2) İşi Kolay Tutmak

Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.) :



“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettir­meyin.”[403]



Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’in bu emri, dinden kolaylık ortaya koyarak, zor emirleri tavizler vererek ve yontarak kolaylaştırınız demek değildir... Katıksız ve kâmil bir iman ile inanan muvahhid mü’min için İslâm dininde zor olan hiçbir şey yoktur... Onun imkânı dahilinde olan, tahammül gücünü aşmayan her emir, onun, yapılması kolay olan vazifelerindendir...



Buradaki kolaylaştırmak, en önemli olan şeyi öne alıp, ondan daha az önemli olan şeyi geriye bırakmak demektir... Meselâ, katıksız iman etmek, salih amel işlemekten çok önemli ve ondan önce gelir... Önce gelen iman kendile­rine anlatılıp muhatablar tarafından kabul görülürse, amel ko­nusu onlar için çok kolaylaşır... Bundan dolayı, Muaz b. Cebel (r.a.)’ı Yemen’e valî gönderen Rasulullah (s.a.s.), önce iman konusunu tebliğ edip onlara kabul ettirmesini, sonra beş vakit namaz ve zekatı haber vermesini emretmiş­tir...[404]



Rabbimiz Allah şöyle buyurur:



“Allah, size kolaylık diler zorluk dilemez.” (Bakara, 2/185)



“Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez.” (Bakara, 2/286)



“Allah, (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister. (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır.” (Nisa, 4/28)



“Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir.” (Hacc, 22/78)



İbn Abbas (r.anhuma)’nın rivayetleriyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:



“İnsanlara (din işlerini ve vazifelerini) öğretin, kolaylık gösterin ve güçlük çıkarmayın. Sizden biriniz hiddetlendiği zaman, sükût etsin (sussun-konuşmasın)!”[405]



Önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in, bu konudaki bir uygula­masını örnek olarak kaydedelim...



Talha b. Ubeydullah (r.a.) anlatıyor:



Necd ahâlisinden saçı darmadağın (fakir) bir kimse, Rasulullah’a geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihayet yaklaştı. Me­ğer İslâm’ın ne olduğunu soruyormuş.



Bu suale karşı Rasulullah (s.a.s.):



“Bir gün bir gece içinde beş vakit namaz.” buyurdu.



O zât:



- Üzerimde bu namazlardan başka da olacak mı? diye sordu.



“Hayır meğer ki, kendinden kılasın.” buyurdu.



Ondan sonra Rasulullah (s.a.s.):



“Bir de Ramazan orucu.” buyurdu.



O zât:



-Üzerime bundan başka da olacak mı? diye sordu.



O da:



“Hayır, meğer ki, kendiliğinden tutasın.”



Rasulullah (s.a.s.), zekatı da ona söyledi.



O zât, yine:



-Üzerimde bundan başkası da olacak mı? diye sordu.



Rasulullah (s.a.s.), yine:



“Hayır, meğer ki, kendiliğinden veresin” cevabını verdi.



Bunun üzerine (o Necidli fakir zât):



“Vallahi bundan ne artık, ne noksan bir şey yapacak değilim, diyerek arkasını dönüp gitti.



Bunu duyunca Rasulullah (s.a.s.):



“Eğer doğru söylüyorsa, kurtuldu gitti. (Yahud, eğer doğru söylüyorsa, cennete girdi)” buyurdu.[406]



“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” emri, uygulamada ol­duğu gibi olmalıdır, yoksa dinden taviz vererek, kolaylaştırmak imkânsızdır... [407]


Ve'l-Asr
i1 harfi