesebi sabit olmaz.



Bir kimse herhangi bir sebeple sokağa bırakılmış, anası babası bilinmeyen bir çocuğu korumak için alıp beslemiş olsa; bununla aralarında nesep sabit olmaz. Evlâtlık edinilen çocuğun nesebi, kendisine evlât edinen kimseye nispet edilemediği gibi evli veya bekâr bir kadının zina neticesi doğurduğu çocuk da kendisiyle zina eden erkeğe nispet edilemez.



Bir kimsenin nesebi ya ikrar ile veya deliller ile sabit olur.[20]