Hidâyet İçin Gerekli Şartlar, Hidâyete Lâyık Olmak

Kimlerin doğru yolu bulurken, kimlerin yolu kaybedip şaşıranlar olduğu sorusu, bizim için önemli olmalıdır. Cevabını ayetlerden bulalım:  



"Allah, insanların bir bölümünü doğru yoluna eriştirdi. Fakat bir kısmı da şaşırmışlığı/sapkınlığı hak etti. Çünkü bunlar, saptırıcıları Allah'tan başka veli edinmişler ve kendilerini doğru yolu bulmuş sanmışlardı." (A'râf: 7/30)



Bu ayette dikkati çeken nazik bir nokta var; o da, insanların bulundukları yolun doğru ya da eğriliği hakkında yanılabilecekleridir. Bu konuda yegâne ölçünün Allah tarafından belirlendiği, dolayısıyla ancak Allah'a; yani O'nun indirdiklerine uymakla bu problemi çözebilecekleri gerçeğidir. Buna da, tahmin etmekle değil; görüp duyduklarını, bildiklerini tahkik ederek, doğruyu, güzeli arayıp tâbi olmakla ulaşılabileceğini Rabbimiz bildiriyor:



"Sözü dinleyip de en güzeline uyanlar, işte onlar Allah'ın kendisine yol gösterdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (Zümer: 39/18) 



Bir de bunun karşıtına bakalım:



"Onlar sadece zanna ve nefislerinin arzusuna, canlarının istediğine uyarlar; oysa, andolsun ki onlara Rablerinden hideyet edici, yol gösterici gelmiştir." (Necm: 53/23)



"Heva ve hevesini ilah edinen, bir ilim üzerine (bilgisi olduğu halde) Allah'ın dalalette, şaşkınlıkta bıraktığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Artık onu Allah'tan başka kim yola getirebilir? Siz, yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?" (Câsiye: 45/23).      



Buna karşılık, Allah'ın hidayet verdiği kimseler de şunlardır:



"Allah, kendi rızasını gözetenleri onunla (Kur'an'la) kurtuluş yollarına ulaştırır. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve yol gösterir." (Mâide: 5/16)



"Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahirete de tam olarak iman eden mü'minlere yol gösterici kılavuz ve müjdedir." (Nem: 27/2)



"İman edenleri ve salih amel işleyenleri, imanlarına karşılık Rableri doğru  yola  eriştirir."  (Yûnus: 10/9) 



"Güven, iman edip imanlarına zulüm katmayanlarındır. İşte onlar, hidayete eren, doğru yolu bulanlardır." (En'âm: 6/82)



Dikkat edilecek olursa, Allah'ın hidayeti insana içten bir güç olarak verilmesine karşılık ilk adım insan tarafından atılmalıdır. Bu tercihe göre Allah, insanı fert ve toplum olarak denemekte, sonuçta ona yol göstermekte, ya da şaşkınlık içinde bırakmaktadır. Burada hidayet üzerinde ve sapıklık içinde; daha doğrusu hidayete layık olup olmama hakkındaki bilgilerimizi özetleyecek olursak, sapıklık nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:



Allah'ın bazı kimselere hidayeti nasip etmemesinin sebeplerinin başında zulüm gelir. Kur'an, birçok ayetinde "Allah zalimlere hidayet nasip etmez." diyor.[295] Saptırıcıları veli/dost edindiği halde, kendini doğru yolda sanmak.[295] Hevâ ve hevesine uymak, zevklerine göre yaşamak.[295] Allah'ı anmaktan, hatırlamak ve düşünmekten yüz çevirmek.[295] Dünya hayatından başka bir beklentisi olmamak.[295] Babalarını, atalarını üzerinde bulduğu dini ve din anlayışını körü körüne sürdürmek.[295] Zalimlerden ve nankörlerden olmak.[295] İman edip peygamberlerin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine belgeler geldikten sonra inkâr etmek.[295] Hidayetin önündeki  engellerden  biri  de  nankörlüktür.[295] 



Fısk (fasıklık, yani bozuk, rezil yaşayış) da hidayete erişmeyi engeller.[295] Kur'an, yalancılık ve israfın da hidayete ulaşmayı engellediğini beyan ediyor.[295] Şeytana tâbi olmak[295], Peygamber’in yolundan ayrılıp başka yollara uymak[295], Allah'tan korkup çekineceğine başka varlıklardan korkup çekinmek[295], bütün bunlar hidayetin engellerindendir.



Bunlara mukabil hidayete ermek için gerekli şartlar da şunlardır: Sözü dinleyip, en güzeline, en doğrusuna uymak[295] Allah'ın rızasını gözetmek[295] Allah'tan gelenleri bir ücret istemeden insanlara duyurmak[295] işlediği hata ve günahlardan dönmek, tevbe etmek[295] Kur'an okumak, Allah'ın ayetlerine uymak[295] iman edip imanına zulüm katmamak[295] salih amel işlemek, namaz kılmak, zekat vermek[295] hidayete yönelmiş olmak[295] Allah'tan başkasından korkmamak[295] yalnızca Allah'a teslim olmak[295], düşünmek, ibret almak.[295]  



Dünyaya geldikten sonra kendi güzel arzularıyla ezeli imanlarında sabit kalabilmek ve onu kuvvetlendirip, nurunu arttırmak bir kul için dünyada, ahirette verilen nimetlerin en büyüğü ve en kıymetlisidir. Çünkü iman her hayrın köküdür. İman olan kalpte her hayır bulunur. Dünya ve ahiretin mutluluğu da ancak imanla meydana gelir. Bu kimseler, hakkı tanır, hakka saygı gösterir. Hak söze boyun eğer. Haksızlığa ve zulme tahammül etmez. Elinde kuvvet de olsa, teşvik de görse hakkı çiğnemez. Hak ile yaşar, hak ile ölür. Hak'tan geldiği gibi, şaşmadan, sapmadan yine Hakk'a gider. İşte Allah'a karşı sözlerinin eri olan hakperest yiğitler bunlardır.



Bir kısım insanlar da dünyaya gözlerini açar açmaz etrafında azgınları görür. Çevresini Allah ile ilgisi olmayanlar bürür. Onların Allah'a karşı küfran ve isyan hareketlerine bu da alışır. Kendi kötü arzusuyla fıtrî imanını terk ediverir. Kazanmak için geldiği dünyada sermayesini de kaybeder. Hak yolundan sapar. Hayatı, dünya yaşayışından ibaret zanneder. Bütün kuvvetiyle dünyaya tapar, derken bir gün cehennemi boylar. İşte Hak'tan dönen, dalalet yolunu tutan, Allah'a vermiş olduğu sözünden cayan, nefsine uyan azgınların sonu da budur.



Bilinmelidir ki, dünyada insanları iyiliğe çağıran hidayet mürşitleri bulunduğu gibi, kötülükleri süsleyerek iyiliktir diye yutturmaya çalışan şeytanlar da vardır. Aramızda şeytan tabiatlı nice insanlar vardır ki, insanı yoldan çıkarabilirler. Buna karşı melek tabiatlı insanlar da vardır. Bunlar da insanın yolunu Allah'a ve rızasına çevirirler. Bunlarla tanışıp beraber olabilmek Allah'ın büyük lütfu ve hidayetidir.[295]



"Taşlara, göz takmayan Allah, katı kalplerde de hidayeti yaratmıyor." "Hidayet, kalp gözünün açılmasıdır." [295]