Rehnin Gelirinden Yararlanma

Rehin akdi, rehnin belli bir süre rehin alanın elinin altında kalmasını gerektirir. Bu süre içinde rehnin kullanılması, gelir ve semerelerinden yararlanılması hakkı kime aittir? Meselâ rehin hayvan ise sütü, yünü; bir gayri menkul ise kira geliri; arazi ise, meyve ve ürünler söz konusu olur. Rehin akdi, bir borcu teminata bağlamak için yapılır. Yâni ortada bir borç vardır ve rehin buna karşılık olarak verilmiştir. Durum böyle olunca, İslâm hukukunda borç karşılığı herhangi bir menfaatin sağlanması fâiz sayıldığına göre, rehin hakkı sahibinin bu gelirlerden yararlanması fâiz hükmüne girer mi? Konuyu rehin alan ve veren bakımından incelemekle karar vermek mümkündür.



1) Rehin alanın yararlanması: Rehin alan rehni rehnedenin rızası ile kullanabilir ve rehnin meyve ve süt gibi gelirlerinden yararlanabilir Rehin kullanma veya yararlanma sırasında emânet hükümlerine tabi olur. Telef olursa, karşılığında borç düşmez. Bu konuda Hz. Peygamber'in düzenleyici bazı hadisleri vardır. Ebû Hüreyre (r.a)'nın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulur: "Hayvan rehnedildiği zaman, nafakası karşılığında binilir, sağılan sütü, masrafı karşılığında içilir. Masraf binenle içene aittir. "



Bu hadis-i Şerifte rehnin masraflarının gerekli oluşu, binme ve sütünü içme sebebine dayandırılmıştır. Halbuki rehnin masrafları zaten mülkiyet sebebiyle rehnedene yani rehin malın malikine aittir. Binme ve sütünden yararlanma olmasa da prensip olarak masraflar onun yükümlülüğündedir. Bu duruma göre, hadisin amacı yararlanmanın rehin alana ait bulunduğunu ifade etmektir.



2) Rehnedenin yararlanması: Hanefilere göre, rehin alanın izni olmadıkça rehnedenin rehinden yararlanması caiz değildir. Rehin bir hayvan ise süt, yün ve gücünden yararlanması; ev ise oturması veya bunu kiraya verip kira gelirini alması; elbise ise, giymesi rehin alanın izni olmadıkça caiz bulunmaz. Gerçi rehnin geliri varsa bu, rehnedenin haklarındandır. Bunlar, borcun ödeme tarihine kadar mevcut kalırsa rehne ilave edilerek borçtan hisseleri oranında hesaba dahil edilir. Vade tarihinden önce helak olursa, borçtan birşey düşülmez ve bunların rehin alana tazmini de gerekmez. Çünkü rehnin süt, yün ve meyve gibi semereleri, rehin hakkı sahibi nezdinde emânet hükümlerine tabi olarak bulunur (el-Cezîrî, a.g.e., II, 324).



Kur'ân-ı Kerim'de "kabzedilmiş rehinler de yeter" buyurulmuştur (el-Bakara, 2/283). Burada kabz yani rehin hakkı sahibinin rehni teslim alması, rehne sıfat yapılmıştır. Ayet, rehin hakkı sahibinin, rehni kabz hakkının bulunduğunu gösterir. Böylece, rehin alanın rehin üzerinde haps hakkı vardır. Bu hak devamlı olup, borcun tamamı ödeninceye kadar sürer. İşte rehnedenin, rehni geri alıp kullanması ve bundan yararlanma hakkının tanınması kabza ve rehin alanın haps hakkına engel olur. Kabz gerçekleşmeyince de rehin tamamlanmış olmaz. Bu durumda semerelerden yararlanma da söz konusu değildir (el-Cessâs, Ahkâmul-Kur'ân, II, 269, 270). Ancak karz-ı hasen olarak verilen bir meblağ karşılığında alınan rehnin semerelerinden yararlanmak rehin akdi sırasında şart kılınmışsa, bu bir çeşit faiz sayılacağından, mekruh görülmüştür. Rehin akdi sırasında şart kılınmayıp da rehnedenin imiyle bunlardan yararlanmakta dinî bakımından bir sakınca yoktur (el-Cezîrî, a.g.e., II, 335; Bilmen, Hukuk-r İslâmiyye, Rehin bahsi, VII, 5-49).



Şâfiîlere göre ise, prensip olarak rehnedenin rehin üzerinde yararlanma hakkı bulunur. Rehin, rehin alanın elinde bulunduğu için, onun rehnedene yararlanma imkan ve fırsatını tanıması gerekir. Rehin hakkı sahibi, rehnedene güvenemezse, meselâ rehni alıp götürmesinden endişe ederse, yararlanma sırasında şahid bulundurabilir. Dayandıkları delil, Hanefîlerin de dayandığı şu hadistir: "Hayvan rehnedildiği zaman, nafakası karşılığında binilir, sağılan sütü yine masrafı karşılığında içilir. Masraf binenle içene âittir" (Buhârî). Şâfiîler bu hadisteki "binilir ve içilir" fiillerindeki nâib-i fâilden, rehin verenin kasdedildiğini söylerler. Buna göre, rehnedilen şeyin masraflarını, rehneden karşılar ve buna karşılık da yararlanma hakkı vardır.



Şâmil İA