ÖMER B. ABDÜLAZİZ (r.a)

Raşid halîfelerin beşincisi. Halife Ömer, Emevîlerden Abdülaziz b. Mervan'ın oğludur. Doğum tarihi hakkında. H. 59 ile 63 yılları arasında değişen farklı rivayetler bulunmaktadır. Bir rivayete göre Medine'de diğer bir rivayete göre de babasının Mısır'da vali bulunduğu sıralarda Hulvan kasabasında dünyaya gelmiştir.[5] Annesi tarafından nesebi Hz. Ömer (r.a)'a ulaşmaktadır. Annesi Ümmü Âsım olup, Hz. Ömer (r.a)'in oğlu Âsım'ın kızıdır.[5]



Ömer b. Abdülaziz'in yetiştiği dönem, İslamî ilimlerde seçkin âlimler tarafından yürütülen yoğun ilmi faaliyetlerin yaşandığı bir dönemdir. Rasulullah (s.a.s)'in hadisleri yavaş yavaş derlenmeye başlanmış, özellikle mutlak müctehid seviyesinde âlimlerin gözetiminde fıkhî sahada çalışmalar yoğunlaşmıştı. Ömer b. Abdülaziz, İslâm ilim tarihinde isimleri hiç bir zaman unutulmayacak olan bu müctehid alimlerin çevresinde gençlik yıllarını ilim tahsil etmekle geçirmiştir.



Babası, Mısır'a vali tayin edildiği zaman o, ilme karşı duyduğu derin ilgiden dolayı babası ile Mısır'a gitmek istememiş ve şöyle demiştir: "Beni Medine'ye gönder. Oradaki fakîhlerden ders alırım. Onların ilim ve faziletlerinden istifade ederim"[5] Bunun üzerine babası onu Medine'ye göndermişti. İbnul-İmâd ise onun babası tarafından Mısır'dan ilim tahsil için Medine'ye gönderilmiş olduğunu kaydetmektedir.[5]



Ömer b. Abdülaziz'in çocukluğundan beri kalbinde taşıdığı ve hiç bir zaman gafil olmadığı Allah korkusu, onu Allah'ın dinini öğrenmeye ve onunla amel etmeye sevk ediyordu. Hanedana mensup biri olmasına rağmen genç yaşta dünya zevklerini ve eğlencelerini terk edip, ilim tahsili yoluna meyl etmesinin sebebi budur.



Medine'ye ulaşınca Salih İbn Keysan'ın ders halkasına katıldı. Çocukluk çağında Kur'an-ı Kerim'i hıfz etmiş olan Ömer b. Abdülaziz, Medine'de disiplinli bir şekilde gördüğü fıkhî eğitim sonucunda müctehid derecesine yükselmişti.[5] Onun ilmî kabiliyetinin yanında, hayatına ve bütün uygulamalarına yön veren ve onları kuşatan şey kalbinde taşıdığı ölüm korkusuydu. Hocası İbn Keysan'ın onun hakkında söylediği şu söz bunu açıkça ortaya koymaktadır: "Kalbinde Allah korkusunun bu kadar yerleştiğini gördüğüm bir kimse yoktur". Ömer b. Abdülaziz'in Peygamber şehri, ilmin kaynağı Medine'de böyle bir halet-i rûhiye ve ümmetin seçkin âlimlerinin bulunduğu bir terbiye ortamında yetişmiş olması, onun Hicaz valiliği ve kısa hilafeti dönemindeki uygulamalarıyla, Beşinci Raşid Halife unvanına layık bir kimse olarak tarihteki yerini almasını sağlamıştır.



Ömer b. Abdülaziz, Medine'de tahsiline devam ettiği bir sırada babası vefat etmişti (H. 85). Abdülmelik b. Mervan, onu kendi çocukları arasına almış ve onlardan biri gibi onunla ilgilenmişti. Abdülmelik, Ömer'i çok sevdiği için kızları içinde fazilet ve takva sahibi Fatıma ile evlendirmişti.



Ömer b. Abdülaziz'in Hicri 87 yılında Velid b. Abdülmelik tarafından Medine valiliğine getirilmiş olduğu görülmektedir. Bir rivayete göre bu tayin Hicri 86'da olmuştur.[5] Bu göreve getirildiği zaman yirmi beş yaşlarında bulunmaktaydı. Onun Hicaz valiliğine tayin edilmesi gerçekten çok isabetli olmuştu. O, tahsilini Medine'de tamamlamış olması sebebiyle burayı tanımakta ve her türlü idarî, sosyal ve ekonomik problemlerine âşina bulunmaktaydı. Ayrıca onun ilme olan sevgisi ve insanlara karşı gösterdiği muhabbet, talebeliği zamanında Medineliler tarafından sevilip sayılan bir şahsiyet olmasını sağlamıştı.



H. 93 (m. 711-712) yılına kadar bu görevde kalan Ömer b. Abdülaziz bu zaman zarfındaki uygulamalarıyla, Emevîlerin gelenekleştirmiş oldukları siyasetin dışına çıkarak, İslâm'ın gerektirdiği ve Raşid Halifelerin bıraktığı örneklere uymaya çalıştı.



O, takvası, adâleti ve ilmi seviyesi ile diğer Emevî emir ve valilerinden apayrı bir kişiliğe sahipti. Hicaz valisi sıfatıyla Medine'ye ulaşır ulaşmaz, Medine'nin büyük âlimlerinden on kişiyi seçerek kendisine bir istişare heyeti oluşturdu. Bu âlimlere şöyle hitap ediyordu: "Sizinle danışmadan ve İslamî hükmünü iyice ortaya çıkarmadan her hangi bir iş görmek istemem. Ayrıca memurlarımdan birinin zulüm ve haksızlığını görür veya işitirseniz mutlaka bana bildirmelisiniz"[5] Ömer b. Abdülaziz'in Medine valiliği esnasında, Mescid-i Nebi genişletilmiştir.



Onun Medine'de vali olarak bulunması, buradaki seçkin âlimlerden istifade etmeye devam etmesini sağladı. O, Tabiinden âlimlerle sürekli görüşüp ilim tahsiline devam ederken, Sahabilerden hayatta olanlardan da Rasulullah (s.a.s) hakkında bilgiler almayı ve hadis dinlemeyi ihmal etmiyordu. Onun bu konuda istifade ettiklerinin başında Enes İbn Malik gelmektedir. Saîd İbn el-Müseyyeb de onun sürekli sohbetlerine katıldığı ve ilim tahsil ettiği alimlerden biridir.



Onun Hicaz valiliği sırasında bölgede İslâmî adâletin, huzur ve güvenin yerleşmiş olduğu görülmektedir. Öte yandan Kufe ve Basra taraflarında ise müslümanlar Haccac'ın zulüm ve baskısı altında kötü günler yaşamaktaydılar. Haccac'ın sınır tanımaz zalimliğinden kaçanlar, Mekke ve Medine'ye sığınıyorlardı. Bunların arasında Said İbn Cubeyr ve Mücahid gibi kimseler de bulunmaktaydı. Ömer b. Abdülaziz kendisine sığınan bu insanlardan Haccac'ın işlediği zulümleri öğrendiğinde çok müteessir olmuş ve bunun önüne geçmek için durumu derhal bir mektupla, Velid b. Abdülmelik'e bildirmiştir. Haccac ise, ayrı bir mektupla, Kufe ve Basra'da fitne çıkaranların Hicaz bölgesine kaçtıklarını ve bunların Ömer tarafından korunduklarını yazarak kendini sağlama almaya çatışıyordu. Haccac'ın mektubunu alan Velid, Ömer’den bilgi alma ihtiyacı bile duymadan onu azletme yoluna gitti.[5] Haccac'ın ne tip bir insan olduğu ve önceki uygulamalarında nasıl zalimce kan döktüğü bilindiği halde, Velid'in, onun isteği doğrultusunda hareket etmesinin sebebi, tahtını ne şekilde olursa olsun emniyet altına alma gayreti idi.[5]