Hâkimlerin Yazışma Esasları:

a. Yazının hakime ait olduğunu belirleyen iki şahit beyanı.



b. Yazının mühürlü olması ve şahitlerin bu mührün hâkime ait olduğunu beyanı.



c. İki şahidin yazının içeriğine şahitlik etmesi. Ebû Yusuf'a göre, şahit ifadelerinin yazının içeriğini kapsaması gerekmez.



d. Yazışmanın en az sefer mesafesi kadar uzaklıktaki iki hâkim arasında yapılmış olması.



e. Yazının konusu; borçlar, nikâh, nesep tesbiti, gasbedilen şeyler, emânet ve mudârabe gibi medenî veya şahsî haklarla yahut arazi, bina gibi gayri menkullerle ilgili bulunmalıdır. Menkullerde dava ve şahitlik sırasında bizzat işaretle göstermeye ihtiyaç olduğu için bunlarla ilgili yazışma kabul edilmez denilmiştir. İmam Muhammed'ten bir rivayete göre yazışma kapsamına menkuller de girer. Müteahhirûn (sonrakiler) Hanefi fakihleri bu görüşü almış ve fetva bununla verilmiştir.



f. Yazının hadler ve kısas konusunda olmaması gerekir. Mâlikîler aksi görüştedir (es-Serahsî, el-Mebsût, XVI, 95; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 7 vd.; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., V, 477 vd.; el-Meydânî, a.g.e., IV, 84 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetit'l-Mûctehid, II, 458; İbn Kudâme, a.g.e., IX, 90; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 304; ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 493-495).



Günümüz hâkim yazışmaları, hâkimlerin sicil numarasını, resmî mahkeme mührünü ve zabıt kâtiplerinin isim ve imzalarını kapsadığı için İslâm hukukunda yazıdaki hile ihtimalleri en aza indirilmiş ve formaliteler de azalmıştır. Diğer yandan adlî yazışma, tebliğ ve tebellüğleri de savcılıklar da devreye sokularak yazışma güvenliği sağlanmıştır.



3. Hâkimin dolaylı şahide dayanarak hüküm vermesi: İslâm fakihleri şahitlik üstüne şahitliğin yalnız mâli konularda kabul edilebileceği konusunda görüş birliği içindedir. Delil boşama sırasında şahit bulundurmayı bildiren "... içinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit yapın" (et-Talâk, 65/2) âyetinin genel anlamı ile, buna duyulan ihtiyaçtır. Çünkü kimi zaman olaylara doğrudan şahit bulmak güç olur. Bu yüzden daha önce çeşitli yerlerde olayın görgü tanığı olayı anlatmış ve bunu başkaları duymuş olur. İşte dava sırasında herhangi bir nedenle asıl görgü tanıkları dinlenemezse onlardan olayı işiten dolaylı tanık ifadelerine de başvurulur. Ancak Hanefi, Hanbelî ve daha kuvvetli görüşünde Şâfiîlere göre had cezaları konusunda dolaylı tanığın şahitliği kabul edilmez. Çünkü hadler örtme ve şüphe ile düşme esasına dayanır. Dolaylı tanıklıkta ise şüphe vardır. Hata, yanılma ve yalan ihtimali görgü tanığına göre dolaylı tanıkta daha fazladır.



İmam Mâlik'e göre ise dolaylı tanıklık hadler dahil her çeşit davada geçerlidir (bk. İbnû'l-Hûmâm, a.g.e., VI, 74; eş-Şirbînî, a.g.e., IV, 453; İbn Kudâme, a.g.e., IX, 206).



>>>>>