Zaruret Açısından Kur'an Kıraatine Ücret:

Müslümanın yapmakla mükellef olduğu bir ibadet karşılığında ücret alması câiz değildir. Müslümana has her tâat karşılığında ücret almak bâtıldır/geçersizdir. Ama Hanefî fakihlerinin "müteahhirûn/sonraki" âlimleri, sonraları ortaya çıkan zaruret haline bakarak, bazı ibadetler karşılığında ücret almanın câiz olduğuna fetva verdiler. Kur'an öğretme, ilim öğretimi, ezan, imamet ve va'z bu türdendir. Aslında önceleri bunlar karşılığında bile ücret almanın câiz olmadığında ümmet ittifak halinde idi. İlmin ve Kur'an okumanın zâyi olması korkusu, "sonraki" âlimlerin zaruret sayıp câiz görmesine mesnet teşkil etmiştir. Ancak Kur'an okumak, özellikle mezarlıklarda, hatim cemiyetlerinde ve vefatının filan ya da falan gecelerinde okumak karşılığında ücret almaya zorlayan bir zaruret yoktur.[966]



İmam Şâfiî ve İmam Mâlik'ten yapılan bir nakle göre; Kur'an kıraati ve benzeri ibadetlerde sevabın başkasına, ücret alınmasa bile ulaşmayacağı yolundadır. Dolayısıyla, ücret alınması halinde nasıl ulaşacaktır?[967] Diğer yönden Kemâleddin İbn Hümâm, eğitim, ezan ve imamette, zarurete binâen ücreti câiz görenlerin söylediklerinde bile düşünülmesi görüşündedir.[968] Ama, açık olan gerçek şu ki, Kur'an ve fıkıh öğretimi, ezan ve imamet karşılığında ücret almayı câiz kılan illet, zaruret ve insanların buna olan ihtiyacıdır ve sadece bunlara hastır. Binâenaleyh, bunlar dışındaki tâate ücret almak için bir zaruret yoktur.[969] Zira sevabını ücret verene hediye etmek için Kur'an okumaya ücreti men etmekte, Kur'an'ın kaybolması söz konusu değildir. Dolayısıyla  okumayı  öğretmeye  kıyaslamak  da  sahih  değildir.  Asırlar  boyu,  birisi diğerine bunun için ücret vermese, bir zarar doğmuş olmaz. Aksine, Kur'an'ın bir kazanç kaynağı ve para kazanılan bir meslek edinilerek, ondan ücret almakta zarar vardır.[970]



Hayreddin Karaman, bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapar: "Pazarlıklı veya pazarlıksız menfaat karşılığında başkalarına Kur'an okutmanın, Kur'an'a ve sünnete uygun ve faydalı telâkki edilmesine imkân yoktur. Çünkü dört mezhebin müctehid âlimleri ve mûteber kitapları şu noktalarda ittifak etmişlerdir:



1- İbadette ihlâs, yani ibadeti Allah rızası için yapmak şart olduğu için menfaat karşılığı yapılanlar ibadet değildir.



2- Menfaat karşılığı okumak ve okutmak câiz değildir. Alan ve veren günah işlemiş olur. Ruhuna Kur'an okunsun ve zikir yapılsın diye terikeden (miras olarak bıraktığı maldan) bir miktar vasiyette bulunmak bâtıl ve günahtır.



3- Aslında imamlık, müezzinlik, Kur'an öğreticiliği gibi ibadetlerin menfaat karşılığı îfâsı da câiz değilken; bunlar zarûret sebebiyle tecviz edilmiştir. Ölü üzerine Kur'an okutmakta böyle bir zarûret yoktur. Her müslüman bildiğini okur ve dua edebilir.[971]     



İnsanlarda, hak olsun, bâtıl olsun, din ile tatmin arayışı fıtrîdir. Kendisini müslüman olarak bulmuş, fakat İslâm'ı sağlam temelleriyle bilmeyen insanların hatim ve mevlit gibi dinî görünümlü uygulamalara başvurmaları, ya da sığınmaları, bu fıtrî duygunun eksik bilgi ile bütünleşmesi sonucudur. Âdetâ bir meslek olarak, para ile Kur'an-ı Kerim, ya da mevlit okuma, ekonomik değil; psikolojik ve itikadî kökenlidir ve hadis-i şerifte sözü edilen yahudi ve hıristiyan din adamlarını taklid ve izleme cümlesinden sayılabilir. Buna zaruretlere binâen cevaz vermek de mümkün değildir.[972]


ÂYETLERİ UCUZA SATMAK
A harfi