Şuf'anın Şartları:

Bir malı şuf'a yoluyla alabilmek için bir takım şartların bulunması gerekir. Bunları şu maddelerde toplamak mümkündür:



1- Satılan gayri menkulün, mâlikînin elinden kesin olarak çıkmış olması gerekir. Bu yüzden muhayyerlik şartıyla satışta şuf'a hakkı doğmaz. İslâm hukukçuları satıcı için muhayyerlik şartı taşıyan satışla, bu satış kesinleşinceye kadar şuf'a hakkı doğmayacağı konusunda görüş birliği içindedir. Ancak muhayyerlik yalnız alıcı için belirlenmiş olursa, Hanefîlere ve tercih edilen görüşte Şâfiîlere göre alıcıya ait muhayyerlik malın satıcının mülkünden çıkmasına engel olmaz. Şâfiîlerde tercih edilen görüşe göre de akar muhayyerlik süresi içinde alıcıya aittir. Burada kastedilen şart muhayerliğidir. Ayıp ve görme muhayyerliği ise şuf'anın doğmasına engel teşkil etmez (el-Kâsânî, a.g.e., V, 13; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., VIII, 438; Zeylaî, a.g.e., V, 253 vd.; İbn Âbidn, a.g.e., V, 160, 167; el-Meydânı, el-Lübâb, II, 114; eş-Şirbînî, a.g.e., II, 299).



Mâlikî ve Hanbelîlere göre, mutlak olarak muhayyerlikle satış halinde, muhayyerlik süresi geçmedikçe şuf'a hakkı sabit olmaz. Muhayyerliğin satıcı veya alıcı lehine belirlenmiş olması sonucu değiştirmez (İbn Rüşd, a.g.e., II, 356; İbn Kudâme, a.g.e, V, 294).



2- Akar, satıcının mülkünden ivazlı bir akitle çıkmış olmalıdır. Satım akdi, bir bedel şartıyla bağışlama, bir mal karşılığında sulh akdi yapma bu niteliktedir. Hanefiler dışında çoğunluğa göre, bedel şartlı hibede kabz şartı aranmaz. Mücerred olarak hibe akdi ile şuf'a hakkı doğar.



Hibe, vakıf, miras ve vasiyet gibi bedelsiz intikallerde çoğunluğa göre Şuf'a hakkı doğmaz. Çünkü şuf'alı yer ya bedelin misli, ya da kıymeti ile alınacaktır. Burada intikal bedelsiz olduğuna göre "şu misli veya kıymet ile alır" demek mümkün olmaz. Diğer yandan bedelsiz intikallerde şuf'a yolunu açmak hayır işlerini de engeller. Buna karşılık İmam Mâlik miras dışındaki bedelsiz intikallerde de şuf'ayı mümkün görür. Çünkü şuf'anın amacı zararı önlemektir. Zarar ise bedelsiz intikallerde de vardır (İbn Kudâme, a.g.e., IV, 229 vd.; İbn. Rüşd, a.g.e, II, 214 vd.).



Şuf'a konusu yer, mehir, muhâlea bedeli, diyet veya işçilik ücreti olarak verilmiş olursa malî olmayan bir bedel karşılığında mülkiyetten çıkmış olur. Bu durumda Hanefi ve Hanbelîlere göre şuf'a hakkı doğmaz. Çünkü şuf'alı yerin bedelini misil veya kıymet olarak ödemek mümkün olmaz (Mecelle, Madde, 1023, 1025).



İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre ise bu durumlarda şuf'a cereyan eder, Şâfiî'ye göre şuf'alı yer hizmet karşılığında verilmiş ise hizmetin emsal bedeli, diğer durumlarda ise bedelin karşılığı ödenir. İmam Mâlik'e göre bu durumlarda şuf'alı yer için rayiç bedel ödenir (Zeylaî, a.g.e., V, 339, 352, 353; İbn Kudame, a.g.e., V, 292; İbn Rüşd, a.g.e., II, 255; eş-Şirbînî, a.g.e., III, 640; Karaman, a.g.e., III, 98, 99).



3- Şuf'a sebebi olan ortaklık irtifak haklarında ortaklık veya bitişik komşuluk niteliğinin şuf'anın icrasına kadar devam etmesi gerekir. Bu nitelik şuf'a hakkının doğmasından önce sona erse, şuf'a hakkı ortadan kalkar. Bu yüzden akarını veya akardaki hissesini daha önce satan kimse şuf'a hakkını kullanamaz. Şuf'a isteminde bulunduktan sonra henüz şuf'alı yeri almadan, kendi yerini satsa, ne satıcı ve ne de alıcı için şuf'a hakkı söz konusu olamaz.



Şuf'a konusu yer satıldıktan sonra, şuf'adar henüz bu yeri almadan vefat etse, Hanefîlere göre şuf'a isteminde bulunsun veya bulunmasın, şuf'a hakkı düşer. Şuf'a hakkı bir mal olmadığı için mirasçılara geçmez. Diğer müctehidlere göre ise şuf'adar ölmeden önce talepte bulunmak şartıyla şuf'a hakkı mirasçılara intikal eder.



4- Şuf'a hakkı sahibinin satıma razı olması gerekir. Şuf'a hakkı sahibi satıştan önce veya sonra satışa rıza göstermişse şuf'a hakkı düşer. Rıza açıkça olacağı gibi, şuf'a konusu yeri satın almak istemesi veya kiralaması şeklinde delâlet yoluyla da olabilir (Mecelle, Madde, 1024). Özürsüz olarak uzun süre susma da şuf'a hakkını düşürür. Mâliklere göre susmanın özürsüz bir yıl ve daha uzun sürmesi şuf'a hakkını düşürür (el-Kâsânı, a.g.e., V, 15, 19,20; es-Serahsı, el-Mebsût; XVI, 105, 111; İbn Kudâme, a.g.e., V, 302).