KİBİR

Büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek. Kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak.



Şeytan'a ait bir özellik olan kibir, onun Hz. Adem'e secde etmesini engellemişti. Cenab-ı Allah bunu Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatmaktadır:



"(Hz. Adem'e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu" (el-Bakara, 2/34).



Küfür ve inkârın en önemli sebebi kibirdir. Bunu Hz. Adem (a.s)'ın kıssasında görmek mümkündür. Nitekim şeytan'ın kibrinden dolayı isyanından sonra, inkâr ve isyan edenlerin çoğu kibir nedeniyle isyan etmişlerdir. Hz. Musa'nın apaçık delilleri karşısında Firavun inkâr etmişti. "Sonra da Musa'yı ve Harun'u, firavun ve topluluğuna mucizelerimizle gönderdik. fakat onlar, kibirlendiler ve suçlu bir kavim oldular" (Yûnus 10/75). Hz. Peygamber (s.a.s) döneminde inkâr eden zengin ve ileri gelen insanlar kibir neticesinde inkar etmişlerdir. Bu durum Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılmaktadır: "En sonunda da sırt çevirdi. Büyüklük tasladı ve şöyle dedi: "Bu eskilerden kalan bir sihirden başka bir şey değildir" (el-Müddesir, 74/23-24), Zenginlik, ululuk ve makam sahibi olmakla kibrin yakın alakası, Allah Teâlâ'nın beytan'a şu hitabında görülmektedir: "Kibirlendin mi, yoksa kendini yüce mi zannettin?" (Sâd, 38/75),



Kibir inkârda önemli bir rol oynadığından Allah Teâlâ Kur'ân'da kibirden ve bu kelimenin türevleri olan istikbâr, müstekbir ve kibriya'dan sık sık bahsetmektedir,



Hz, Nuh (a.s) oğluna vasiyet ederken "iki şeyden seni menederim, biri şirk diğeri kibirdir" buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, I, 170). Ebu Reyhâne (r,a) Hz. Peygamber (s.a.s)'den şöyle rivayet etmiştir: "Cennete kibirden hiçbir şey giremez". Orada bulunanlardan biri şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasülü! Ben, kamçımın şaklaması ve ayakkabımın sağlamlığı ile güzel görünmekten hoşlanırım, bu kibir midir?" Hz, Peygamber (s.a.s) "Hayır bu kibir değildir. Allah güzeldir güzeli sever Kibir hakkı küçük görmek ve başı gözü ile insanlarla alay etmektir" (Müslim, İman, 47; Ahmed b Hanbel, lV, 133-134) buyurdu. Bu hadis-i şerif hakk karşısındaki alaycılık ve inkârın kibir olduğunu anlatmakla birlikte insanlarla alay etmenin kibirden kaynaklandığına işaret etmektedir. Hz. Peygamber yanında sol eli ile yemek yiyen bir adama "sağınla ye" demiştir. Adam "sağımla yiyemiyorum" deyince Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Yiyemez ol; Bu adamın sağıyla yemek yiyemiyorum demesi yalnızca kibrindendir" (Müslim, Eşribe, 107).



Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiç bir kimse cehenneme girmez; kalbinde hardal tanesi kadar tekebbür bulunan hiç bir kimse de cennete giremez" (Müslim, İman, 147, 148, 149; Ebû Dâvud, Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; İbn Mâce Mukaddime, 9; Zühd, 16), Bu hadis-i şerifin Müslim'in es-Sahih'indeki bab başlığı, "kibrin haram olması ve bunun açıklanması" şeklindedir. Buradan da anlaşılacağı gibi kibir haram olan kötü huylardan birisidir. Hadisteki ifade kibirli insanın cennete giremeyeceğini anlatmaktadır. Ancak buradaki kibir, Allah'a ve Peygamber (s.a.s)'e karşı olan kibirdir. Ahlâkî bir özellik olarak kibir, başkalarını küçük görmek ve onlarla alay etmek anlamıyla düşünülürse bu özellik insanı dinden çıkaran bir özellik değildir. Ancak haramdır, insanı dinden çıkarabilecek fiiller işlenmesine sebep olabilir. Böyle bir özellik sahibi de cehennemde kibrinin cezasını çektikten sonra Allah'ın afv ve mağfiretiyle cennete girecektir, Nitekim bir âyet-i kerime'de Allah Teâlâ: "Biz onların kalblerindeki kin ve hasedi çıkaracağız" (el-Hicr, 15/47) buyurarak, cennete giren insanların kalbinden dünyadaki ahlâkî kusurlarının temizleneceğini anlatmaktadır.



Bu konudaki bir başka hadis-i şerif şöyledir: "Kendini büyük gören yahut kibirli kibirli yürüyen kimse Allah'ın huzuruna, Allah kendisine gazablanmış olarak çıkar" (Ahmed b. Hanbel, II, 118). Bu hadis kibirlinin âhiretteki durumunu gözler önüne sermektedir. Bu tür bir gazab-ı ilâhiye sebep olarak Hz. Peygamber insanın elbisesini sürüyerek çalım satmasını ve kibirlenmesini de göstermiş ve: "Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarı ile bakmaz" (Müslim, Libâs, 42) buyurmuştur. Bu hadis-i şerifler ahlâkı bir kusur olan kibrin Allah nezdinde ne derece kötü kabul edildiğini anlatmaktadır. Bir başka kibir şekli olan hakka karşı büyüklenmek ise kâfirlikle bir kabul edilmiş ve lanetlenmiştir. Hz, Peygamber şöyle buyurur: "Mütekebbirler kıyamet gününde, insan yeklinde küçük karıncalar gibi hasredilir. Bütün her taraflarından zillet onları kuşatır..." (Tirmizî, Kıyâme, 47; Ahmed b Hanbel, II, 179).



Hz, Peygamber, kibirlilerin cehenneme gireceğini şöyle anlatmıştır: "Cennet ile cehennem münakaşa ettiler. Cehennem şöyle dedi: "Bana zâlimlerle kibirliler girecek" Cennet onu şöyle cevapladı. "Bana zayıflarla yoksullar girecek" Bunun üzerine Allah (c.c) berikine "Sen benim azabımsın seninle dilediğime azab ederim" buyurdu. Ötekine de "Sen benim rahmetimsin, Seninle dilediğime rahmet ederim Sizin her biriniz için dolu dolu insanlar var" (Müslim, Cenne, 34, 35, 36) buyurdu. Bu konudaki kudsi bir hadis-i şerifte Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Kibriyâ ridam, azâmet izârımdır. Kim bu ikisinden herhangi birinde benimle çekişirse onu cehenneme atarım" (Ebû Dâvud, Libâs, 25; İbn Mâce, Zühd, 16). Hz. Peygamber (s.aş) kibri zemmettiği gibi, kibrin müspet karşıtı olan tevâzuyu da övmüştür. Bir hutbelerinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki, biriniz diğerine karşı övünmede bile bulunmasın" (ibn Mâce, Zühd, 16)



İslâm bir ahlâkî kusur olan kibri yasaklamıştır. Böyle bir kibir haramdır, Allah'ın rahmetinden kovulma sebebidir. Ancak bir kibir daha vardır ki Kur'an bunu "Müstekbir" ifadesiyle ifade etmiştir. Müstekbirler Allah'ın arzında bizzat kendi güzelliklerini tesis etmek için gayret gösteren azgınlar ve zorbalardır. Bunlar Allah'ın kullarını kendi köleleri yapmak için Allah'ın dinine karşı büyüklenirler. Allah Teâlâ bu çeşit insanlar için şöyle buyurmaktadır: "İşte âhiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmayı istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) sonuç muttakilerindir" (el-Kasas, 28/83). (Ayrıca bk. İstikbar, Müstekbir maddeleri).



Zübeyr TEKKEŞİN



‘Kibir’, büyüklenmek, ululuk ve büyüklük taslamak, böbürlenmek, kendini ulaşılmaz görmek anlamlarına gelir.



Kendini başkalarından üstün görüp, onları aşağılamaya, onlara hakaret etmeye de kibir denir.



Yine, inanmayanların kendilerini büyük ve üstün görerek, Allah’a ihtiyaçlarının olmadığını sanarak veya Allah’ın karşısında boyun eğmeyi gururlarına yedirmeyerek inanmamaya da kibir denilmektedir.



‘Kibir’, Haktan yüz çevirmek, onu reddetmek; insanları hakir görmektir. O öyle bir duygudur ki onunla kişi övünmeyi yalnızca kendine yakıştırır. Bunun için insan kendini herkesten daha büyük görür.



En büyük kibir, hakkı kabul etmekten yüz çevirmek, Allah’a ibadeti kendine yakıştırmamaktır. Allah’a karşı kibir göstermek küfürdür. Çünkü böyle biri Allah’a itaat etmemekte ve O’nun emrini reddetmektedir. Allah’ın emrini alaylı bir şekilde reddeden kimse kâfir olur. Bir kimse kibirlenerek değil de nefsine aldanarak, ya da unutarak günah işlerse  ona da âsi denir.



‘Kibir’, şeytaní bir anlayış ve sıfattır.



Çünkü Rabbine karşı ilk defa kibirlenen o oldu. (2 Bekara/34. 38 Sâd/74, v.d.)



Kur’an-ı Kerim, Rabbine karşı büyüklük taslayanların kibirlerini daha çok ‘istikbar etme-büyüklük taslama’ kavramıyla anlatılmaktadır. (Bakınız: İstikbar)



Küfür ve inkârın en önemli sebebi kibirdir. İçerisinde kibir olan kimse, kendini çok büyük gördüğünden, ne bir peygambere, ne de onun anlattığı gerçeklere kulak asmaz. O peygamberi ve getirdiği gerçekleri kendinden aşağı görür. Hatta kimileri, Allah’tan bahsedildiği zaman, O’na karşı bile kibirlenir, O’na ve tehditlerine aldırmaz, O’na ihtiyaç duymaz, O’nun önünde eğilmeyi; kendi hevası (aşırı istekleri) dururken, Allah’ın emirlerine uymayı gururuna yedirmez ve karşı çıkar.



Bu tipik huy, bütün inkârcıların huyudur.



Peygamberimiz (sav) mü’minleri bu hadis (kötü) huydan sakındırmıştır. Bu kötü huy, insanı ibadetten alıkor. İyilik düşüncesini öldürür. Diğer insanlara karşı haksızlık yapmaya sevkeder. İnsanlara ait hakların kaybolmasına sebep olur. Kardeşlik duygularını öldürür. Adaleti yok eder. İnsanlar arasında düşmanlık ve hasımlık duygularını artırır. En önemlisi, Allah’a teslimiyetin önünde en büyük engeldir. Allah karşısında kendini kul ve zelil (en aşağı bir konumda) göre insan; O Allah’ın büyüklüğüne teslim olur ve O’nun çizdiği sınırları aşmaz.



Peygamberimiz buyuruyor ki:



“Kalbinde zerre kadar iman bulunan kimse cehenneme girmez. Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse de cennete giremez.” (Ebu Davud, Libas/Hadis no: 4091, 4/59. Müslim, İman/147, Hadis no: 91, 1/93. A. b. Hanbel, 1/399, 451. Nak. el-Kibru ve’l Mütekebbirûn, s: 20)     



“Allah (cc) bana; ‘Alçak gönüllü olun, öyle ki kimse kimseye zulmetmesin, kimse kimseye karşı böbürlenmesin’, diye vahyetti.” (Ebu Davud, Edeb/Hadis no: 4895, 4/274)



Kişinin güzel giyinmesi, İslâma uygun süslenmesi, çevresinin düzenli olması, hatta pahalı eşya kullanması kibir değildir. Kibir, hakkı ortadan kaldırmak, halkı aşağılamak ve kendini üstün görmektir. (Ebu Davud, Libas/Hadis no: 4092, 4/59)



Kur’an kibirlenenler hakkında  şöyle buyuruyor:



“Rabbiniz buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana ibadet etmeye kibirlenenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” (40 Ğafir/6O)



Allah (cc) kesinlikle kibirlenenleri sevmez. (16 Nahl/23