Fiil (aksiyon-eylem) ile şükür
Bedenin organlarıyla nimet verene itaat etmek ve Onun yüce emirlerini yerine getirmektir. Kısaca Islâmı her bakımdan yaşamaya çalışmaktır. Çünkü nimet vereni bilip Onu övmek, bir anlamda Ondan gelen her şeyi kabul etmektir.
Şüphesiz yalnızca dil ile Allahım sana şükürler olsun demek şükür için yeterli olmaz.
Fiil ile şükür, Allaha hakkıyla kullukla beraber aynı zamandan Allahın verdiği nimetlerden Allahın diğer kullarını da faydalandırmaktır.
Hayat bir nimettir. Hayatın devamını sağlayan her şey birer nimettir. Allahın zatını idrak etmek bir nimettir. Iman ise bir insan için en büyük nimettir. Allahın bir kuluna iman nasip etmesi, ona olan nimetini tamamlaması demektir.
Şükrün başı Allahı bilmektir. Allahı Rab olarak bilen, Onun nimet verdiğinin şuurunda olan bir kimse de Onu sevmeye başlar. Allahı seven Ona ibadet eder, Ona hiç bir şeyi şirk koşmayarak Onun nimet verici olduğunu itiraf eder. Kul bu şuurla eşi ve benzeri olmayan bir Rabbin önünde kulluk yaptığının, bir büyük lezzetle ülfet ettiğinin farkında olur. Bu nedenle Tevhid, yani Allahı hakkıyle birlemek şükrün zirvesidir.
İnsan kul olarak her zaman fakirdir, yani her açıdan Allaha muhtaçtır. Çünkü Ondan başka nimet veren yoktur. Hayatını sürdürebilmek için her zaman Onun yarattığı nimetleri tadmak zorundadır. Kul bu nimetlerin karşılığını da ancak kullukla yerine getirebilir.
İnsan aynı zamanda hata ve günah içerisindedir. Gühankâr ise her an Rabbinin af ve mağfiretine muhtaçtır. Bu açıdan Allah (cc) kulları hakkında Rahim ve Ğafurdur. Rahim olan Allah kullarına nimet vererek ve ihsanda bulunarak merhamet etmektedir.
Kul daima Rabbinin verdiği nimetler ile nefsinin günahları arasındadır. Hasan-i Basrí diyor ki:
Ben nimet ile günah arasında sabahlıyorum. Bundan dolayı nimeti şükürle, günahı ise tevbe-istiğfar ile hatırlamak istiyorum. (nak. Ibni Teymiyye, el-Câmiur Rasâil, 1/116)
Şükrün işaret ettiği bütün görüntüler Allaha ait olmasına rağmen Kuran bir yerde ana-babaya da şükredilmesini emrediyor (31/Lokman, 14). Bunu Türkçe'deki teşekkür ve iyilik olarak anlamamız daha uygundur.
Kuran, âhiret için çaba harcayan müminleri şükr kökünden gelen meşkur sıfatıyla övmektedir.
Kim de Ahireti ister ve bir mümin olarak ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası meşkurdur (şükre değerdir). (17/Isrâ, 19; ayrıca bkz. 76/Insan, 22)
Allah (cc) şükreden kullarının ecirlerini kat kat onlara öder. Ahiret mutluluğunu kazanmak için çaba harcayan müminlerin bu çabası Allah katında değerlidir, makbuldur. Bu çabaların karşılığı (şükrü) bol bol verilecektir. Karşılığı verilen çabalar, gayretler; meşkûrdur.
Şükür ahlâkının Hz. Muhammedin hayatında nasıl somutlaştığını aşağıdaki örnek güzel bie şekilde göstermektedir:
Rasulüllah (sav) geceleri ayağa kalkıp ayakları kabarıncaya kadar namaz kılardı. Kendisine; Allah (cc) senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar yoruyorsun)? denildi.
Allaha şükreden bir kul olmayayım mı? cevabını verdi. (Buharî, Teheccüd 6, 2/63; Tefsir-i Fetih 1, 6/ 69, Rikak 19, 8/124; Müslim, Sıfatül Munafikîn 18, Hadis no: 2819, 4/2181; Tirmizí, Salat 304, Hadis no: 412, 2/268; Nesâí, Kıyamul Leyl 17, 3/178)
Müminin hayatı sabır ile şükür anlayışı arasında geçmelidir. Allahın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin sahibine şükür, insanlık borcudur, yaratılışın gereğidir. Şükür borcu iman ettikten sonra, bütün bir ömrü Allahın istediği gibi yaşamakla, nimet sahibinin rızası doğrultusunda yaşamakla yerine getirilir.
Bir nimet kavuşulduğu veya kişiyi memnun edecek bir hayır ona ulaştığı zaman, şükür secdesi yapmak müstehabtır.
Rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz (sav)e sevindirici bir haber geldiği zaman veya onun müjdesi verildiğinde hemen Yüce Allaha şükür için secdeye kapanırdı. (Ebu Davud, Cihad/ Hadis no: 2774, 3/89
Şüphesiz yalnızca dil ile Allahım sana şükürler olsun demek şükür için yeterli olmaz.
Fiil ile şükür, Allaha hakkıyla kullukla beraber aynı zamandan Allahın verdiği nimetlerden Allahın diğer kullarını da faydalandırmaktır.
Hayat bir nimettir. Hayatın devamını sağlayan her şey birer nimettir. Allahın zatını idrak etmek bir nimettir. Iman ise bir insan için en büyük nimettir. Allahın bir kuluna iman nasip etmesi, ona olan nimetini tamamlaması demektir.
Şükrün başı Allahı bilmektir. Allahı Rab olarak bilen, Onun nimet verdiğinin şuurunda olan bir kimse de Onu sevmeye başlar. Allahı seven Ona ibadet eder, Ona hiç bir şeyi şirk koşmayarak Onun nimet verici olduğunu itiraf eder. Kul bu şuurla eşi ve benzeri olmayan bir Rabbin önünde kulluk yaptığının, bir büyük lezzetle ülfet ettiğinin farkında olur. Bu nedenle Tevhid, yani Allahı hakkıyle birlemek şükrün zirvesidir.
İnsan kul olarak her zaman fakirdir, yani her açıdan Allaha muhtaçtır. Çünkü Ondan başka nimet veren yoktur. Hayatını sürdürebilmek için her zaman Onun yarattığı nimetleri tadmak zorundadır. Kul bu nimetlerin karşılığını da ancak kullukla yerine getirebilir.
İnsan aynı zamanda hata ve günah içerisindedir. Gühankâr ise her an Rabbinin af ve mağfiretine muhtaçtır. Bu açıdan Allah (cc) kulları hakkında Rahim ve Ğafurdur. Rahim olan Allah kullarına nimet vererek ve ihsanda bulunarak merhamet etmektedir.
Kul daima Rabbinin verdiği nimetler ile nefsinin günahları arasındadır. Hasan-i Basrí diyor ki:
Ben nimet ile günah arasında sabahlıyorum. Bundan dolayı nimeti şükürle, günahı ise tevbe-istiğfar ile hatırlamak istiyorum. (nak. Ibni Teymiyye, el-Câmiur Rasâil, 1/116)
Şükrün işaret ettiği bütün görüntüler Allaha ait olmasına rağmen Kuran bir yerde ana-babaya da şükredilmesini emrediyor (31/Lokman, 14). Bunu Türkçe'deki teşekkür ve iyilik olarak anlamamız daha uygundur.
Kuran, âhiret için çaba harcayan müminleri şükr kökünden gelen meşkur sıfatıyla övmektedir.
Kim de Ahireti ister ve bir mümin olarak ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası meşkurdur (şükre değerdir). (17/Isrâ, 19; ayrıca bkz. 76/Insan, 22)
Allah (cc) şükreden kullarının ecirlerini kat kat onlara öder. Ahiret mutluluğunu kazanmak için çaba harcayan müminlerin bu çabası Allah katında değerlidir, makbuldur. Bu çabaların karşılığı (şükrü) bol bol verilecektir. Karşılığı verilen çabalar, gayretler; meşkûrdur.
Şükür ahlâkının Hz. Muhammedin hayatında nasıl somutlaştığını aşağıdaki örnek güzel bie şekilde göstermektedir:
Rasulüllah (sav) geceleri ayağa kalkıp ayakları kabarıncaya kadar namaz kılardı. Kendisine; Allah (cc) senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar yoruyorsun)? denildi.
Allaha şükreden bir kul olmayayım mı? cevabını verdi. (Buharî, Teheccüd 6, 2/63; Tefsir-i Fetih 1, 6/ 69, Rikak 19, 8/124; Müslim, Sıfatül Munafikîn 18, Hadis no: 2819, 4/2181; Tirmizí, Salat 304, Hadis no: 412, 2/268; Nesâí, Kıyamul Leyl 17, 3/178)
Müminin hayatı sabır ile şükür anlayışı arasında geçmelidir. Allahın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin sahibine şükür, insanlık borcudur, yaratılışın gereğidir. Şükür borcu iman ettikten sonra, bütün bir ömrü Allahın istediği gibi yaşamakla, nimet sahibinin rızası doğrultusunda yaşamakla yerine getirilir.
Bir nimet kavuşulduğu veya kişiyi memnun edecek bir hayır ona ulaştığı zaman, şükür secdesi yapmak müstehabtır.
Rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz (sav)e sevindirici bir haber geldiği zaman veya onun müjdesi verildiğinde hemen Yüce Allaha şükür için secdeye kapanırdı. (Ebu Davud, Cihad/ Hadis no: 2774, 3/89
s1 harfi
- 1) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Tanrılaştırması:
- 2) Şirk-i Teb'iz:
- Allah'ın Elçilerine İtaat Ederler
- Bâtıla İman:
- c- Gayr-i Müslimlerin Tapınaklarına İbâdet Kasdıyla Gitmek:
- Enaniyetin Sebepleri
- Halkı Saptırmak İçin Çaba Harcamaları
- Hz. Peygamber Ve Şiir
- İbrâhim / İçimdeki Putları Devir / Elindeki Baltayla / Kırılan Putların Yerine / Yenilerini Koyan Kim?
- Kur'an-ı Kerim'e Göre Şirk Koşan İnsanın Ruhsal Yapısı
- Mürtede Karşı Tavır:
- Sevgi, Hürmet ve Bağlılık Yönüyle Şirk. Bir İnsanı veya Nesneyi, İdeolojiyi Aşırı Şekilde Severek Putlaştırmak:
- Şamanizm'de Bazı Görüşler ve Âdetler
- ŞEHVET
- ŞEREFE
- ŞEYHÜLİSLÂM
- Şuf'a Hakkını Kullanma Şekli:
- Şuf'a'nın Sebebi:
- ŞÜPHE
- Zorluğa ve Zamana Karşı Dayanıksız Olmaları
- 2) Ataların Yolunu Körü Körüne Tâkip Etmek, Gelenekleri, Örf ve Âdetleri Yüceltmek, Irkçılık:
- 3) Şirk-i Takrib:
- Allah'tan Başkasının da Gaybî Yollarla Fayda ve Zarar Verebileceğine İnanmak:
- d- İbâdet Kasdıyla Herhangi Bir Şahsa Secde Etmek:
- Güç ve Zenginlik
- Hatalarında Direnmezler
- Hevânın Putlaştırılması
- Kur'ân-ı Kerim, Müşrik Anne Ve Babaların, Mümin Çocuklarına Ne Diyor:
- Mallarından Rahatlıkla İnfak Edememeleri
- ŞÂFİÎ MEZHEBİ