İnsanı Tuğyana Sevkeden Şeyler

Tuğyan, insanın tabiatında vardır:



"İnsan gerçekten azar." (Alak: 96/6)



Ayetin hemen devamında, insanın tuğyanının temel sebebi gösterilir: İstiğnâ; yani insanın kendini kendine yeterli görmesi, kendisini hiç kimseye muhtaç olmayan bir konumda zannetmesi ve okumaması, vahiyden/ilimden   uzak   olması.[35] İnsanı   istiğnâya,   dolayısıyla  tuğyâna sürükleyen  en   büyük   etken,  ya  malının  çokluğu  veya  nüfuzlu  otoritesidir.  Birincisi  malın tuğyânıdır; ikincisi ise otoritenin. Siyasî otoritenin tuğyânı tâğut kavramıyla ifade edilir. Tuğyanın her iki türü de değişmez sünnetullah gereği, helâk edicidir.



Allah, insanların azıp sapmamaları için her şeyi ölçü ile yaratmış, rızkı da belli bir ölçü ile insanlara vermiştir: "Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Ama O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir." (Şûrâ: 42/27)



"İnsanın açık bir düşmanı olan şeytan" (Yûsuf: 12/5)



"kötülüğü çok emreden nefis" (Yûsuf: 12/53) insanı azgınlığa ve sapıklığa teşvik eder. Bunun için Kur'an, nefis ve şeytana karşı insanı sık sık uyarır ve onların vesvese ve saptırmalarına karşı uyanık bulunmayı emreder. Allah'ın bu uyarısı, insanlara olan lütuf ve merhametinin bir eseridir. Allah insanı başıboş bırakmamıştır.[35] Başıboş bıraksaydı, insanın aleyhine olurdu; ademoğlu azıp sapardı. Bununla beraber, insanların çoğu bilgisizlikleri ve akılsızlıkları yüzünden iman etmemişlerdir.  



Tuğyan, insan egosunun, kendini ilahlaştırması, her şeyin, herkesin üstünde görmesi halinde ortaya çıktığında doruk noktadır. Kur'an'a göre, bu doruk noktanın tipik temsilcisi Firavun'dur.[35] Firavun, bütün gücün kendi elinde olduğunu vehmediyor, insanları küçük görüyor, onları öldürüyor ve en kötü işkenceye maruz bırakıyordu.[35] Firavun mantığına göre bütün insanlar onun kulu kölesi; Mısır ve başta Nil olmak üzere tüm nehirler onun mülkü idi:



"Firavun, milletine şöyle seslendi: Ey milletim! Mısır hükümdarlığı ve memleketimde akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? (Zuhruf: 43/51)



Firavunlar medeniyeti bir tuğyan medeniyeti idi; batışları bu yüzden olmuştur:



"Görmedin mi Rabbin ne yaptı? O sütunlar, saraylar sahibi Firavunlara. Onlar ki, ülkeler boyunca tuğyan sergilediler (azgınlık ettiler) ve oraları fesada boğdular. Sonunda Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı." (Fecr: 89/11-13)



Sünnetullah gereklerinden birini Kur'an belirtir: Bütün uygarlık ve saltanatların çöküşü tuğyan (azgınlık) yüzündendir. Bu, daha çok, maddî değerlere aldanarak azmaktır. Her çöküşün altında bu yatar. Tuğyana sapanların cezaları, bir tabiat tuğyanı olan ateşle verilecektir. Cehennem, tabiat kuvvetleri tuğyanının çok güçlü bir belirişidir.



Tuğyancı zalimlerin cezalandırılmasında en uygun yol, cehennemle ceza yoludur.[35] Cehennem, bir gözetleme yeridir, tuğyana sapmışlar için bir dönüş/varış yeridir.[35] Böyle olduğu içindir ki, cehennem ehli, birbirlerini suçlarken sürekli: "seni tuğyana ben itmedim"  şeklinde konuşacaklar; "tuğyana sapmış bir topluluk idiniz, haydi görün sonunuzu!" hitabını duyacaklardır.[35]