4- Kardeşlik Ve Merhamet...

İşte insan  halka karşı böyledir. Aralarında yaşadığı insanlardan başına bir sürü bela geldiği ve onların sayısız eziyetlerine katlandığı halde, insan, halka karşı kalbinde sürekli bir sevgi besler ve onlarsız olamaz...



Devamlı olarakAllah’a ibadet etmek, O’nun rahmet ve himayesi altında yaşamak ve her zaman O’nun rızasınıgözetmek ise, hiç şüphesiz insanda, bütün insanlığa karşı sevgi şuurunu meydana çıkarır ve geliştirir.



 Bütün insanları Allah yaratmıştır. Dolayısıyla insanlar yaratılış bakımından kardeştirler.



Bütün insanlar önünde sonunda dönüp O’na varacaklardır, dolayısıyla varacakları yer bakımından kardeştirler.



Bütün insanlar, Allh’a ibadet edip O’nun himayesi altında birleşmekle görevlidirler -veya bütün insanların bunları yapmaları gerekir- dolayısıyla yön ve istikamet bakımından kardeştirler.



Bütün bu saydıklarımız insanda, topyekün insanlığa karşı çok yönlü bir sevgi ve bütün insanlar arasında köklü bir bağlılık meydana getirir. İslam ise, akide, insanın iç ve dış alemini kuşatan bütün varlıklarla uyuşma ve kaynaşma halinde bulunan canlı bir parçası olana kadar, insanın her yönünü ve her türlü davranışlarını besler ve geliştirir.



Ana prensip ve kalplerdeki hareket merkezi bu olunca, insanlar arasıdaki kötülük ve kavgalar pek tutunamayacak ve gelip geçici şeyler olmatan ileri gidemiyecektir. Sulh ve sükun, hayatın esasını teşkil edecek, harpler ise basit istisnalar olarak kalacaktır. Hatta kavga ve cidal uzun süre devam etse ve işkence son haddini alsa bile, tüm insanlara karşı kin bilenmiyecektir. Bu olsa olsa bir kısım insanların kalplerinde besledikleri kötülük ve düşmanlığa karşı bir tiksinti, aynı zamanda onların doğru yola girip azgınlıktan vazgeçmelerini ummaktan ibaret olacaktır.



Hatta insanların inasca hekekete dönmelerinden tamamen ümit kesilse; kötülük ve şer bütün azgınlığı ile dolu dizgin ortaya çıksa, kavga kıyamet aleni bir hal alsa bile, bu, vahşi hayvanların birbirini parçalanması ve canavarların barbarlığı manasına gelmeyecak; olsa olsa, insanlığın kin ve garazların üstünde kalan seviyeli duyguları demek olacaktır.



Resulullah (s.a.v.) in şuurunda, O’nun verdiği yönde bu idi... O’da, öldürürken bile varlıklara işkence yapmayı, burun kulak ve benzeri uzuvları keserek, işlenmiş cinayetlere misille meyapmayı şiddetle men metmişti. O’nun: “Muhakkak ki Allah herşey üzerine rahmeti yazmış (bütün varlıklara rahmetle, merhametle muamele etmeyi takdir buyurmuş)tur.; öldürdüğünüz zaman öldürmeyi güzel yapınız, (öldüreceğiniz varlığa eziyet etmeden öldürünüz.”9 derken hedefi ve şuuru bu idi... “O, esirlere hayrı (iyi muameleyi) isteyiniz, (iyi muamele deniz, iyi muamele taraftarı olunuz)”, derken insanlara vermek istediği yön bu idi. Başına türlü bela ve çirkefleri yagdıran ve üzerine bütün güçleri ile hunhar çullanan kalpleri kararmış  kaba ve zorba kavmine beddua yerine: “Ey benim Allah’ım, kavmimi affet, zira onla rbilmiyorlar, bilmedikleri için böyle davranıyorlar” diye hayır duada bulunmasındaki mana ve maksat bu idi. Rasülullah (s.a.v.)in şuru bu olduğu gibi bütün müslümanların da sahip oldukları şuur bu idi. Allah müslümanları, işleri güçleri fısk-u fücur fitne-fesad olan, verdikleri hersözü ve yaptıkları  her anlaşmayı bozan düşmanların galip kıldığı haçlı seferlerinde ve Kuds-ü şerifte müslümanların harimine girip, hemde Mescid-i  Aksa’nın duvarları dibinde müslümanları kılıçtan geçirerek, iğrenç bir kanseline boğdukları günlerde bile müslümanların şuuru bu idi... Böyle bir günde bile müslümanlar, dinlerinin ilhamını hatıralarından çıkarmamış; nefisleri ve bütün insanlığın üstüne yükselerek, mücrimlerden misli misline -başabaş, dişe diş- intikam almamışlardır!.. Yer yüzünde dürüst ve insanca yaşamanın anahtarı, işte bu değerli insani şuurdur. Bu şuur, yer yüzünde Allah’ın insanlara vasıyetidir. Allah’a devamlı ibadet ve kesintisiz bağlılığın meyvvesidir.



(9) Müslim,ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i maceh.



Yer yüzünde ortaya çıkan bütün “DAVETLER” -insanlara yapılan huzur ve selamet “çağrılar”- bu uğurda büyük gayretler safetmekte ve bütün yol, yön ve çareleri bu hedefin gerçekleşmesi için iş birliğine çağırmaktadırlar.



Hayra yapılan her çağrı hayrın ta kendisidir.



Fakat şaşmaz gerçek şudur ki, Allah’la bağlantısı olmayan her DAVET; gerçek imanla ilgisi kesik her akide ne dar sınırlarını aşabilir, nede dünya gerçekleri içerisinde kendisine köklü bir dayanak bulabilir. Bunlar, -tavuğun kendini buğday ambarında sayması kabilinden- ele avuca sığmayan güzel hayallerden- ele avuca sığmayan güzel hayallerden ibaret kalır. Dünyada cereyan eden olaylar içerisinde hakiki hüviyet taşıyan ve tarihin gerçekleştirdiği hakikat ise, bütün varlıklarını Allah’tan alan ve her şeyi ile Allah’a ait olan bu İslami akidedir. İşte Gandinin insanlığa göklerde dalgalanan çağrısı... Komşu müslümanları -İslam’ın koyduğu yasaklar dışında -hiç bir yasak tanımayan; İslami fikirler yanında, -hiç bir fikre boyun eğmeyen; -derterini halletmek için hiçbir kanuna bağlı kalmayan; -dünya müslümanları ölçüsünde- ve şuurlu bir İslami ve vatani taraftarlığa sevk etmek suretiyle ölmez gerçeğe hizmet etmiştir. İşte kominizmin, sözüm ona insanlık daveti (!)...1948 de yahudilerin, arapların varını yoğunu gasbetmelerini, 1960senesindede, cezairlilere karşı Cezayirde Fıransızları desteklemiştir. Bu, dünya cenneti çağırtkanı (!) dünya çapında sinsice sahnelendiği cinayetlerini bir insanlık çağrısı şeklinde gösterme gayreti içerisinde yaşamaktadır.