A - Giriş:

Daha önce de söylemiştik: İnsan, parçaları birbirine bağlı ve kaynaşmış bir bütündür. İnsanı meydana getiren beden, akıldan ve ruhtan ayrı bir şey değildir. Bu arada beden, ruh ve akıldan teker teker söz etmek zorunda olduğumuzu da belirtmiştik. Ama bu, bir inceleme zorunluğudur, yoksa bunların ayrı yarı bölümlerde incelenmesi, ayrı şeyler olduğu manasına alınmamalıdır. Böyle bir anlayışın gerçekle hiçbir ilgisi yoktur.



Bu ve müteakip bölümde, insanı meydana getiren unsurlarar asınada tam bir bağlılık ve kaynaşma bulunduğu fikrinin ne kadar isabetli olduğunu iyice anlayacağız. Biz, ruh terbiyesine de özel bir bahis ayırdık, çünkü ruh terbiyesi, İslam’ın tekmil binasını üzerine oturttuğu ana temeldir. İslam, koyduğu kanunları, verdiği hedefleri, sosyal, iktisadi, siyasi, ahlaki ve efikri nizamlarını hep bu temel üzerine kurmuştur. Yalnız biz, bu ve müteakip bölümde, akıl ve beden terbiyesinin ikisinin birden, ruh terbiyesiyle nasıl birleşip kaynaştığınıda göreceğiz. Bu incelemelerimizden sonra, bunlar, birbirini tamamlayan, unsurları ve varlığı birleştirilmiş bir tek bina olarak karşımıza çıkacaktır.



Böylece, ayanbeyan göreceğiz ki, İslam prensibi terbiye çeşitlerinin tümünü bu ruh kökünden istimdad etmekte ve ondan koparıp çıkarmaktadır. Öyle ki, sanki bu terbiye çeşitleri - akıldan doğan bir fikre veya adalelerin etkisiyle meydana gelen bir davranışa varıncaya kadar, ruhun nuru ve gıdası ile nurlanmış ve gıdalanmış ve ruhun güzel kokusunu aksettiren bir bitkidir.