İhsân Sahiplerinin Mükâfatı

  



İhsân, infaktan, mal vermekten daha kapsamlıdır.



“Kim verir ve sakınırsa, en güzeli (hüsnâyı) tasdik ederse Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli (hüsnâyı) de yalanlarsa, Biz de onu en zora yöneltiriz. Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.” (92/Leyl, 5-11)



Bu âyetlerde ihsanın verme ve takvâyı birlikte kapsadığını görmekteyiz. Bundan sonra, “en güzel (hüsnâ) söz olan tevhidi tasdik eden” ifadesi, verme ve takvâyı izlemektedir. İnancıyla birlikte ihsanda bulunup malını veren ve Allah’tan korkan böyle insanların işi, dünya ve âhirette kolaylaşmıştır. Davranışı Allah yanında makbuldür. Zira insanca davranışıyla Allah’ın istediklerini yerine getirmiştir.



Bu tipin karşısında, vermekten kaçınan, malına güvenerek takvâ ve sâlih amele yanaşmayan, ihsan ilkesine karşı çıkıp kabul etmeyen başka bir tip vardır. Böylesinin durumu, dünyada ve âhirette güçlüğe ve zorluğa uğramasıdır. “Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.” (92/Leyl, 11) Yani hayatında krize düşmüştür. Problemi, ölümüyle birlikte âhiret hayatına da uzanmıştır. Kin her taraftan kendisini sarmıştır; mal toplamadaki basitliği de dünyadaki değerini düşürmüştür. Sonra âhirette Allah’ın lütfuna erişememiştir. Çünkü malı ve davranışıyla Allah’ın emrine muhâlefet etmiştir.[266]



İhsân sahiplerine Allah ihsanla ve daha fazlasıyla karşılık verecektir. “İhsân edenlere/güzel amel işleyenlere, hüsnâ/daha güzel mükâfat (cennet), bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır, ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” (10/Yûnus, 26)



"Kim (Allah huzuruna) bir hasene/güzellikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır." (6/En'âm, 160) İnsan, ihsan üzere olur, güzel işler yaparsa, davranışlarını ihsan üzere gösterirse, bunun karşılığı olarak ihsan görür, güzellikle muâmele edilir. “İhsânın karşılığı ihsândan başka bir şey midir?” (55/Rahmân, 60)



“Allah, ihsan sahibi muhsinlerin (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.” (11/Hûd, 115) “İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.” (2/Bakara, 195)



İhsâna ihsanla, güzel davranışa güzelliklerle karşılık; hem dünyada, hem de âhirette ayrı ayrı verilecektir (3/Âl-i İmrân, 148; 16/Nahl, 39; 39/Zümer, 10). İhsana karşılığın en güzeli Allah katındadır (3/Âl-i İmrân, 14, 195; 13/Ra'd, 29; 38/Sâd, 25, 40, 49).



İnsanların dünyada işledikleri ameller ne kadar ihsân vasfında/güzel olursa olsun, Allah'ın ihsânı,  âhirette  vereceği  güzelliklerle  mukayese  edilmez.  Zaten  insanın  ihsân  üzere yaşayıp güzellikler sergilemesi de Allah'ın bir lutfu ve ihsanıdır, O'nun yardımıyladır. Bunları düşünen insan, yaptığı güzelliklerden dolayı nefsine pay çıkarıp kibirlenmemeli, ihsânını riya ve gurur pisliklerinde kirletmemelidir.  



Allah, ihsan sahibi olan muhsinlerle beraberdir, onları sever, onları korur, onlara dünya ve âhirette iyilikler verir. (2/Bakara, 195; 3/Âl-i İmrân, 134, 147; 5/Mâide, 13, 85, 93;  7/ A’râf, 57; 9/Tevbe, 120; 29/Ankebût, 69 vd.) Allah'ın rahmeti sürekli muhsinlerle beraber olur (7/A'râf, 56). Muhsinler, kopmaz bir ipe bağlanmış olurlar (31/Lokman, 22). Kur'an, muhsinlere rahmet sunar (31/Lokman, 3; 46/Ahkaf, 12). İhsan sahiplerinin aleyhine bir yol (onları yenik duruma düşürme) yoktur (9/Tevbe, 91)



"Rabbimiz, bize dünyada da hasene/güzellik ver, âhirette de hasene/güzellik ver." (2/Bakara, 201)


İHSAN
i1 harfi