Kelime Nedir? :

        



‘Keleme’ kökünden gelmektedir. Aynı kökten gelen ‘el-kelmü’, duyulan, algılanan etkidir. Bu etkilenme ya duyularla olur, ya da gözle olur.



Aynı kökten gelen ‘kelâm’ kulakla algılanan ve etkisi olan, ‘kelm’ ise etkisi bedende duyulan şeydir, yani yara demektir. ‘Kelleme’, konuşma, kelime ile etki bırakma anlamlarına gelmektedir.



‘Kelime’ sözlükte; bir anlam ifade eden söz demektir. Bu da isim, fiil veya harf şeklinde olabilir. ‘Kelime’ kavramının yukarıda geçen kök anlamıyla yakından ilgisi vardır. Her sözün karşıdaki insan üzerinde iyi veya kötü bir etkisi vardır. Kötü söz, karşıdaki kişi üzerinde derin etkiler, silinmez izler bırakabilir. O yüzden ‘dil yarası kılıç yarası gibidir’ denmiştir.



‘Kelâm’ kelimelerden meydana gelir. Kelime ise anlam ifade eden düzenli sözdür. Kişinin meramını dile getirmisine aracı olur.



Kelimenin çoğulu ‘kelim’ veya ‘kelimât’tır.



Ağızdan çıkan veya kağıtlara harf halinde yazılan sözler, kişinin meramını ve niyetini ortaya koyarlar. Kişi bir şeyi tasarlar, düşünür, biçimlendirir ve onu harflerden oluşan kelimeler halinde ortaya koyar.



Harflerle yazılan sözler, ağızdan çıkan sözün veya düşünülen anlamların kendisi değil, onları bize hatırlatan şekillerdir. Biz o şekillerden, yani harflerden ve kelimelerden kasdedilen anlamı bulmaya çalışırız.



Tıpkı bunun gibi, evrendeki her şey Allah’ın ‘ol’ emriyle yarattığı ‘kelimeleri’dir. Biz evrendeki bu kelimelerle Allah’ın varlığını ve yüce kudretini anlarız. Evrendeki ‘kelimeler’ Allah’ın Rabliğinin bir yansımasıdır. Allah’ın ezelí bilgisi, yaratılan bu ‘kelimeler’le varlık halinde ortaya çıkmaktadır.



Allah’ın âyetleri (kelimeler) Kelâm’ı, yani Kur’an’ı oluştururlar. Kur’an’ın açılmış bir biçimi olan evren içindeki her varlık Allah’ın kelâmı, yani ‘ol’ emrinin sonucudur.



Kelime kavramı Kur’an-ı Kerim’de birleşik olarak bir çok anlamda kullanılmaktadır.



‘Allah’ın kelimesi’ şeklinde gelen terkip, Tevhid Kelimesi anlamında kullanılmıştır. “Ve Allah’ın sözü (Tevhid kelimesi) işte asıl üstün olan odur.” (9 Tevbe/40)



Tefsircilere göre ‘Kelimetün Tayyibetün-güzel kelime’ Tevhid Kelimesi, ‘seçere-i Tayyibe-güzel ağaç’ ise mü’mindir. Mü’minin kalbinde kökleşen Tevhid Kelimesi, salih amel şeklinde, tıpkı ağacın dalları gibi ortaya çıkmaktadır. (14 İbrahim/24)



Fatır/10’da geçen ‘el-Kelimetü’t tayyib-güzel söz’, Zuhruf/28de geçen ‘kelimetün bakiyyetün-kalıcı söz’, Fetih/26da geçen ‘kelimütü’t takva-takva kelimesi’ ve Ali İmran/64’de geçen ‘Ehl-i kitap ile aramızdaki ortak kelime’, ‘Tevhid Kelimesi’ olarak anlaşılmıştır.



“De ki ey Kitap ehli! Bizim ve sizin aranızda ortak olan ‘Kelime’ye gelin: Yalnız Allah’a kulluk edelim, Ona hiç bir şeyi ortak koşmayalım; birimiz diğerini Allah’tan başka ilah edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse: ‘Şahit olun biz müslümanlarız!’ deyin.” (3 Âli İmran/64)



Tevhid kelimesi, yani Allah’tan başkasına kulluk etmeme prensibi bütün peygamberlerin tebliği ve bütün ilâhí dinlerin ortak davetidir.



Kur’an, ‘şirk’ duygusunu ‘kelimetün habisetün-kötü kelime’ benzetmesiyle tanıtıyor: “Kötü sözün durumu da gövdesi yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma imkanı) olmayan kötü bir ağaca benzer.” (14 İbrahim/26)



Allah, inanmayanların kelimesini (sözünü) alçaltır, ona hiç bir değer vermez. (9 Tevbe/40) Küfr, kafirlerin düzeni, İslâm ise Allah’ın düzenidir. Kafirler yeryüzünde Allah’ın Kelimesine aykırı bir inancın ve düzenin peşindedirler.



Kelime aynı zamanda Allah’ın kesin kararı anlamında da kullanılmaktadır. İmtihan için yaratılmış insan; Allah’a itaat ederse mükâfat, isyan ederse ceza alacaktır. Allah isyan edenlere ceza vermekte acele etmez. Kıyametten sonra bütün insanlar yaptıklarının karşılığını göreceklerdir. ‘Rabbinin geçmiş kelimesi’ veya ‘kelimetü’l fasl-kesin karar’ ifadeleri bu anlamdadır. (11 Hûd/110. 42 Şûra/21)



Hûd/119daki ‘Rabbinin kelimesi’, Allah’ın kesin kararı, O’nun sünneti anlamındadır. Zümer/71de ise, ‘Kelimetü’l azap-azap sözü’ Allah’a isyan edenler hakkında verilmiş olan kesin bir hükümdür. Kimileri de bu kesin azap sözüne dünyada iken ulaşırlar. Çünkü onlar, aşırı derecede isyankar olmuşlar, peygamberi dinlememişler ve azaba meydan okumaşlardır. (10 Yunus/33. 39 Zümer/19)



‘Kelimetullah-Allah’ın yardım sözü’ aynı zamanda, Allah’ın kendi uğrunda sabredenlere söz verdiği bir yardımdır. (6 En’am/34)



“İyi bil ki, Allah’ın velilerine (sevdiklerine) korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar ki, inandılar ve takva sahibi oldular. Dünya hayatında da ahiret hayatında da müjde onlara! Allah’ın kelimeleri (yardım sözü) değişmez. İşte asıl büyük başarı budur.” (10 Yunus/62-64)



‘Kelimetü Rabbike-Rabbinin kelimesi’ ifadesi, Allah’ın hükmü, O’nun koyduğu kanun manasında anlaşılmıştır.



“Rabbinin Kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini (hükümlerini) değiştirecek (kimse) yoktur” (18 Kehf/27)



‘Kelime’ aynı zamanda normal söz, kelâm anlamında da kullanılmaktadır. Hz. Adem (as) cennetteki hatasından sonra Rabbinden bir takım tevbe kelimeleri öğrendi ve onlarla Allah’a tevbe etti. (2 Bekara/37). Kafirlerin ‘Allah’ın çocuğu vardır’ sözü için Kur’an; ‘Onların ağızlarından çıkan çok büyük (cüretli) bir kelime’ demektedir. (9 Tevbe/74)



Kur’an, ‘kelime’ sözcüğünü üç yerde de Hz. İsa hakkında kullanmaktadır. (3 Âli İmran/39,45. 4 Nisa/171) Her varlık Allah’ın bir kelime’sidir. Hz. İsa’ya ‘kelime’ denmesi, ilk insan gibi babasız yaratılması, ‘ol’ emriyle meydana getirilmesi olabilir. Hz. İsa (as) bebekken konuşmuş, kendisine kitap ve hikmet verilmiştir.



“Hani melekler şöyle demişti: ‘Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime (bir oğulla) müjdeliyor, Adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir.’” (3 Âli İmran/45)



‘İki yerde geçen ‘kelimetullah-Allah’ın kelimesi’ Allah’ın geniş ilmi şeklinde anlaşılmıştır. Tefsirciler bunun için, Allah’ın sözü, Kur’an’ın anlamları, eşyanın gerçekleri, Allah’ın verdiği mükafatlar, öğütleri ve O’nun yüce kudreti demişlerdir.



“Yeryüzünde bulunan bütün ağaçlar kalem olsa, denizler de (mürekkep olup) arkasından yedi deniz (daha gelip mürekkep olsa) ona yardım etse, yine bunlar tükenir ama Allah’ın kelimeleri tükenmez.” (31 Lukman/27)



Allah Teâla, İbrahim (as)ı bir takım kelimelerle (emirlerle) denemişti. O bu denemeleri başarınca Allah (cc) ona, ‘Seni insanlara imam (önder) yapacağım’ demişti. (2 Bekara/124) Burada geçen ‘kelimât’ Allah’ın emirleri anlamında olabilir. (Allahu a’lem)



Allah’ın bir şeyin olmasını istediği zaman onu hemen istediği gibi yaratması da O’nun kelimelerindendir. Nitekim ateşin Hz. İbrahimi yakmaması, Hz. Musa’nın sihirbazları yenmesi ve hakkın batıla karşı üstün gelmesi yine Allah’ın kelimesidir.



Kur’an, Allah’ın gönderdiği kitaplara ve vahye de Allah’ın kelimesi demektedir. (7 A’raf/158)