2) Yeterli İlme Sahib Olmak

Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):



“İlim aramak, her müslüman üzerine farzdır.”[462]



Faydalı ve kendisiyle amel edilecek ilmi arayıp elde et­mek, kadın olsun, erkek olsun her muvahhid mü’min için farz-ı ayn’dır. O muvahhid mü’minin, akîde ve amel ile ilgili mükellef olduğu bütün ilmi öğrenmesi gerekir… Ay­rıca insanı ihya vazifesinde bulunan muvahhid şahsiyetin, diğer insanların öğretim ve eğitimiyle meşgul olacağı için, başka bilgilere de ihtiyacı vardır… İçinde yaşadığı toplu­mun, siyasî, iktisadî, hukukî, ictimâî durumlarıyla ilgili mes’eleleri bilmesi gerekli… Bununla beraber, bölgelerin ve kavimlerin adetleri, örfü ve geleneklerinin bilinmesi, in­san­larla yakınlaşma konusunda büyük fayda sağlayacak­tır…



İhya erinin, gerek kendi bölgesi ve gerekse dünyada ya­şanan, meydana gelen günün mes’eleleri ve haberlerinden haberdar olmalıdır… Bütün bunları bilen ve İslâm ölçü­süyle değerlendirip yorumlayan muvahhid mü’min, İslâm’ı tebliğ edip Allah’a davet etme konusunda çok daha rahat hareket edip etkili olabilir… Bunun hepsi de, sağ­lam bir ilimle gerçekleşir… Malum olduğu üzere, her mü’min müslüman âlimdir ve Peygamberlerin varisidir…



Ebu’d-Derda (r.a.)’dan:



Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:



“Muhakkak âlimler, Peygamberlerin varisleridirler. Şübhesiz Peygamberler, ne altın, ne de gümüş miras bırakırlar. Peygamberler, miras olarak ancak ilim bırakırlar. Bu itibarla kim Peygamberlerin mirası olan ilmi elde ederse, tam bir hisse almış olur.”[463]



Rasullerin ve Nebîlerin varisleri olan muvahhid mü’minler, devraldıkları ilim mirasını gereği gibi emrolundukları şekilde sarfederken, varisleri oldukları Rasuller ve Nebîler gibi davranmalıdırlar… Sadık varislere düşen vazife budur!..



Rabbimiz Allah şöyle buyurur:



“Onlar (o peygamberler), Allah’ın risaletini tebliğ eden­ler, O’ndan içleri titreyerek, korkanlar ve Allah’ın dışında hiç kimse­den korkmayanlardır. Hesab görücü olarak Allah yeter.” (Ahzab, 33/39)



“İşte bu örnekler, Biz, bunları insanlara vermekteyiz. Ancak âlimlerden başkası bunlara akıl erdiremez.” (Ankebut, 29/43)



“Kulları içinde ise, Allah’dan ancak âlim olanlar içleri titre­yerek korkarlar.” (Fatır, 35/28)



İbn Abbas (r.a.) bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:



- Kim Allah’dan korkarsa o, âlimdir.[464]



Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):



“Hikmetli söz, mü’minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, o mü’minin kendisi ona daha layıktır.”[465]



İlmi ve hikmeti elde eden âlim muvahhid mü’minler, onunla amel eder ve kulluk vazifelerini gerçekleştirirler… Onlar ilmi, kendisiyle ibadet etmek için öğrenir ve uygu­larlar… Yoksa sadece birçok şeyi bilmek ve bilmezlerin karşısında onunla övünmek için ilim elde etmezler… Böyle bir ilmin faydasız olduğunun farkındadırlar… Ayrıca bu şekilde ilim sahibi olmanın günah olduğunun idrakındadırlar…



Cabir b. Abdullah (r.anhuma)’dan:



Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:



“Ne âlimlere karşı iftihar ve övünmek için, ne ca­hillerle münakaşa etmek için ve ne de meclislerin seçkin köşelerinde yer almak için ilim taleb etmeyiniz.



Bu yasağa rağmen kim böyle yaparsa, ateşe (müstehaktır), ateşe (müstehaktır).”[466]



Cabir (r.a.)’dan:



Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:



“Allah’dan faydalı ilim dileyiniz ve (sahibine) fayda sağlamayacak ilimden Allah’a sığınınız.”[467]


Ve'l-Asr
i1 harfi