Ecdadla Övünmede Ölçü:

Aslında ecdada saygı ve bağlılık fitrî bir şe'niyyettir. Müşrik, muvahhid, hattâ mülhid (dinsiz, ateist) herkeste bu duygu vardır. Lâik ve tam manasıyla materyalist insanların bile bu fıtrî ve cibillî meyilden kendilerini kurtaramadıklarını hergün görmekteyiz. Materyalizmin başını çeken komünist âlemin, Lenin, Marx, Stalin gibi büyüklerin mezarlarını takdis ettikleri, bunların başında yıllık bir takım merasimler icra ettiklerini hepimiz biliriz. Afrika  yerlileri arasında çıkan çeşitli yeni cereyanlar, yeni fikirler  sırasında, her çeşit değişmelere rağmen, ecdad mezarlarının ihtimamla muhafaza edilmesi de gözönüne alınacak olsa, en ibtidâiden en medenisine kadar bütün insanlarda ecdadperestliğin ne kadar umumi bir kanun olduğu anlaşılır.



Hakikat-ı halde, İslâm dini de ecdadla övünmeyi tamâmen yasaklamamıştır. Kur'an-ı Kerim'de zikri geçen peygamberler ve hususan Hz. İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)'in takdimi bunun en açık delilidir. O (aleyhisselam): "babanız İbrahim" diye takdim edilir (Hacc, 78). Ayrıca hadislerde gelecek nesillerin, önden gidenleri kötüleyeceğini takbih ederek haber vermesi, hatta bunu  kıyâmet alâmetlerinden sayması gibi durumlar nazar-ı dikkate alınınca, ecdadla övünme yasağının Müslüman olmayan ecdada râci olduğu anlaşılır. Gayr-ı müslim ecdadla övünülmeye kalkılacak olsa, Müslümanlar arasında mefahir  ayrılıkları olacak, birlik kaybolacak ve cahiliyye devrindeki bölünme ve rekabetler tekrar işin içine girecektir. Hatta daha açık olarak diyebiliriz ki, müşrik ecdâdla övünme keyfiyeti, memnu ırkçılığın ana sebeplerinden biridir, ileride izahı gelecek.



Yine ilave edelim ki, Kur'an ve hadiste gelen bu yasakların muhatabı sâdece Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) devrindeki insanlar değildir. Yıllar yılı İslâmi mefahir ve büyükler nisyana, unutulmaya mahkum edilirken, İslâm aleminin her tarafından İslâm öncesi devri medeniyetlerinin ihya edilmeye, ortaya çıkarılmaya fazlaca ehemmiyet verilmesi tesadüfî bir hadise değildir.



Mefahirlerde ortaya çıkan farklılıklar sadece Osmanlı Devleti'ni bölmekle,  çeşitli İslâm milletlerini birbirinden uzaklaştırmakla kalmamış, bir millet içerisinde husule getirilen mefahirler anarşisi sebebiyle farklı  gruplar meydana gelmiş, bu da gençliği anarşiye itmiştir. Geçirmekte olduğumuz kanlı anarşinin sebeplerini buralarda aramamıza hiç bir  mantıkî ve aklî engel mevcut değildir.



Şu halde İslâm'ın bu noktadaki ısrarı dünyanın her yanındaki Müslümanlara müşterek mefahir sunarak, Kur'ân'da ifade edilen "mü'minler kardeştir" idealini kalb  ve gönüllere yerleştirerek kuvveden fiile çıkarmak gayesini gütmektedir.[5]