MEŞFÛUN BİH

Şuf'a hakkı kazandıran şefi'in gayrimenkul mülkü.



Ortak ve komşuya şuf'a hakkının verilmesindeki hikmet, gayrimenkulu satın alan yabancıdan gelmesi muhtemel zarar ve rahatsızlıkları önlemektir. Ayrıca hissesini satmayan ortağa, satanınkini de eklemek sûretiyle gayrimenkulun tamamına malik olma imkânı verilmiş ve bu hakla İslâmda çok önem verilen komşu hakkına riayet edilmiştir. (H. Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, İstanbul 1987, III, 93).



Şuf'a hakkını temin eden (meşfûun bih) malın gayrimenkul olması şarttır. Çünkü menkul mallarda bu tür bir zarar ve rahatsızlık sözkonusu değildir. Bu yüzden şuf'a hakkı, müşterek mülk gayrimenkullerde sözkonusu olur. Menkul mallarda, vakıf ve mîrî arazîde, gemilerin intikâlinde şuf'a hakkından sözedilemez (el-Kasanî, Bedâyiu's-Sanâyi', Kahire 1327-28/1910, V,12 vd.; Mecelle, mad. 1017-1019).



Şuf'a hakkını doğuran üç sebep vardır. Bunlar: Satılan gayrimenkule ortaklık (şerik), satılan gayrimenkule mahsus irtifak hakları* nda ortaklık(halît), satılan gayrimenkul'e bitişik komşuluk (câr-ı mülâsik). Satılan gayrimenkulde şuf'a hakkı bu sıraya göre tayin olunur. Buna göre Şerîk, halît ve câr-ı mülâsık'a halît ise câr-ı mülâsık'a tercih olunur. Halît ve Şerîk bulunmaması halinde ise gayrimenkule bitişik olan komşu için şuf'a hakkı doğar (el-Kasânî, a.g.e., V, 8; Damad, Mecmeu7l-Enhur, İstanbul 1328, II, 472-473; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid İstanbul 1985, II, 214-215; Mecelle, mad. 1009-1010).



Kendisinde şuf'a cereyan eden gayrimenkul, şuf'a ile hükmedilinceye kadar Şefi'in mülkiyetinde bulunmalıdır. Gayrimenkul satıldıktan sonra şerîk veya câr-ı mülâsik şuf'a talebinde bulunurlar ve daha sonra da meşfûun bihi satarlarsa şuf'a hakkı düşer. Çünkü şuf'a hakkı şefi'den zararı defetmek için meşrû kılınmıştır. Mal sahibi mülkünü sattıktan sonra ise müşteriden kendisine gelebilecek bir zarar mevcut değildir. Şefi' şuf'ayla hüküm verilmeden önce meşfûun bih'i satması halinde de Şuf'a talebinde bulunamaz (el-Kâsânî, a.g.e., V, 14; Meydânî, el-Lübâb, Beyrut, ty., II,113; Kâdîzâde, Tekmiletü Fethi'l-Kadîr, Bulak 1315-18, VII, 446; Ö. N. Bilmen, İstılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, VI. 138). Hanefîler dışındaki çoğunluk İslâm Hukukçularına göre ise Şefî'in meşfû'un bih üzerindeki mülkiyetinin satış sırasında sabit olması şuf'a hakkının sübûtu için yeterlidir. Mülkiyetin, şuf'ayla hükmedilme anına kadar devam etmesi şartı yoktur (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 219, 220; İbn Cüzeyy, el-Kavânînü'l-Fıkhiyye, ys., ts.,189, Şirbînî, Muğnil-Muhtâc, Kahire 1377/1958, II, 298, 303, 308 vd.; Behûtî, Keşşâful-Kınâ', Beyrut 1402/1982, IV, 153, 158, 176).



Şefi'in meşfû'un bih olan gayrimenkule şuf'a talebinde bulunduğunda, inkâr vaki ise delil ile isbat gerekir (Bilmen, a.g.e., VI, 139).



Kiralanan, âriyet olarak alınan, mescid olarak tahsis edilen veya vakfedilen bir gayrimenkûlde şuf'a hakkı sözkonusu değildir (el-Kâsânî, a.g.e., V,14). Ancak bir binanın katları şuf'a hakkı doğurur (Mecelle, mad., 1011).



Hanefilere göre Şefi'in, şuf'a hakkını talef edip, şuf'ayla hükmedilmeden önce ölmesi halinde, bu hak vâris'e intikal etmez. Bundan dolayı Mûrisin hayatında satılan bir gayr-i menkûl hakkında vâris için şuf'a hakkı yoktur. Çünkü vâris akit sırasında bu mala sahip değildir. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise vâris için şufa hakkı söz konusudur (el-Kâsânî, a.g.e., V, 13-14).



Satılan gayrımenkûl'e bitişik birden fazla komşu olması durumunda Şafii ve Mâlikîlere göre herkes hissesine göre şuf'a hakkına sahip olur. Hanefilere göre ise Meşfû'un bihteki hisse miktarına itibar edilmez. Herkes eşit olarak satılan gayri menkûlden birer hisse alır (İbn Rüşd, a.g.e., II, 218; İbn Cüzeyy, a.g.e., s. 189; el-Kâsânî, a.g.e., V, 5; Damad, a.g.e., II, 473; Hamevî, Gamzu Uyûni'l-Besâir, Beyrut 1405/1985, III, 191-192).



Şefi', meşfû'un bih olan mahallin kendi mülkü olduğunu müşteride o mahallin başkasının mülkü bulunduğunu iddia etmeleri halinde Şefi'in delili tercih olunur (Bilmen a.g.e., VI, 153; Şuf'a hakkında ayrıntı için bk. "Şuf'a" maddesi).



Saffet KÖSE