1) Emânet:

Sözlükte, güvenmek, emin olmak, korkmamak ve güvenilir olmak anlamında bir mastardır.



Emânet, peygamberlerin kudsî görevlerini yerine getirmek hususunda ve her konuda emin ve güvenilir olmalarıdır. Bütün peygamberler son derece emin, güvenilen dürüst ve seçkin şahsiyetlerdir. Onlardan asla her hangi bir hiyânet meydana gelmez. Çünkü, Allah Teâlâ, ilâhî vahyini, peygamberlik şeref ve vazifesini hainlere değil, ancak her bakımdan emin olan sâdık kullarına verir. Peygamberlerini bu gibi emin, sâdık ve dürüst kulları arasından seçer. Şüphe yok ki Allah (c.c) peygamberlik derecesine kimin daha lâyık olduğunu en iyi bilendir.



Kur'an-ı Kerim'de, geçmiş peygamberlerin emânet sıfatlarından söz eden ayetler vardır: Hûd peygamber, kavmine şöyle demişti:



"Size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım" (A'raf: 7/68).



Şuarâ Suresi'nde Nuh, Hûd. Salih, Lut ve Şuayb peygamberlerin kavimlerine, "Şüphesiz ben, size gönderilen emîn bir peygamberim" dedikleri zikredilir.[46]



Peygamber olmadan önce Hz. Musa için Şuayb aleyhisselâmın iki kızından biri şöyle demiştir:



"Babacığım, onu ücretle çalıştır. Çünkü o, ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir bir adamdır" (Kasas: 28/26).



Hz. Musa, Medyen'den Mısır'a peygamber olarak dönünce Firavun'un kavmine şöyle demişti:



"Allah'ın kullarını bana bırakın. Çünkü ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim" (Duhân: 44/18).



Hz. Muhammed de gerek peygamberlikten önce ve gerekse peygamberliği sırasında toplum içinde en güvenilir bir üstün kişiliğe sahipti. Bu yüzden Mekke'de Kureyş toplumu ona "el-Emîn" lakabını takmışlardı. Nitekim peygamber olmadan beş yıl önce yapılan Kâbe tamiri sırasında Hacerul-esved'in yerine konulması şerefini paylaşamayan, Kureyşliler arasında, çatışmaya varabilecek bir anlaşmazlık çıkmıştı. Bu arada Ebû Ümeyye Velid b. Muğîre'nin, "Şu kapıdan ilk mescide girecek olanı hakem yapınız" teklifi kabul edildi. Biraz sonra, belirtilen Benü Şeybe kapısından 35 yaşlarındaki Hz. Muhammed'in girdiği görüldü. Kureyşliler topluca "İşte el-Emîn, güvenilir kimse, onun hakemliğine razıyız" dediler.[47]



Peygamberler asla emanete hıyanet etmezler.



“Bir peygamber için, emanete hiyanet etmek olur şey değildir.” (Âl-i İmrân: 3/161)



Peygamberimizin en azılı düşmanı olan Mekke müşrikleri, en değerli eşyalarını Peygamberimize emanet ediyorlardı. [48]



Bu sözcük, emin ve güvenilir olmak demektir. Bütün pey­gamberler son derece güvenilir şahsiyetlerdir. Onlarda hainlik yap­mak gibi bir davranış asla görülmez. Dolayısıyla Allah Teâlâ'nın insan­lara açıklan­mak üzere onlara vahyettiği bilgiler ve değerler üze­rinde en ufak bir deği­şiklik yapmaz, böyle bir şeyi akıllarının ucundan bile geçir­mezler. Allah (cc)'ın emanetleri konusunda bu derece titiz olan peygam­berler, elbetteki insan­ların onlara bıraktığı emanetler ko­nusunda da aynı tutuma sahiptirler. Bu nedenle kimsenin sırrını or­talığa sermez, kimse­nin emanetleri üzerinde ta­sarrufta bulunmazlar. [49]