Kölelik Mantığı ve Naklî-Aklî Değerlerle Çatışması

İnsanların ırk, renk, cinsiyet vb. açılardan farklılık taşımaları, kendi seçimlerine bağlı değildir. Rabbimiz bu farklılıkların sebebini insanların birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları olduğunu açıklamış, farlılıkların bir zümrenin diğer zümreye üstünlüğü olarak algılanma tehlikesinden dolayı üstünlüğü takvâya bağlamıştır (49/Hucurât, 13). Vahiyle irtibatını kestikçe adâlet ölçüsünü kaybeden insan, farklılıkları birtakım imtiyazlı sınıfların oluşmasına temel yapmıştır. Tarih boyunca gücü elinde bulunduranlar âciz ve dirençsiz olanlara karşı otorite kurmuş ve onların en tabiî haklarını dahi ellerinden almışlardır. Tarih, insanın mal haline getirilişini ve onlara yapılan utanç verici muâmeleleri gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Sosyal statü itibarıyla köleleşen bu insanlar hallerine rızâ gösterdikleri oranda zulmün devamına sessizce katıldılar. Artık köleler efendilerinin hâkimiyetine karşılık kendilerinin teslimiyetini o kadar normal görmeye başladılar ki kendi çocuklarına da bu zihniyeti âdeta kalıtımsal olarak geçirdiler.



İslâmiyet'ten Önce Kölelik



Eski çağlarda kölelik, bütün kavimlerde ortak bir kavramdı; kölesiz bir toplum düşünülemezdi. Toplumların ekonomik hayatı için köle vazgeçilmez bir unsur idi. Aynı zamanda bütün maddî ihtiyaçları köleler giderir, ev işi görür, tarlalarda çalışırlardı. Hatta bugünkü toplumlarda saygıdeğer meslekler sayılan hizmetleri bile köleler görürlerdi. Çünkü bu meslekleri para karşılığında özgür kişilerin yerine getirmesi utanç verici olarak görülüyordu. Roma'da bazı köleler köylerde kâhyalar tarafından çok kötü muâmeleye mâruz kalıyorlar ve toprakla birlikte alınıp satılıyorlardı. Bu tutum, "toprak köleliği" kavramını doğurdu. M.Ö. 2. yüzyıldan başlayarak Romalılarda lüks ve eğlenceye düşkünlük artınca köleler bir eğlence aracı haline geldiler.[81]        



Köleliğin gelişimine yardım eden kaynaklar çok çeşitli idi. Harplerde esir alınıp köle edinilenlerin yanında, korsanlık ve kaçırma ile insanlar köle haline getirilebiliyorlardı. Öldürmek, çalmak, zina etmek gibi birtakım suçları işleyenler köleliğe mahkûm ediliyorlardı. Borçlunun borcunu ödeyememesi de bazı hukuklarda köle edilmesi için yeterliydi. Babanın çocuğunu köle olarak satması mümkünken, belli bir para karşılığında kişinin kendini satma yetkisi mevcuttu. Bütün bunlara babası hür de olsa, köle bir anneden doğan çocuğun köle statüsünde olması köle toplumuna her gün binlerce insan katıyordu. O kadar ki birçok milletlerde köle adedinin özgür insanların sayısını kat kat aştığı görülüyordu.[82]



İslâmiyet'e kadar köleliğin kaldırılmasına yönelik ciddi bir çaba gözükmemektedir. Hatta Antik Çağın ünlü filozofları kölelik kurumunu doğal ve gerekli görmektedirler. Ayrıca Tevrat'ta da, İncil'de de kölelerin âzâd edilmesinden bahsedilmemektedir. St. Thomas d'Aquino'ya göre ise kölelik, Hz. Âdem'in ilk günahının kaçılmaz sonucudur.[83] Bazı yerlerde tarih boyunca görülen köle ayaklanmalarının başlıca sebebi ise kölelik kurumu olmayıp, kendilerine karşı uygulanan işkence ve kıyımlardır. Bunlardan biri M.Ö. 73 yılında Sicilya Adası'nda meydana gelen Spartaküs isyanıdır. Ayaklanmanın sebebi, Romalı aristokratların kölelere karşı davranışlarıydı. Kutlama törenlerinde güçlü kölelere güreş tutturuluyor ve güreşte kazanan, seyircileri eğlendirmek için rakibini öldürmek zorunda kalıyordu. Spartaküs, Roma ve Kuzey Afrika'nın kölelerini etrafında toplayarak Roma'ya savaş açtı. Kısmî başarılarından sonra altı bin köle Roma'ya giden yol üzerinde çarmıha gerildi.[84]   



İslâmiyet, geldiği dönemde köleliği, ekonomi ve geçimin yükünü sırtında taşıyan önemli bir kurum olarak buldu. Araplar'da kölelerin çoğunluğu siyah tenliydi. Köle değerli ve menkul mallardan sayılırdı; alınır, satılır, miras bırakılır, kiralanırdı. Bir köle ya da câriyeye bir'den çok adam ortak olarak sahip olabiliyordu. Câriye sahipleri, onların fuhşa düşmelerine sebep olabiliyorlardı.[85]



Bir bütün olarak kölelik kurumuna baktığımızda, bu kurumun iki ayırt edici özelliği olduğunu görürüz. Bunlardan birisi, kölenin bir mal olması, yani başka bir insan tarafından mülk edinilebilmesidir. Bu anlamda kölenin insan olmasının fazla bir önemi yoktur. Yani köle toplumsal ilişkilerde bir özne değil; nesne olarak görülür. Kölenin diğer bir özelliği ise, herhangi bir üretim aracına sahip olmaması, dolayısıyla belirli durumlarda özerk olabilse de, kullandığı ve ürettiği her şeyin sahibinin olmasıdır.[86]