Vasînin Alım-Satımı:

Hanefilere göre vasînin yabancıya satması ve ondan mal satın alması. İnsanların aldanmayı âdeten hoş karşıladıkları ölçüler içinde kaldığı sürece geçerli olur. Bu da "yesîr gabin (az aldanma)" adını alır. Çünkü bundan kaçınmak mümkün olmaz. Âdeten hoş karşılanmayan ölçüde alış-veriş ise caiz olmaz. Bu da "fahiş gabin (çok, aşırı aldanma)" adını alır. Hanefilere göre fahiş gabin; bilir kişilerin değerlendirme alanına girmeyen aşırı derecede yüksek veya düşük satış bedelini ifade eder.



Belh fakihlerinden Nusayr b. Yahyâ (ö. 268/881), satın akdine konu olan malların piyasadaki alış-veriş hızını ve devir kabiliyetini dikkate alarak fahiş gabin oranlarını rayiç bedelin üstünde gayri menkulde % 20 hayvanlarda % 10 ve menkul eşyada % 5 olarak belirlemiştir. Piyasa fiyatının bu ölçülerde altında veya üstündeki satış veya alışların fahiş gabin sınırına girdiği kabul edilmiştir. Mecelle'in 165. maddesinde bu ölçüler esas alınmıştır.



Diğer yandan Mâlikîler fâhiş gabni malın değerinin üçte birinden fazla bir fiyatla satış olarak belirlerken, Şafiilerin fâhiş gabin için belli bir miktar üzerinde durmadıkları görülür (bk. İbn Nüceym, el-Bahru'r-Râik, Mısır 1334, VII, 169; Ali Haydar, Düraru'l-Hukkâm Şerhu Mecelleti'l Ahkâm, I, 247; İbn Âbidîn, a.g.e., IV,159; İbn Hazm, el-Muhallâ, Mısır 1389, IX, 454 vd.; Hamdi Döndüren, İslam Hukukuna Göre Alım Satım da Kâr Hadleri, Balıkesir 1984, 145 vd).



Kısaca vasınin velâyeti toplum maslahatı ile sınırlıdır. Bu da ğabn-i fâhiş ölçüsünde alış-veriş yapmamayı gerektirir.



Vasî, yetimin malını kendisi için satın alsa veya kendi malını ona satsa, eğer vasî hakimin tayin ettiği bir vâsi ise bu muameleler mutlak olarak caiz olmaz. Eğer babanın tayin ettiği vasî ise Ebû Hanife'ye, akar kabilinden olmayan bu satış veya alışın küçüğe açık olarak bir yararı varsa muamele caiz olur. Bu yararın ölçüsü de malın değerinin yansı kadar eksik olmasıdır. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise bu alış-veriş mutlak olarak caiz değildir (İbn Âbidîn, a.g.e., V, 500 vd).



Ancak babanın küçük çocuğuna ait bir malı rayiç bedelle veya âdeten insanların aldanmayı hoş karşıladığı (yesîr gabin) ölçüdeki bir fiyatla kendisi için satın alması caiz olur.



Ebû Hanîfe'ye göre vasî yetimin akarını değerinin iki mislinden aşağıya alamayacağı gibi kendi akarını da yetim için değerinin yarısından fazlaya satamaz. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu satıp alma mutlak olarak caiz değildir (Bilmen, a.g.e., V, 183 vd.)



Vasî yetimin malını ticaretle nemâlandırmak ve bu malda tasarruf yapmak zorunda değildir. Eğer bunu yaparsa Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre kârını (rıbh) tasadduk eder.



Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre ise vasi maslahata uyarak küçüğün malında tasarrufta bulunabilir.



2- Vasînin vekil veya başka bir vasî tayin etmesi:



Hanefi ve Mâlikîlere göre vasînin başkasını vasî tayin etmesi caizdir. Şâfiî ve Hanbelilere göre ise vasînin böyle bir tasarrufta bulunabilmesi için vasî tayin eden kimsenin izni gerekir. Çünkü vasî onun izniyle tasarrufta bulunmaktadır. Bu ikinci grup müctehitlere göre vasînin vekil tayin etmesi de geçerli olmaz (İbn Âbidîn, a.g.e., V, 499; eş-Şîrâzî, a.g.e., I, 464; ez-Zühaylî, a.g.e., VIII, 142).



3- Vasînin diğer tasarrufları:



Vasi yetimin malını karz-ı hasen yoluyla veremez. Eğer verirse tazmin eder. Hâkimin ise bu yetkisi vardır. Vasî, bu malı kendisine karz (ödünç) olarak alsa, caiz olmaz ve borç olarak kalmış sayılır (İbn Âbidîn, a.g.e., V, 503).



Vasî, küçüğe ma'ruf üzere yiyecek, içecek ve giysi sağlar. Sünnet ve evlendirme de bu kapsama girer. Eğitim ve öğretimi içinde vasî gerekli önlemleri alır. Vasî alacakları tahsil eder, borç peşin olunca maslahat gerektiriyorsa bunu geciktirebilir.



Çocukların mallarında tasarruf velâyet ve yetkisi önce babalarına, sonra babalarının vasîlerine, sonra vasilerinin vasîlerine aittir. Bunlar bulunmadığı takdirde sahih dedelerine, bundan sonra onların vasîlerine, sonra bu vasîlerin vasîlerine ait bulunur. Bunlar da bulunmazsa hâkime ve hâkimin nasp edeceği vasîlere ait olur.



Şâfiîlere göre sahih dede hayatta olunca başkasını vasî tayin etmek caiz olmaz. Ancak vasîyet edenin ölüm tarihinde sahih dede vefat etmiş durumda olursa başkasına daha yapmış olduğu vasî tayini geçerli olur.