Kur'ân-ı Kerim'de Kolaylık-Zorluk Kavramı

Kur’ân-ı Kerim’de "yüsr/kolaylık" kelimesi, türevleriyle birlikte 41 yerde; "usr/zorluk" kelimesi ise türevleriyle birlikte 12 yerde kullanılır. Zorlama anlamındaki "ikrâh" kelimesi ise 7 yerde geçer.



Allah’ın temel vasfı merhamettir. O Rahmân ve Rahîmdir. İnsanlara, kaldıramayacağı yükü, zorlukları yüklemez; ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler (2/Bakara, 286).



“Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Allah, daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır.” (5/Talâk, 6-7).



Allah, insanlara zorluk dilemez, kolaylık ister (2/Bakara, 185). İnsan zayıf olarak yaratıldığı, zorlukların altına girmek istemediğinden, Allah ağır yükleri  hafifletmek ister (4/Nisâ, 28).



İslâm'da insanın tabiatına aykırı düşen, fıtratını zorlayan hiçbir güçlük yoktur. Allah, bağlılarına 'müslümanlar' ismini verdiği bu din husûsunda insanların üzerine hiçbir zorluk yüklememiştir (22/Hacc, 78). İbâdet ve yükümlülüklerde bir azîmet, yani normal şartlardaki genel hüküm yanında, bir de ruhsat, yani mâzeret sebebiyle kolaylık vardır. Ayrıca, günahlar için tevbe, keffâret vb. kurtuluş ve arınma yolları açık tutulmuştur. Dolayısıyla bu din, Allah tarafından kolaylaştırılmıştır.  



Allah, insana daha hayata adım atarken yolunu kolaylaştırmış, anasının karnından kolayca çıkmasını sağlamıştır (80/Abese, 17-20). Dünyada rahat etmemiz, kolayca yaşayabilmemiz için sayısız nimetler ve imkânlar vermiştir. Fıtrata uygun yaşamak, aslında hayatı kolaylaştırmak demektir. Dünya hayatını, insanlar, câhiliyye düzenleri ve câhiller zorlaştırmıştır. Bu konuda çözüm takvâya sarılmaktır. Takvâ, hem âhiret ve hem de dünya işlerimizin kolaylaşması için anahtar görevi yapar. Din ve dünya işlerimizin Allah tarafından kolaylaştırılmasını istiyorsak takvâ sahibi olmalı, Allah’tan hakkıyla korkmalıyız (65/Talâk, 4).



Zorluk fıtrata ters olduğu gibi insanı zorla dine sokmaya çalışmak, zorlayarak İslâm’a girmesini mecbur etmek de yanlış ve yasaktır. Din hidâyet işidir, iman ve tercih işidir, hür irâdeyi kullanmaktır. Bir insanı zorla müslüman etmek, dinde zorlamak, farkında olmadan da olsa, çoğunlukla muhâtabı münâfık yapmakla sonuçlanır. Dinde zorlama yoktur (2/Bakara, 256). İman etmeleri için insanları zorlamak yanlıştır, yasaktır; çünkü Rabbimiz dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi (10/Yûnus, 99).



Yalnız, “dinde zorlama yoktur” hükmü, dine girme konusundadır, yoksa, bazılarının zannettiği gibi, müslüman kimsenin dinini yaşama konusuyla ilgili değildir. Bir insan, kendi hür irâdesiyle İslâm’a girip müslüman olduktan sonra, Allah ve Rasûlünün verdiği hükümde, başka bir alternatifi seçme hakkına sahip değildir (33/Ahzâb, 36). Müslüman Allah’a teslim olan kimse demektir; bir müslüman, Allah’a isyan eder, O’nun emirlerini mâzeretsiz olarak yerine getirmezse, âhirette cezâyı hak ettiği gibi, dünyada da İslâmî otorite tarafından cezalandırılır; bu, dinde zorlama anlamına gelmez, irâdesiyle dini seçeni disipline etmek, ona seçtiği hayat biçiminde doğru yolu yaşama ve yolu hayırla sona erdirmede başarıyı kolaylaştırmaktır.  



Zorla din değiştirmek, her şart altında geçersiz ve temelsizdir. İnanmayan bir kişiyi İslâm’ı kabule zorlamak, sevap olması bir tarafa, günaha girmektir. Kişiyi zorla dine sokmaya çalışmak yanlış olduğu gibi, bir müslümanı zorla dinden çıkarma girişimi daha büyük yanlıştır ve bu konu, müslümana Allah tarafından kolaylık verilen bir durumdur. Kalbi iman ile dolu olduğu halde, dinden dönmeye ikrâh olunan/zorlanan  kimsenin, zorlandığı sözü söylemesi, Allah’ın verdiği bir ruhsattır (16/Nahl, 106).



Kur’an; öğrenilmesi, okunması, ezberlenmesi ve hayata geçirilmesi kolay olan, Allah tarafından kolaylaştırılmış olan bir kitaptır. Düşünmek, öğüt ve ibret almak, bireysel ve sosyal hayatta tatbik edilmek için indirilmiş ve Allah tarafından kolaylaştırılmıştır (54/Kamer, 17, 22, 32, 40). Yine, Kur’an, muttakîleri (Allah’tan korkup sakınanları) müjdelemek ve inat edenleri uyarmak için Rasûlullah’ın diliyle Arapça olarak indirilmiş ve kolaylaştırılmıştır  (19/Meryem, 97). Arapça indirilmesinin bir sebebi, insanlar öğüt alsın diye kolayca anlaşılmasını sağlamak içindir (44/Duhân, 58). Kur’an, Rasûlullah’a (ve insanlara) güçlük ve meşakkat vermek için indirilmemiştir (20/Tâhâ, 1-3). Özellikle namazlarda Kur’an’dan kolayımıza gelen âyet ve sûreleri okumalıyız (73/Müzzemmil, 20).



Kolaylık ve zorluk Allah’ın elindedir. Bir işi insana kolay ve zor kılan O’dur. Zorluk insanlar için sözkonusudur. Allah için hiçbir iş zor değildir, O’na zor gelen hiçbir şey yoktur. Allah, yerde ve gökte ne varsa hepsini ve her şeyi bilir. Eşya ve olayların bilgisine sahip olmak, Allah için çok kolaydır (22/Hacc, 70). Allah, mahlûkunu ilk baştan yarattığı gibi, ölümden sonra bunu tekrarlamakta, ölüden diri çıkartmakta, yeniden hayat vermektedir ve insanları tekrar diriltecektir; şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır (29/Ankebût, 19).



“O gün yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. Bu, Bize göre kolay olan bir haşirdir.” (50/Kaf, 44)



İnsanlar için esas zorluk, âhiret zorluğudur. Dünyadaki zorluklar, âhirete göre hem çok az ve hafif ve hem de geçicidir. Kıyâmetle başlayan öteki hayat, kâfirler için pek çetin ve zor gündür (25/Furkan, 26). O sûra üfürüldüğü gün ve sonrası zorlu gündür; kâfirler için (hiç de) kolay değildir (74/Müddessir, 8-10). Kimin kitabı sağından verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecektir, ama dünyada kötü ameller yapıp da kitabını solundan veya arkasından alanlar için iş, hiç de kolay olmayacaktır (84/İnşikak, 6-13).



Kolaylık-zorluk kavramı, psikolojik ve sübjektif bir kavramdır. Bazen en basit ve çok kolay görülen bir şey bir insan için dağları aşmak kadar zor gelebilir, bazen de çoğu insan açısından çok zor kabul edilen bir şey, birisi için kolay gelir. Bunlar, her şeyden önce kalpleri elinde bulunduran Allah’a âit bir tasarruftur. Tabii, bu rastgele olmaz. Bunun da bir İlâhî kuralı, sünnetullah dediğimiz Allah tarafından konulmuş ölçüsü vardır: Kim takvâ sahibi olur, Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde kolaylıklar verir (65/Talâk, 4). İnsanlara emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker yapan, onlara öğüt veren kişileri Allah,  en kolaya yöneltip onda başarılı kılacaktır (87/A'lâ, 6-9). Bu konudaki İlâhî sünnet, iman-takvâ-infak konusunda görevini yapanlara kolaylığın ihsân edilmesidir (92/Leyl, 5-7). Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp Hakka boyun eğmez, en güzeli de yalanlarsa, o da İlâhî kudret eliyle en zora yöneltilecektir  (92/Leyl, 8-10).



Dünya, âhiretten farklıdır, dünyada hiç zorluk olmayacak olsaydı, cennetin kıymeti azalalır, dünyanın imtihan olduğu hikmeti ortadan kalkardı. Dünya, dünyevî zafer, insanlar arasında evrilip çevrildiği gibi, bir insan için de kolaylık ve zorluk da gelip geçicidir. Zahmetsiz rahmet olmaz. Ama, her rahmet, bedeli olan o zahmeti de güzelleştirir, zorlukları kolaylaştırır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Sonra tekrar zorluklar çıkacaktır. Ama bu zorluktan sonra da yine bir kolaylık vardır (94/İnşirâh, 5-6). Allah, her zorluktan hemen sonra bir kolaylık getirecektir (65/Talâk, 7). Hz. Mûsâ gibi Rabbimizden işimizi kolaylaştırması için duâ etmeliyiz:  “Rabbim, işimi bana kolaylaştır.” (20/Tâhâ, 25-28). Çünkü Sen, bir şeyi  kolaylaştırmazsan,  o  iş aslında kolay da olsa bize zor gelir. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. “Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.” (2/Bakara, 286)



 “…Allah size kolaylık (yüsr) diler, sizin için zorluk (usr) istemez.” (2/Bakara, 185)



“Dinde ikrâh/zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklık ve eğrilikten ayırt edilmiştir. O halde kim tâğutu inkâr edip Allah’a iman ederse, hiçbir zaman kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah (her şeyi) işitir ve bilir.” (2/Bakara, 256)



“Eğer (borçlu) darlık içinde ise, bir kolaylığa ulaşıncaya kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer gerçekleri çok iyi anlayan kimseler iseniz, (ödeyemeyecek derecede güçsüz olan borçlunun borcunu) sadaka (veya zekât) saymak sizin için daha hayırlı bir iş olur.”  (2/Bakara, 280)



“Allah her şahsa, ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler. Herkesin kazandığı, ya kendi lehine, yahut aleyhinedir. (Bundan sonra şöyle duâ edin:) ‘Ey Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme (bağışla). Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Çünkü Sen, bizim mevlâmızsın. Kâfir kavimlere karşı bize yardım et.” (2/Bakara, 286)



“Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.” (4/Nisâ, 28)



“Küfür/inkâr edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları (başka) bir yola iletecek de değildir. Ancak orada ebedî kalmak üzere cehennem yoluna (onları iletecektir.). Bu da Allah’a çok kolaydır.” (4/Nisâ, 168-169)



"...Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsân ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz." (5/Mâide, 6)



“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o Rasûle/elçiye, o ümmî Nebîye/Peygamber’e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz (ve güzel) şeyleri helâl, pis (ve zararlı) şeyleri haram kılar. Ve üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri atar (yani, hata ile adam öldürmekte kısas icrâsını ve günah işleyen âzâların, pislik değen elbisenin kesilmesi gibi ağır teklifleri kaldırır). O Peygamber’e iman edip ona saygı gösteren, yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nûr’a (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (7/A’râf, 157)   



“Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi (kişi) bulunursa, (onlar) iki yüz kâfire gâlip gelirler. Eğer sizden yüz (kişi) olursa, kâfir olanlardan bin kişiye gâlip gelirler. Çünkü onlar, kavraması olmayan bir topluluktur. Şimdi sizde (savaşa karşı) bir zaaf olduğunu bildiği için Allah sizden (yükü) hafifletti. O halde sizden sabırlı yüz (kişi) bulunursa, (onlardan) iki yüzüne gâlip gelir. Ve eğer sizden bin (kişi) olurs, Allah’ın izniyle (onlardan) iki bin (kişiye) gâlip gelirler. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (8/Enfâl, 65-66)



“Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamber’i ve güçlük zamanında ona uyan muhâcirlerle ensârı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.” (9/Tevbe, 117)



“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, iman etmeleri için insanları zorluyor musun? Allah’ın izni olmadan hiç kimse iman etmez. O, murdarlık (azâbını), akıllarını kullanmayanlara verir.” (10/Yûnus, 99-100).....



“Dünya hayatında onlara sadece bir azap vardır. Âhiret azâbı ise daha meşakkatlidir/şiddetli ve zordur. Onları Allah’tan (O’nun azâbından) koruyacak kimse de yoktur.” (13/Ra'd, 34)



“Kalbi iman ile mutmain olduğu halde (dinden dönmeye) ikrâh olunan/zorlanan hâriç, kim, iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse (ona Allah’ın gazabı vardır). Ama kim, kâfirliğe göğüs açarsa, onların üzerine Allah’tan bir gazap ve onlara büyük bir azap vardır.” (16/Nahl, 106)



“Mûsâ: ‘Unuttuğum şeyden dolayı beni muâheze etme; işimde bana güçlük çıkarma’ dedi.” (18/Kehf, 73)



“İman edip de sâlih amel işleyen kimseye gelince, onun için en güzel bir karşılık vardır. Emrimizden ona kolay olanını söyleyeceğiz.” (18/Kehf, 88)



“(Rasûlüm!) Biz Kur’an’ı, sadece, onunla muttakîleri/Allah’tan sakınanları müjdeleyesin ve inat edenleri uyarasın diye senin dilinle (indirip okutarak) kolaylaştırdık.”  (19/Meryem, 97)



“Tâ Hâ. Biz sana bu Kur’an’ı güçlük çekmen için indirmedik. Huşû duyan/içi titreyerek Allah’tan korkanlara, ancak öğüt ve hatırlatma olsun diye indirdik.”  (20/Tâhâ, 1-3)



“Dedi: ‘Rabbim, ruhuma genişlik ver, aç göğsümü; Kolaylaştır bana işimi; Çöz bağını dilimin; ki anlasınlar sözümü.” (20/Tâhâ, 25-28)



“Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta mevcuttur. Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydır.” (22/Hacc, 70)



"Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrâhim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size 'müslümanlar' adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!" (22/Hacc, 78)



“İşte o gün, gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah’ındır. Kâfirler için ise, o asîr/zor (pek çetin) bir gündür.” (25/Furkan, 26)



“Allah’ın, mahlûkunu ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (29/Ankebût, 19)



“Biz onu (Kur’an’ı) senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Umulur ki öğüt alırlar.” (44/Duhân, 58)



“O gün yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. Bu, Bize göre kolay olan bir haşirdir. Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir cebbâr/zorlayıcı değilsin, sadece tehdîdimden korkanlara Kur’an’la öğüt ver.” (50/Kaf, 44-45)



“Andolsun Biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?” (54/Kamer, 17, 22, 32, 40)



"Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz yazmadık/farz kılmadık. Fakat kendileri Allah rızâsını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır." (57/Hadîd, 27)   



“...Kim takvâ sahibi olur, Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (65/Talâk, 4)



“İmkânı geniş olan, infakı imkânlarına göre versin. Rızkı daralmış bulunan da infakı, Allah’ın kendisine verdiğinden ayırsın. Allah hiç kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Allah, daima bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratır.” (5/Talâk, 6-7)



“...Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun...” (73/Müzzemmil, 20)



“O sûra üfürüldüğü zaman var ya, İşte o gün zorlu bir gündür; Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.” (74/Müddessir, 8-10)



“Kahrolası insan! Ne de nankör! Allah onu neden yarattı? Bir nutfeden yarattı da ona biçim verip hayatını programladı. Sonra yolunu kolaylaştırdı (Ana karnından kolayca çıkmasını sağladı).” (80/Abese, 17-20)



“Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine doğru çaba göstermektesin ve O’na varacaksın. Kimin kitabı sağından verilirse, Kolay bir hesapla hesaba çekilecek. Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir.” (84/İnşikak, 6-9)



“Sana Kur’an’ı okutacağız, Allah’ın dilemesi hâriç, sen onu hiç unutmayacaksın. Çünkü Allah, açığı ve gizleneni bilir. Seni en kolaya yöneltip onda başarılı kılacağız. Şimdi sen öğüt ver; şâyet fayda verirse (mesele yok).” (87/A'lâ, 6-9)



“Kim verir ve ittika eder, Allah’tan sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başırılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp Hakka boyun eğmez, en güzeli de yalanlarsa, Biz de onu en zora yöneltiriz. Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.” (92/Leyl, 5-11)



“Biz senin göğsünü (kalbini) açmadık mı? Ağırlığından dolayı belini büken yükünü senden alıp atmadık mı? Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi? Şunu iyi bil ki; Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (Evet) zorlukla beraber bir kolaylık vardır. İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve (ibâdet ve duâ ile) yorul, Rabbine rağbet et (O’na yönel; boş durma!)”  (94/İnşirâh, 1-8)