D - İdeal İnsan İslami Ölçülere Uyma Oranında Gerçekleşir.

İslam, dürüst insan yetiştirmekte halkı, çölde meçhule doğru boşuna çabalalyan, her biri keyfine göre bir şekil çizen ayrı binen alem halinde başı boş bırakmaz. Bilakis, görülmedik bir titizlik ve açıklıkla, bu ideal insanın özelliklerini insanlığın gözü önüne dizer ve bu üstün gayenin gerçeklelşmesini sağlayacak olan yolu onlara bütün detayları ile belirtir.



İşte bu insan, Allah’tan gerçek anlamı ile korkan, sakınan en mütteki insandır.



“Şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, takvaca en ileri olanınızdır.” (Hucurat: 49/13)



Bu insan, Allah’a ibadet eden ve gösterdiği hidayete giren insandır:



“Ben cinleri de, insanları da “başka bir hikmetle değil”, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ( Zariyat: 51/56)



Fakat ibadet, yalnız herkesin bildiği birkaç ibadet esasına mahsus değildir. Bunun manası son derece geniş ve şümullüdür. Hayatın bütün  teferruat ve inceliklerini içerisine alır ve  bütün detaylarına  iner. Her türlü davranış,  düşünce ve duyguları kapsar. Bu, tam bir uyanıklık ve canlılık içerisinde Allah’a yöneliştir. Allah’ın  razi olduğu  ve olmadığı  şeyleri  büyük bir titizlikle  göz önüne tutarak  hareket etmek ve  gazabından gereği  gibi  sakınıp rızasını gözetmektir.



İşte bu  özellikleri  taşıyan insan, Allahın hidayetine  girmiş insandır:



“Evet, öyle”dedik, hepiniz  oradan inin sonra size benden bir  hidayet”ci rehber” gelir de  kim benim  hidayetimin  izince giderse, artık onlara  hiç bir korku” ve tehlike “ yoktur, Onlar, mahzunda olacak değillerdir.” (Bakara: 2/38)



 İşte bu kimse  hayatının, şurunun ve mesleğinin  yolunu bu  hidayetten alır ve bu  konuda başkaca hiç bir kaynak aramaz.



O, heyeti  umumiyesi  ile, yer yüzünde hanefelik şartını yerine getiren insandır:



“ Hani Rabbin Meleklere: Muhakkak ben yer yüzünde “benim emirlerimi tebliğ ve  infaza memur” bir halife, (insan) yaratacağım demiş idi” (Bakara: 2/30)



“Yemin olsun ki biz Adem oğullarını üstün bir  izzet ve  şerefe mazhar kılmışızdır. Onlara karada,  denizde taşayacak “vasıtalar” verdik. Onlara  güzel güzel  rızıklar verdik. Onları yarattığımızın bir çoğundan cidden üstün kıldık.” (İsra: 17/70)



Yer yüzünde Allah’ın halifesi  olmanın şartı  ise, bu  ilahi lutuf ve kerem  uyarınca  hareket etmektedir. İşte bu insan, ideal  insanlık  seviyesinden hiç bir zaman  aşağı düşmez ve  yaratıkları pek çoğuna  nasip olmayan  bu  üstünlükten  de hiç bir  şey kaybetmez. Allah’ın, insan oğlunu karada ve  denizde taşıyacağına, onlara bu  imkanları vermiş  olduğuna, veya vereceğine dair olan  hükmünden  ilham alarak, o yönde çalışır; şahaseler, dev vapurlar ve daha neler neler meydana getirir ve böylece emrine verilmiş olan  enerjileri  her sahada kullanır. Yalnız bütün bunları dar ve basit ölçüler içerisinde  değil; yüksek seviyede , Allah’tan sakınma ve  Allah’ın  yolunda faydalanma  ölçüsü içerisinde  değerlendirir.