TEDVÎN

Düzene sokmak, kitap yazmak, kaydetmek, defterleri bir araya getirmek. Bir terim olarak tedvîn; bir ilim dalının dağınık haldeki konularını tasnif ederek düzene sokmak, bunları belli bab ve kitaplar halinde birleştirmek demektir.



Hz. Peygamber hayatta iken Kur'an-ı Kerim'in tamamı hurma dalı, kemik, taş vb. şeylerin üzerine yazılmış ve bir çok sahabe tarafından ezberlenmiştir. Ramazan ayında Cebrail (a.s) Hz. Peygamber'e her gece gelir o da, kendisine o zamana kadar indirilmiş olan Kur'an ayetlerini arzederdi. Arz metodu, önce Cebrail (a.s)'ın okuması, sonra Cebrail'in okuduğunu Hz. Peygamber'in okuması şeklinde cereyan ediyordu. Resulullah (s.a.s)'ın hayatının son yılında Kur'an tamamlandıktan sonra iki defa Cebrail'e arzedildi. Ve Hz. Peygamber Kur'an'ın son şeklini aldığını bu arza göre onu bir de müminlere okudu. Sahabeden bir çokları Kur'ân'ı bu tertibe göre ezberledi.



Hz. Ebû Bekir (ö. 13/634) devrinde yalancı peygamber Müseylemetü'l Kezzâb'ın adamlarıyla Yemâme savaşından beş yüz kadar hafız sahabînin topluca şehit edilmesi, başta Hz. Ömer olmak üzere bazı sahabîleri Kur'an'ın yok olması endişesine sevketti. Çünkü Kur'an tedvîn edilerek henüz Mushaf haline getirilmemişti. Ebû Bekir (r.a) Zeyd. b. Sabit (ö. 45/665) başkanlığındaki bir komisyona, sahabenin elindeki yazılı metinleri toplama, kontrol etme ve tedvîn etme görevini verdi. Toplama işi tamamlandıktan sonra bu sahifeler Hz. Ebû Bekir'in, onun vefatından sonra Hz. Ömer'in ve daha sonra da Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine kızı Hafsa'nın (ö. 41/244) yanında kaldı.



Hz. Osman devrinde Kur'an nüshalarını tek bir Mushafta toplama zarureti ortaya çıktı. Çünkü Iraklılar ile Şamlılar, Ermenistan ve Azerbaycan'ın fethi için bir araya gelince Şamlılar Ubey b. Ka'b'ın kıraatine, Iraklılar ise Abdullah b. Mes'ud ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin kıraatine göre okuyorlardı. Okuyuşlar arasında harflerin mahreç ve sıfatları; kıraat şekilleri bakımından farklılıklar vardı. Taraflar bir diğerinin okuyuşunu havalı sayıyordu. Huzeyfe b. el-Yemân Medine'ye dönünce Halîfe Hz. Osman (r.a)'a durumu ve bu konudaki endişelerini bildirdi. Hz. Osman sahabe ile istişare ederek Kur'ân'ın istinsah yani, Mushaflar halinde yazılıp çoğaltma işini en sağlam hafızlardan ve sahabenin ileri gelenlerinden dört kişiye verdi. Bunlar Zeyd b. Sabit ile üç Kureyş'li, yani Abdullah b. ez-Zübeyr, Saîd b. el-Âs, Abdurrahman b. el-Hâris b. Hişam'dan ibaret bir ihtisas komisyonu idi.



Komisyon Hz. Hafsa'daki ana nüshayı örnek olarak aldı, bir kaç nüsha çoğaltılarak İslâm şehirlerine gönderildi. Böylece lehçe farklılıklarının da önemli ölçüde düzeltildiği tedvîn, vahiy bakımından tamamlanmış oldu. (Zekiyüddin Şa'bân, Usûlü'l-Fıkh, Terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara, 1990, 48 vd.).