Hadis-i Şeriflerde Kölelik

"Allah Teâlâ buyurdu ki: Hür bir insanı köle yapıp satan kimsenin, kıyâmette hasmı Ben olurum." (Buhârî, Büyû' 106, İcâre 10, 12, 15; İbn Mâce, Ruhûn 4; Ahmed bin Hanbel, II/292, 358, III-143, IV/274)



“Ashâbım! Hastaları ziyâret edin, açları doyun, elinizin altındaki köleleri salıverin.” (Buhârî, Et’ıme 1, Cihâd 171, Merdâ 4; Ahmed bin Hanbel, IV/299; Dârimî, Siyer 62)..............



“Kim bir mü’min köleyi âzâd ederse, Yüce Allah onun huzuruna karşılık âzâd edenin bir uzvunu cehennem ateşinden âzâd eder. (Hatta fercine karşılık fercini.)” (Buhârî, Keffârât 6, Itk 1; Müslim, Itk 21-24, hadis no: 1509; Tirmizî, Nüzür 14, 19, hadis no: 1547; Ahmed bin Hanbel, II/420, 422)



Vâile İbnu’l-Eskaf (r.a.) anlatıyor: “Kendisine -katl sebebiyle ateş- vâcip olan bir arkadaşımızla Rasûlullah (s.a.s.)’a gelmiştik. “Ona bedel bir köle âzâd edin, Allah da onun her bir uzvuna bedel sizden bir uzvu ateşten âzâd etsin!” buyurdu.” (Ebû Dâvud, Itk 13, hadis no: 3964)



"Hiçbir evlât babanın hakkını ödeyemez. Ancak, onu köle olarak bulup da satın alır ve onu âzâd ederse, o başka."  (Müslim, Itk 25, hadis no: 1510; Ebû Dâvud, Edeb 120; Tirmizî, Birr 8; İbn Mâce, Edeb 1)



“Kölesini öldüreni öldürürüz; onun burnunu, kulağını kesenin burnunu, kulağını keseriz ve onu iğdiş edeni iğdiş ederiz.” (Buhârî, İlim 39, Cihad 17, Diyât 24, 31; Ebû Dâvud, Diyât 7, 11, 147, hadis no: 4515-4518; Tirmizî, Diyât 18, hadis no: 1414; Nesâî, Kasâme 9)  



“Kötü muâmele sahibi cennete giremez!” (Tirmizî, Birr 29, hadis no: 1947)



"Mülkiyeti altında bulunan (köle ve câriye)lere kötü muâmele eden kimse cennete girmeyecektir... Onlara çocuklarınıza verdiğiniz değer gibi değer verin ve yediklerinizden yedirin... Onlar namaz kıldığı zaman artık o senin kardeşindir." (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 477, hadis no: 1111 -3691- (7098)



"Bir kimseye günah nâmına, sahibi bulunduğu kimselerin yiyeceğini vermemesi yeter." (Müslim, Zekât 40, hadis no: 996)         



"Kim kölesine tokat atar veya onu döverse, keffâreti o köleyi âzâd etmesidir." (Müslim, Eymân 29, hadis no: 1657)



Ali İbn Ebî Tâlib (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.s.)’ın ölmezden önce söylediği en son sözü: “Namaz, namaz! Ellerinizin sahip olduğu köleler hususunda Allah’tan korkun!” oldu." (Ebû Dâvud, Edeb 133, hadis no: 5156; İbn Mâce, Vesâyâ 1, hadis no: 2698)



“Köleleriniz kardeşlerinizdir. Allah onları sizin ellerinizin altına (emânet olarak) koymuştur. Öyleyse kimin elinin altında kardeşi varsa, ona, yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, yapamayacağı işi emretmesin, emrettiği takdirde yardım etsin (Gündüz iş verirse gece iş vermesin, gece iş verirse gündüz vermesin.).” (Kütüb-i Sitte Terc. C. 11, s. 552)



Bir adam Rasûlullah (s.a.s.)’a gelerek: “Hizmetçiyi ne kadar affedeyim?” diye sordu. Allah Rasûlü sustu, cevap vermedi. Adam tekrar: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hizmetçimi ne kadar affedeyim?” diye sordu. Bu sefer: “Her gün yetmiş kere affet!” cevabını verdi. (Ebû Dâvud, Edeb 133, hadis no: 5164; Tirmizî, Birr 31, hadis no: 1950)



“Kim yumuşak davranmaktan mahrum ise, hayırdan da mahrum olur.” (Müslim, Birr 23)



“Bir kavmin âzâdlısı o kavimden (bir âilenin âzâdlısı o âileden bir fert) sayılır.” (Tirmizî, Zekât 25, hadis no: 657; Ebû Dâvud, Zekât 29, hadis no: 1650; Nesâî, Zekât 97)



"Kimin câriyesi, kendisinden bir çocuk doğurmuşsa, o câriye (ümmü veled olur ve) kendisinin vefatından sonra hür olur." (Kütüb-i Sitte Terc. C. 17, s. 310, hadis no: 790 -2525- (6777)



İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanında (oğlu) İbrâhim'in annesi zikredilmişti. Peygamber (s.a.s.): "Onu, oğlu İbrâhim âzâd etti!" buyurdu." (Kütüb-i Sitte Terc. C. 17, s. 310, hadis no: 791 -2516- (6778)



“Câriyenin talâkı iki talâktır, iddeti de iki hayız müddetidir.” (Ebû Dâvud, Talâk 6, hadis no: 2189; Tirmizî, Talâk 7, hadis no: 1182; İbn Mâce, Talâk 30, hadis no: 2080)



Muâviye İbn Süveyd dedi ki: "Bir kölemize tokat atarak kaçtım. Sonra öğleden evvel geldim ve babamın arkasında namaz kıldım. Babam köleyi de, beni de çağırdı ve köleye: "Ona misilleme yap!" dedi. Köle affetti. Sonra babam şunu söyledi: "Biz Mukarrin oğullarının Rasûlullah devrinde bir hizmetçimiz vardı. Birimiz onu tokatladı. Bu, Peygamber'in kulağına ulaşmış da: "Onu âzâd edin!" buyurdu." (Müslim, Eymân 31, hadis no: 1658; Tirmizî, Nüzür 14, hadis no: 1542; Ebû Dâvud, Edeb 133, hadis no: 55166, 5167)  



Ebû Mes'ûd el-Bedrî (r.a.) şöyle dedi: "Bir kölemi kırbaçla dövüyordum. Derken arkamdan bir ses işittim. "Bilmiş ol ey Ebâ Mes'ûd!" diyordu. Ben öfkemden dolayı bu sesi anlayamadım. Bana yaklaşınca bir de baktım ki Rasûlullah (s.a.s.) imiş! Bana: "Bilmiş ol ey Ebâ Mes'ûd ki, Allah senin üzerine, senin bu köle üzerine olan kudretinden daha kaadirdir/muktedirdir" buyurdu. Ben de: Yâ Rasûlallah, o Allah rızâsı için hürdür! Bundan sonra ebediyyen bir memlûk dövmem!" dedim. Bunun üzerine: "Beri bak! Eğer bunu yapmasaydın senin yüzünü mutlaka ateş çalardı (çarpardı)!" buyurdu. (Müslim, Eymân 34, 35, hadis no: 1659; Ebû Dâvud, Edeb 133, hadis no: 5159, 5160; Tirmizî, Birr 30, hadis no: 1949)



Ma'rûr bin Süveyd (r.a.) diyor ki: Rebeze'de Ebû Zerr'in yanına uğradık. Üzerinde çizgili bir aba vardı. Kölesinin üzerinde de aynı abanın bir eşi vardı. Biz Ebû Zerr'e: "Yâ Ebâ Zer! Bu iki abayı birleştirsen bir kat elbise olurdu!" dedik. Bunun üzerine Ebû Zer şunları söyledi: "Benimle din kardeşlerimden bir zât (bir köle) arasında münâkaşa geçmişti. O zâtın annesi a'cemi idi. Ben de onu annesi sebebiyle kınadım/yerdim de beni Peygamber (s.a.s.)'e şikâyet etmiş. Derken Peygamber'e rastladım. "Yâ Ebâ Zerr! Gerçekten sen, kendinde câhiliyyet bulunan bir kimsesin!" dedi. "Yâ Rasûlallah, eğer bir kimse âleme söverse onun anasına babasına söverler!" dedim. Rasûlullah: "Yâ Ebâ Zerr! Gerçekten sen kendinde câhiliyyet bulunan bir kimsesin! Onlar (köleler) sizin din kardeşlerinizdir. Allah onları sizin elleriniz altına (emâneten) vermiştir. Onlara kendi yediğinizden yedirin! Kendi giydiğinizden giydirin! Onlara yapamayacakları şeyleri yüklemeyin!" buyurdular. (Buhârî, İman 22, Itk 15, Edeb 44; Müslim, Eymân, 38, 39, 40, hadis no: 1661; Ebû Dâvud, Edeb 133, hadis no: 5157, 5158, 5161; Tirmizî, Birr 29, hadis no: 1946) 



Ebû Zer şöyle dedi: "Yâ Rasûlallah, amellerin hangisi daha fazîletlidir?" dedim. Peygamber (s.a.s.): "Allah'a imanla O'nun yolunda cihaddır" buyurdu. "Köle ve câriyelerin hangisi (ni âzâd etmek) daha fazîletlidir?" diye sordum. "Sahiplerince en nefis sayılanlarla fiyatı en yüksek olanlardır" buyurdu. "Ya (bunu) yapamazsam?" dedim. "Yapan bir kimseye yardım edersin, yahut yapamayan nâmına sen yaparsın" buyurdu. Ben: "Yâ Rasûlallah! Bu işin bir kısmını yapmaktan âciz kalırsam ne buyurursun?" dedim. "Şerrini insanlardan men edersin; zira bu, senden sana bir sadakadır." buyurdu. (Müslim, İman 136 -84-) ..... .............. ..............



Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Ben karı-koca iki kölemi âzâd etmek istemiştim. Rasûlullah (s.a.s.), önce erkekten başlayıp sonra kadını âzâd etmemi emretti.” (Ebû Dâvud, Talâk 22, hadis no: 2237; Nesâî, Talâk 28) 



“Köleyi ölme ânında âzâd edenin misali, doyduğu zaman hediyede bulanan adam gibidir.” (Ebû Dâvud, Itk 15, hadis no: 3968; Tirmizî, Vesâyât 7, hadis no: 2124)



"Üç kişi vardır ki, bunlara ecirleri ikişer defa verilir: 1- Ehl-i kitaptan olup peygamberine iman eden bir kimse Nebî'ye erişir; ona da iman eder, ona da tâbi olur ve tasdik ederse işte bu kimseye iki ecir vardır. 2- Başkasının mülkü olan bir köle, hem Allah Teâlâ'nın hakkını, hem de efendisinin hakkını öderse, ona da iki ecir vardır. 3- Câriyesi olan bir kimse, o câriyeyi besler, gıdasına iyi bakar; sonra onu terbiye eder ve terbiyesini güzelce yapar da sonra âzâd ederek kendisi ile evlenirse ona da iki ecir vardır." (Müslim, İman 241 -154-; Buhârî, İlim, Itk, Cihâd; Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Nikâh)



Muâviye İbn Hakem es-Sülemî anlatıyor: "... Benim bir câriyem vardı. Uhud ve cevâniyye taraflarında koyunlarımı güderdi. Bir gün kendisini dolaşmaya gittim. Bir de ne göreyim! Onun koyunlarından birini kurt götürmüş! Ben de Benî Âdem'den bir adamım. Herkes gibi ben de üzülürüm! Lâkin câriyeye öyle bir tokat vurdum ki!... Sonra Rasûllah'a geldim. Bu yaptığımı bana fazla buldu. Ben: "Yâ Rasûlallah! O halde câriyeyi âzâd edeyim mi?" dedim. Rasûlullah (s.a.s.): "Sen onu bana getir" buyurdu. Derhal getirdim. Peygamber (s.a.s.) ona: "Allah nerededir?" diye sordu. Câriye: "Göktedir" cevabını verdi. Rasûlullah (s.a.s.): "Ben kimim?" dedi. Câriye: "Sen Rasûlullah'sın!" cevabını verdi. Rasûl-i Ekrem: "Onu âzâd et; çünkü o mü'minedir" buyurdu. (Müslim, İman 33 -537-)



"Allah yolunda infak ettiğin bir dînâr, köle âzâdı için infak ettiğin bir dînâr, bir fakire sadaka olarak verdiğin bir dînâr, âilene sarfettiğin bir dînâr vardır. Bunların sevabı itibarı ile en büyüğü; âilene sarfettiğindir" (Müslim, Zekât 39, hadis no: 995)



Bir bedevî: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir amel öğret de beni Cennete koysun” demişti. Rasûlullah (s.a.s.): “Bir neseme (can) kurtar veya bir köle salıver” buyurdu. Adam: “Onun ikisi de bir değil mi?” dedi. Allah Rasûlü buyurdu ki: “Hayır, bir can kurtarmak, onu âzât etmekte senin yalnız ve tek olmandır. Fekk-i rakabe, yani bir köleyi salıvermek ise onun âzât edilmesine yardım etmendir.” (Ahmed bin Hanbel, IV/299) 



"Şüphesiz ki köle, sahibine karşı samimi olup Allah'a ibâdetini güzel yaparsa, onun için iki defa ecir vardır." (Müslim, Eymân 43, hadis no: 1664)



"Sakın biriniz (kölesine:) 'abdim" ve 'emem' (kulum, kölem) demesin! Hepiniz Allah'ın abdleri/kullarısınız ve hepinizin kadınları Allah'ın emeleri/kullarıdır. Fakat, 'benim gulâmım/oğlum, benim câriyem, benim fetâm (delikanlım), benim fetâtım (genç kızım) desin! Köle de (efendisine:)'Rabbim' demesin, fakat 'seyyidim (efendim)' desin. Zira hepiniz memlüklersiniz/kulsunuz; Rab de Aziz ve Celil olan Allah’tır." (Buhârî, Itk 17; Müslim, Elfâz 13, 14, 15, hadis no: 2249; Ebû Dâvud, Edeb 83, hadis no: 4975, 4976) 



"Birinize hizmetçisi yemeğini getirince, onu beraber yemek üzere oturtmayacaksa, hiç olmazsa bir iki lokma veya bir iki yiyecek versin. Zira yemeğin harâret (pişirme) ve muâmele (zahmeti)ni o çekmiştir." (Buhârî, Et'ime 55, Itk 18; Müslim, Eymân 42, hadis no: 1663; Tirmizî, Et’ıme 44, hds no: 1854; Ebû Dâvud, Et'ıme 51, hds no: 3846)



“Kim yakın akrabasına mâlik olursa, o yakın akrabası hürdür.” (Ebû Dâvud, Itk 7, hadis no: 3949; Tirmizî, Ahkâm 28, hadis no: 1365; İbn Mâce, Itk 5, hadis no: 2524)



Ebû Cuheyfe (r.a.) anlatıyor: “Hz. Ali (r.a.)’ye: ‘Ey mü’minlerin emîri! Yanınızda Kur’an’da bulunmayan yazılı bir şey var mı?’ diye sormuştum. Şöyle cevap verdi: ‘Hayır! Dâneyi yar(ıp ondan filizi çıkar)an ve insanı yaratan Zâta kasem olsun! Bildiğim şeyler, Allah’ın Kur’an’da olanı anlamak üzere kişiye verdiği anlayış ve bir de şu sahifede bulunanlardır. ‘Peki, bu sahifede ne var?’ dedim. ‘Diyet(le ilgili ahkâm), esirlerin hürriyete kavuşturulması (ile ilgili emir), kâfir karşılığında müslümanın öldürülmeyeceği!” cevabını verdi.” (Buhârî, Diyât 31, İlim 39, Cihad 171; Tirmizî, Diyât 16, hadis no: 1412; Nesâî, Kasâme 12)



İbn Ömer (r.a.) diyor ki: “Hangi câriye, efendisinden bir çocuk dünyaya getirirse, artık efendi bu câriyeyi satamaz, hibe edemez, miras da kılamaz. Hayatta oldukça ondan istifade eder, öldümü artık câriye hür olur.” (Muvattâ, Itk 6 -2, 776-)



"Eğer size âzâsı kesilmiş bir köle emîr tâyin edilir de sizi Allah'ın kitabı ile idâre ederse hemen kendisini dinleyip itaat edin!" (Müslim, Hacc 311, hadis no: 1298)



“Altına, gümüşe ve lükse kul-köle olan insan helâk olsun!” (Tirmizî, Zühd 42; İbn Mâce,  Zühd 8)