Hikmetin Gerçek Sahibi; Hakîm Olan Allah

Allah’ın güzel isimlerinden biri olan “Hakîm”, hüküm ve hikmet sahibi demektir. Kelimenin kökünde bulunan temel mânâdan hareketle, “hakîm”i şöyle tanımlamak mümkündür: “Hakîm; kendisini gerçek dışı bilgilerden ve nefsânî arzulardan alıkoyan, düşünce ve istikametine ve davranış selâmetine sahip bulunan kimsedir.” Kelime, Allah’a nisbet edilince, “bütün sözleri ve fiilleri adâlete, ilme ve teennîye/hilme uygun olan” anlamını kazanır. “Bütün nesneleri en üstün ilimle bilen” ve “bütün varlıkları âhenkli, sağlam ve sanatkârâne yaratıp sürdüren” şeklinde ifade edilir.



Hakîm kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de 97 yerde geçmektedir. Bunlardan beşi Kur’an’a nisbet edilmekte ve “lehinize ve aleyhinize hükmeden”, yahut “hiçbir çelişkisi ve tutarsızlığı bulunmayan” mânâsına gelmektedir. Bir âyette de Kur’an’ın indirildiği “mübârek bir gece”de tesbit edilen her işin (emr) sıfatı durumundadır. Doksan bir âyetteki “Hakîm” ismiyle on yerde geçen “hikmet” kelimesi, Allah’a izâfe edilmektedir. Kur’an’da Allah’ın ismi olarak yer alan “hakîm” kelimesi, hiçbir âyette tek başına geçmez. Birçok âyette “yenilmeyen yegâne gâlip” mânâsındaki azîz ismiyle, yine birçok âyette “hakkıyla bilen” anlamındaki alîm ve buna yakın mânâlar içeren habîr ve vâsi’ ile birlikte kullanılır. Ayrıca, “izzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce” anlamındaki aliy, “övülmeye lâyık” demek olan hamîd ve “kullarını tevbeye sevkeden ve tevbelerini kabul eden” anlamındaki tevvâb ile birlikte kullanılmıştır.  



Kelâm âlimleriyle esmâu'l-hüsnâ şârihleri, “Hakîm”in, “ilimde ve fiilde kemâl” şeklinde ifade edilebilecek temel anlamından hareket etmiş, bazıları ilimdeki hikmete, bazıları da fiildeki hikmete ağırlık vermiştir.



Yüce Allah, gerçek ve mutlak anlamda yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.



“Kulları üzerine her türlü tasarrufa sahiptir. O, her şeyi yerli yerinde yapan yegâne hüküm ve hikmet sahibidir ve her şeyden, kullarının gizli hallerinden haberdar olandır.” (6/En’âm, 18).



Allah’ın bütün fiilleri bir hikmete, güzel bir sebebe bağlı olarak tecellî etmekte, insanın âciz kavrayışı bunu, tümüyle idrâk edememektedir. Her şeyi bilen Allah’ın emir ve yasakları, hep bir hikmete bağlıdır.



El-Hakîm ismimin, Kur’an’da daha çok el-Alîm vasfıyla birlikte kullanılması, insan zihnine hemen şunu hatırlatmaktadır: Allah, kayıt tanımayan sınırsız bilgisi sâyesinde insan için neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu bilir. O halde insanlara neyi emrediyorsa onların yararına, onları nelerden sakındırıyorsa, o şeyler onların zararınadır. Allah’ın emir ve yasakları, bir hikmete dayalı olduğu gibi, bütün yaptıkları aynı zamanda muhkemdir, sağlamdır. El-Hakîm’i, Gazâli şöyle târif etmiştir: “En iyi tarafı, en üstün bir ilimle bilen.”       



  Allah’ın her yaptığında hikmet vardır, ama O, hikmetinden sual olunmaz.



“Allah, yaptığından suâl olunmaz, sorumlu tutulmaz; onlar ise yaptıklarından sual olunacak, sorguya çekileceklerdir.” (21/Enbiyâ, 23).



Bu âyet, hikmetin yokluğuna değil; hikmet, gâye veya illet denilen şeylerin O’nun özgürlüğünü kısıtlamadığına işaret eder. Burada O’nun izzet ve otoritesine vurgu yapılmaktadır.



Hudûs ve imkân gibi delillerin yanı sıra, İslâm âlimleri kâinattaki düzen ve uyumu, eşya ve olaylardaki âhengi, dolayısıyla yaratılıştaki hikmeti de Allah’ın varlığını ispat eden deliller olarak ele almışlar, bunların kendiliğinden meydana gelmeyip sonsuz ilim, kudret ve hikmet sahibi bir Yaratıcıya delâlet ettiğini söylemişlerdir.