Cennetlikler:

Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur, maddî refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te gerçekleşir:



"Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya selâmetle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değiller." (el-Hicr: 15/45-48)



Kur'an-ı Kerîm namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir.[85] Ayrıca Cenâb-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere[85]; şükredenlere[85] yürekten tövbe edenlere[85]; Allah yolunda canını feda eden şehitler[85] ve Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere"[85] içinde ebedî kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.



Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:



"İman edip sâlih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidâyet buyurur. Bunların, Cennet'te duâları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür ve aralarındaki dilekleri de hep selâmdır. Duâlarının sonu ise; "Bütün hamdler, âlemlerin Rabbine mahsustur." gerçeğidir." (Yunus: 10/9-10)



"Kim de O'na bir mümin olarak sâlih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var. Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar, orada ebedî kalacaklar. İşte böyle Cennetler' de ebedî kalış, küfür ve isyandan temizlenenlerin mükâfatıdır." (Tâhâ: 20/75-76)



"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır.[85] Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.



Cennet'e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir.[85]



Hadislerden öğrendiğimize göre[85] Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhîd olan kimsenin mükâfatı Cennet'tir.[85] Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah" demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün Rasûlullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:



"Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)."[85]



Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.[85]



Modern hayatın içinde bunalmış, özlediği hayatı sadece düşünüp, hayallerinde yaşayabilen bir insanlık var. Modern hayat huzur ve mutluluk vadetmişti. Ama vermediği gibi huzursuzluğu arttırdı. Bugün insanlık acılar içinde kıvranmaktadır. Beton binalar arasında sıkışmış, gürültülü şehir yaşamının ve hayatın yoğunluğunun ortaya çıkardığı stresin, kirli havayı teneffüs etmenin getirdiği birtakım biyolojik rahatsızlıklar, Allah  korkusundan uzak yaşayan insanların sahtekârlıkları, çevirdikleri entrikalar ve işledikleri zulümler hayatı cehenneme çevirdi. Tabiattan ve tabiatından bu kadar uzaklaşan insan sanal/yapay şeylerle kendisini avutuyor. Evindeki akvaryumuyla, birkaç saksısıyla, kafesteki kuşuyla ve vazolara koyduğu birkaç plastik veya gerçek çiçekleriyle kendine yapay bir tabiat oluşturmaya çalışıyor. Sinema ve film dünyası yeterli gelmedi; bilgisayar oyunları ve stimülasyonlarla her şey sanallaştı, oyunlaştı. Fakat bütün bunlar, insanın streslerini atmaya, huzurlu olmasına yetmiyor. Artık hafta sonları bir su başında, birkaç ağacın dibinde geçirilen piknik saatleri de tatmin etmemeye başladı. Tabii ardından geriye özlem, yani nostaljik duygular kendini gösterip insanı avutma ve oyalama görevini üstlendi.



Günümüz insanı, bilim-teknoloji derken, bunları putlaştırdı. Ancak Allah'ın huzurunda elde edilebilen "huzur"u teknolojinin sağlayacağı ümidiyle yıllarca koştu. Yolun sonlarına doğru gelmesine rağmen baktı ki ortalarda cennet olmadığı gibi yaşam eskisinden de kötü oldu. İşte bu insanlardan bazıları "acaba cennet geçtiğimiz yollarda idi de biz mi göremedik? Dönüp bir daha bakalım!" dediler. Kısacası nostalji; cenneti dünyada aramanın şaşkınlığıdır. Fakat insanlar kusura bakmasınlar, cenneti dünyada asla bulamayacaklar. Çünkü dünyada cennet yok; Cennet, ölüm ötesi dünyaya ait bir yerdir.



Cennetle ilgili birçok ayetlerde "altından ırmaklar akan cennetler"  ifadeleri geçer. Bugün özellikle zengin insanların yaptırdıkları veya satın aldıkları villaların denize nâzır olanlarının ne kadar pahalı ve değerli olduğunu biliyoruz. Niye değerli? Çünkü balkonuna çıkıp oturduğunuz zaman karşınız deniz. Bakanlara serinlik ve ferahlık veriyor.



"Defterleri sağdan verilenler,  ne  mutlu  o  sağ  ehline!  Yüklü  dalları   bükülmüş   kiraz  (ağaçları),  üstüste  dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, yayılıp uzanmış gölgeler, çağlayarak akan su kenarlarında, bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasındadırlar." (Vâkıa: 56/27-33)



Ne kadar güzel bir tatil yeri! Tatil yapanların oradan hiç ayrılmak istemeyecekleri bir yer. Dünyadaki hemen tüm tatil köyleri ve dinlenme kampları genellikle bir su kenarında ve yeşil bir ortamda tesis edilmişlerdir. Allah da buralara uygun ifadelerle cenneti tasvir etmiş. Fakat oradaki tatil yerleri hem ebedî, hem hakiki, hem de insanların akıllarına bile getiremedikleri nimetlerle dolu.[85]