İblis/Şeytana Mühlet Verilişi

Hz. Adem'e secde emri karşısında büyüklük taslaması sonucu ilâhî rahmetten ümidini kesen ve tamamen yalnız kalan şeytan, helâk edilebileceğini düşünmeye başladı; hayatından endişe etmeye başladı. "İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver." (A'râf: 7/14) diye Allah'a yalvardı. İnsanların tekrar dirilecekleri günden maksat, sûr'a ikinci üfürülüş zamanıdır.[160] Bu şekilde mühlet istemekle tekrar dirilmeden sonra artık ölümün olmayacağını biliyor ve böylece ölümden kurtulacağını sanıyordu. Onun bu ölümsüzlük isteği, "...belirli bir zamana kadar" (Hıcr: 15/38) kaydıyla, "Sen mühlet verilenlerdensin!" (A'râf: 7/15) şeklinde cevaplandırıldı. Belirli bir zamandan maksat ise, sûr'a birinci üfürülüş zamanıdır.[161] Bununla o, zillet ve hakaret dolu bir hayatı ölüme tercih etti. Onun için esas düşüş de bu oldu.



Buradan da anlaşılacağı gibi, şeytan aslında Allah'ı ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmediği gibi Âdem'in nesli ve zürriyeti olacağını, dünyada bir müddet yaşayıp sonra öleceklerini ve bir gün gelip tekrar diriltileceklerini de biliyordu. Şu halde onun küfrü, Allah'ı ve âhireti inkâr şeklinde değil; teklif edilen emrin gereğini yerine getirmeyi kabul etmeme ve itiraz şeklindedir.



Belirli bir zamana kadar mühlet verilen şeytan, hatasını anlayıp tevbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi. Bilakis daha da azgınlaştı. Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçti. Bu hedef, ilâhî rahmetten uzaklaştırılmasına sebep olan insandı. Gönlünü intikam duyguları bürümüştü. Cürektkâr bir edâ ile bu duygularını Yüce Allah'a şöyle açıkladı:



"Beni azdırdığın için yemin ederim ki, yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim ve onların hepsini saptıracağım." (Hıcr: 15/39)



Görüldüğü gibi, Yüce Allah, isyanından dolayı şeytanı hemen huzurundan kovmamış, önce ona konuşma fırsatı vermiş, hatasını anlayıp tevbe imkânı tanımış; fakat o inat ve küfründe ısrar edince, bulunduğu makamdan indirmiş ve tasarladığı plânlarını şöylece sıralayıvermişti:



"Hâlis kullarım üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." (Hıcr: 15/42)



"Yerilmiş ve koğulmuş olarak defol! Yemin olsun ki, insanlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım." (A'râf: 7/18)



Şu halde şeytana uyan ondan, onun tebasından olup onun âkıbetine uğrayacaktır. Bu âyetlerden de anlaşılacağı gibi şeytana, Allah'ın hâlis kulları üzerinde etkili olabilecek hiçbir güç verilmemiştir. Dolayısıyla düşüncesinde, yaşayışında ve huyunda şeytana karşı olan insan, "Allah'ın kulu" sıfatını koruyacaktır. Şeytana âit bir vasfı taşıyan kimsede ise, şeytandan bir haslet var demektir.[162]